Bir fotoğraf sizi alıp ta kırk sene eskiye götürebiliyor; ne güzel.

Tarihi bir fotoğrafta Şemsiyeli Bahçe’yi gördüm dün. 1960’lı yıllardan bir görüntüydü.  Çocukluğuma gittim önce. İlk gençliğime. Çıtır simit çay eşliğinde okuduğum akşam gazetelerine daldım yeniden.

Akşam gazetesi denince; genç kuşak bu kavramı bilmeyebilir: Açalım.

 

Akşam Gazeteleri mi İkindi Gazeteleri mi?

1970’lerde Yeni Sakarya’mız başta olmak üzere, Akşam Haberleri, Anadolu, Gerçek gazeteleri çıkardı. Ama ne zaman?

“Akşam gazetesi dendiğine göre akşamları tabii ki. Ama nasıl ulaşıyordunuz gazeteye? Eve mi getiriyorlardı peki? Boza satar gibi akşamları sokaklarda mı satılıyordu?’ dediğinizi duyar gibiyim.

Değil tabii. İkindi vakti çıkardı bunlar piyasaya. Bakmayın ‘akşam gazetesi’ dendiğinde, ‘ikindi gazetesi’ydi bunlar. Taze, taptaze, terütaze haberler olurdu bu gazetelerde. Taze çerez tadında. Sıcacık.  Günlük gazetelerde yani sabah gazetelerinde bir önceki günü olaylarını/haberlerini okurdunuz. Bunlarda ise o gün sabahtan öğlene hatta ikindiye kadar olanları. Taze sıcacık demem ondan.

O yıllarda Adapazarı’nın nabzı üç yerde atıyordu: Akşam gazeteleri, Şemsiyeli Bahçe, Gümrükönü Voltaları. En büyük zevkte Şemsiyeli Bahçe’de ikindi vakti simit ve çay eşliğinde akşam gazetesine göz atmaktı bizler için o zamanlar.

Yaşadım bunu ben. Defalarca. Yaşadım da konuşuyorum.

 

Sakaryaspor’un Renkleri Orada Belirlendi

Adapazarı’nın canlı hâfızası spor yazarı Erol Girişken - bizzat şahit olduğu – renk meselesini şöyle anlatır: ‘Sene 1965. Aylardan Mayıs. Sakaryaspor’un kuruluş çalışmaları devam etmektedir. Ethem Ağbi (Boran), Fikret Ağbi (Aldinç), Azmi Tavşan ve daha birkaç yönetici, yemek yedikten sonra kahve içmeye Şemsiyeli Bahçe’ye geçiyorlar. On yedi yaşındayım o zamanlar. Onlarsa babam yaşındalar. ‘Fikret Ağbi ben de gelebilir miyim?’ dedim, ‘Gel tabii…’ dedi. Takıldım peşlerine. Şemsiyeli Bahçe’ye (Atatürk Parkı’nın Ankara Caddesi ve Çark Caddesi’ne bakan bölümü) geçildi, kahveler söylendi.’

Dört takımın (İdmanyurdu, Güneşspor, Ada Gençlik ve Gençlerbirliği) birleşmesiyle kuruluşu büyük oranda belirginleşen Sakaryaspor’un renkleri ne olacaktır. Kurucu dört takımın sekiz renginden hangi iki renk - kimseyi kırmadan dökmeden - belirlenecektir.

 

Zerrin Batmaz’da Mirastır Bize Yeşil Siyahlı Renkler

Herkesin ‘hoşgörü – toparlayıcılık – birleştiricilik’ vasıflarıyla takdir ve rahmetle andığı kurucu başkanımız Tüccar Terzi Ethem Boran’ın kafasını meşgul etmektedir bu soru en çok. Diğer yöneticileri de tabii ki. Doluya koysan almıyor, boşa koysan dolmuyor misali bir durum.

Telveleriyle enfes bir görünüm arz eden kahveler mesut mutlu huzurlu yudumlanırken tam da o sırada yoldan yürüyerek şehrin popüler avukatlarından, Terzi Ethem Boran’ın Uzunçarşı’daki işyerinden kapı komşusu Zerrin Batmaz Hanımefendi geçmektedir.

‘Merhaba Ethem Bey’ der geçer, uzun boylu müşekkel vücutlu zarif yürüyüşlü Çerkez güzeli Zerrin Hanım. Üzerinde siyah bir fular, yeşil bir bluz, siyah bir kalem etek vardır, kolunda da avukatlık cübbesi; belli ki Adliyeden duruşmalardan dönmektedir bu bahar ikindisinde.

