Zaman zaman gündeme getirsem de dönüp dolaşıp aynı konu üzerinde durmanın kaçınılmaz olduğu bir iklim içerisindeyiz, ne yazık ki…
Bugün gündeme taşıyacağım konu da benzer özelliklere sahip…
İnsanlığı ayırım yapmaksızın tehdit eder hale gelen bir öldürücü virüsle mücadele sürüp gidiyor, dolu dizgin…
Bundan kurtuluş adına mutlaka uyulması istenen tedbirlere halkın beklenen hassasiyeti göstermek bir yana, yer yer ve zaman zaman aksine bir tavır içerisinde olup süreci uzatması, doğrusu bu konuda oluşan ümitlerin geçici süre de olsa askıya alınmasına yol açıyor…
Salgınla mücadelenin şekil ve şartları belli…
Deniliyor ki “Evde Hayat Var” ve “Evde Kal.”
Peki halk evde kalırsa ve çıkmazsa dışarı, temel ihtiyaç malzemelerini karşılamada düşeceği sıkıntılar nasıl giderilecek…
İşte bu sorun, kriz yönetimi adına belediyelerin devreye girmesiyle giderilebilir ancak…
Başta büyükşehir olmak üzere tüm ilçe belediyelerin bu konuda mevcut imkanlar ölçüsünü aşan bir anlayışla yola koyulmuş olduğunu görüyoruz ilimizde…
Bu öldürücü virüsün bir an önce def olup gitmesi adına alınan en önemli önlem, uyarılara kulak vermek ve gerekli malzemelerin temin edilmesi olacaktır, hiç kuşkusuz…
Başta dezenfektan ve adı üzerine türlü senaryolar kurulan maske üretimine yönelik belediyeler ve bazı sivil toplum kuruluşlarının peş peşe devreye girmesi ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırması amacıyla yapılan çalışmalar devam ediyor…
Üretilen bu tür malzemelerin ihtiyaç sahiplerine tez zamanda ulaştırılması için yürütülen hizmet, ekipler halinde başarılı bir şekilde sürdürülüyor…
Büyükşehir Belediyesi sadece bunlarla yetinmeyip Başkan Ekrem Yüce’nin üzerinde hassasiyetle durduğu bal ve süt ürünlerini halkın kolayca elde edebileceği şekilde satışa sunması, özellikle şu aşamada vatandaşın en temel beslenme ihtiyaçlarının temini açısından yapılmış bir büyük hizmet olsa gerek…
Büyükşehir böyle de ilçe belediyeler nasıl derseniz…
Onların da imkanları ölçüsünde bu amansız mücadelenin içinde olduğunu belirtmeden geçemeyiz…
Bu yönüyle ilimiz, şanslı illerden biri olsa gerek…
Böyle son derece sıkıntılı süreçlerde bütün bu faaliyetlerine rağmen, sadece belediyelerin değil, aynı paralelde hizmet veren tüm kurum ve kuruluşların başarılı olduğunu ve hiçbir eksiği olmadığını söylemek mümkün müdür!
Değildir elbette…
İş yapan her kurum ve kuruluş hata da yapar, eksik de…
İşe bu tarafından bakanların bunu fırsat bilip hizmet erbabını acımasızca suçlaması gibi, son yıllarda bilinen toplumsal huzursuzluk ve karalamalar sadece belediyeleri değil, bu doğrultuda hizmet veren her kurum ve kuruluşu üzeceği gibi, motivasyon kaybına da sebep olacaktır…
Bunlardan uzaklaşıp toplumsal dayanışmayla şu sıkıntılı süreci atlatmak varken, kalkıp aksini söylemek ve aksi doğrultuda hareket etmek kimin işine gelir, kime yarar!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatları doğrultusunda ve yetkili Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından yürütülen faaliyetler dış dünyada takdirle karşılanırken, içerde farklı ve maksatlı şekilde ele alınması, bu süreçte hiç de doğru olmayan bir anlayışın ürünü olsa gerek…
İstenir ki; basılsın frene, tenkit yapılacaksa eğer yıkıcı değil, yol gösterici ve yapıcı olsun…
Şimdi kim kalkıp Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce’yi ,bu süreçte çalışmıyor diye suçlayabilir!
Süt ve bal54 büfeleriyle halkın en temel ihtiyacını karşılarken ve oluşturduğu ekiplerle gece gündüz demeden hizmet yürütürken, takdir bir yana hiç olmazsa sessiz kalınması doğru olmaz mı!
Zira bilinir ki marifet iltifata tabidir…
Bırakın iltifatı bir kenara, bakılsın hizmet kervanının yürüyüşüne…
Varsa eksiklikler söylensin ama kırarak, dökerek, suçlayarak değil…
Yapıcı bir dil, yol ve yöntemle yaklaşılsın sorunlara…
Denilir ki tatlı dil yılanı çıkarır deliğinden…
Ülkemiz ne badireler atlattı bu yıla kadar…
Bunu da atlatacaktır, hiç kuşkusuz…
Bu doğrultuda yola koyulan yetkili-etkili kurum ve kuruluşlar, başta Büyükşehir olmak üzere belediyeler ve başkanlarına, bunun yanında emirler doğrultusunda hareket edip evde kalarak sürecin sona ermesine katkıda bulunacak sağduyu sahibi her vatandaşa ayrı ayrı, demet demet “Siyah, beyaz, sarı, kırmızı mis kokulu güller” gitsin istedik bu defa…