“- Buldum, Sakaryaspor’umuzun renkleri yeşil siyah olmalı!” diye seslenir kurucu başkan Ethem Boran heyecanla. Herkes Uuzunçarşının Gümrükönü başına doğru arzı endam eden avukat Zerrin Batmaz’ın ardından bakakalmıştır şimdi. İnanılmaz güzel bir uyum zarafet asalet vardır bu renklerde. Herkes de şahit olur buna. Sözbirliğiyle herkes o anda, ‘uygundur, yeşil siyah olsun!’ sözünün altına imza atar gönülden.

 

Şehrin Nefes Aldığı Mekândı Şemsiyeli Bahçe

Bu olayın üzerinden şöyle böyle on, on iki sene geçmiştir.

İleride gazetecilik yapacak yazar olacak on altı - on yedi yaşlarındaki genç delikanlı bir sonbahar ikindisinde Şemsiyeli Bahçe’de çayını yudumlamakta bir yandan da akşam gazetesinin simit çıtırlığındaki haberlerine göz atmaktadır. Arka sayfasından yani spor sayfasından başlamaktadır o da kuşağındaki her genç gibi gazeteye. İyi Sakaryasporludur, iyi Galatasaraylı olduğu gibi.

O sırada beklenmedik bir şey olur. Sakaryaspor’un uzun saçlı uzun boylu müheykel vücutlu kalecisi Sabri Küçük yan masaya gelir oturur, çayını söyler. Utangaç Manav delikanlısı bir türlü karar veremez, gidip iki söz etse mi etmese mi. Beş dakikalık zorlu bir iç mücadeleden sonra gider selâm verir, buyur eder kaleci genç taraftarı masasına.

 

Kaleci Sabri Küçük: ‘Çalışıyorsun Oluyor!’

Kısa bir sohbet başlar aralarında. Ne sorabilir ki lise öğrencisi genç, ilin takımının popüler kalecisine.

Kendisi de birkaç kez kaleye geçmiş, vücuduna oranla uzun upuzun kollarıyla (boyu bir yetmiş üç kolları bir seksen dokuzdur zira) gol kurtarmışlığı da vardır Atatürk Stadyumu önündeki kömürlükte cumartesileri yatılı arkadaşları Tarık Akan (Erdoğan Sevim, İstanbul’da ansiklopedist şimdi), Murat Özdemir (İstanbul’da edebiyat öğretmeni şimdi), Halil Delice (avukat, TGRT FM Radyo programcısı, roman yazarı şimdi), Abdurrahman Özçelik (Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Üyesi şimdi), Abdurrahim Tufantoz (Van 100. Yıl Ü. Tarih doçenti şimdi), Sabahattin Şiranlı (İstanbul’da iç mimar şimdi), Şükrü Sevinç (Ferizli İlçe Milli Eğitim Müdürü şimdi) ile birlikte oynadığı maçlarda. O gelir aklına. Beylik bir soru sorar aklınca:

“- Kaleciliğin bir tekniği var mıdır ağbi?”   

Sabri Küçük derin bir nefes alır, çayından irice bir yudum daha çeker, cevap verir:

“- İşin başı yetenek. Yetenekliysen ve çalışıyorsan gerisi geliyor zaten!”

Bu satırların yazarının daha sonraları yakın dost olacakları avukat, Sakaryaspor genel kaptanı, Sakaryaspor Kulp Başkanı, Anavatan Partisi Adapazarı Belediyesi Meclis Üyesi Sabri Küçük’le tanışması Şemsiyeli Bahçe’ye dayanır.

 

Her Adapazarlının Yüzlerce Güzel Anısı Vardır Orada

Biz erkek taifesi biliriz; askerde ‘içtima yeri’ yani toplanma alanı vardır. Her akşam bütün alay orada toplanır, yüzlerce binlerce asker. Yarım saat kadar sonra da dağılınır.

Şemyiseli Bahçe de bir zamanlar Adapazarı’nın doğal toplanma yani içtima alanı gibidir.

Haftada birkaç kez, bazen her gün, güneş de ısıtıyorsa içini, üç beş dosta selâm verileceği, çıtır simitle nefis çayın eşliğinde gazete okunacağı mekânın adı bellidir: Adapazarı Şemsiyeli Bahçe.

Hadi hiç durma.

Herkesin orta hâlli olduğu, herkesin orta hayalli olduğu, herkesin ortak derdi Adapazarı ve Sakaryaspor olduğu yılların mekânıdır Şemsiyeli Bahçe.

Orta sınıfın ortak mekânı. Yetmiş beş bin Adapazarlının buluşma yeri. Buluşma kaynaşma dayanışma.

Şimdi yok.

Ne var ki? Biz var mıyız. Agoralarda AVMlerde Adapazarı var mı.

Adapazarı, Kapitalizme yenilmeyip de keşke hep küçük mü kalsaydın, nedir.