— Zurnanın olmadığı yerde, zurnacının; davulun olmadığı yerde de, davulcunun bir hükmü olmazmış.
— Şu fâni hayatta, ‘iyi bir adam olabilmek’ iyiymiş; amma en iyisi, ‘birinin adamı olmamak’ imiş.
— Hiç kimse dikkat etmezmiş, ama tüm insanlar, aynı dilde tebessüm eder, gülümser ve gülerlermiş.
— Yanlışı savunup, arkasına kalabalıkları almak yerine; doğruyu savunup, yalnız kalmak, daha makbulmüş.
— Şu fani âlemde âdemoğullarından bazılarının içindeki ‘sıkıntı’, onlara olmadık davranışlar yaptırırmış.
— Faydalan(a)madığı insanlardan kaçan ve onları ‘adam yerine’ koymayan kişiler ‘fare’ olarak tanımlanırmış.
— Charlie Chaplin bir zamanlar, “bir kişiyi öldürürsen ‘katil’, milyonlarca kişiyi öldürsen ‘kahraman’ olursun” demiş.
— Tüm marifetlerini ‘okuttuktan’ sonra, artık ‘okutacak’ bir şeyi kalmayanlar, ancak ‘birilerine’ kitap ‘okuturlarmış’.
— Birilerinin, ‘ arada sırada aklıma geliyor’ dediği şey, aslında’ ölüm’ imiş de, söyleyenin, söylemeye dili varmıyormuş.
— ‘Çeşme ve sebil kültürü’ olmayanlar, ecdadın sular için ‘saray gibi çeşmeler’ yaptırmasını bir türlü idrak edemezlermiş.
— Kuzularla kurtların aynı yerde, birlikte olmaları güzelmiş, ama kuzuların her an dikkatli olmaları da gerekiyormuş.
— Ülke çapında gittiği konferanslarına, yanında bir de ‘canlı çanta’ götürmek, ekâbir birilerine bayağı bir zevk ve hava veriyormuş.
— Bir zamanlar sulara, ‘saray gibi’ çeşmeler yaptıran ecdat varmış. Şimdi ise, o ‘sarayları’ koruyamayan ‘miras yediler’ bulunuyormuş.
— Devekuşları yine kuş, develer yine deve, yağcılar yine yağcı, adam olamayanlar yine adam değilmiş, ama dünya da dönmeye devam ediyormuş.
— Treni, otobüsü veya vapuru kaçırdıktan sonra, artık ah-vahların, keşkelerin, dövünmelerin ve avunmaların, kaçıranlara hiç ama hiçbir faydası olmazmış.
— Şu garip ve fani âlemde bazı âdemoğulları varmış ki ömürleri boyunca ‘adam olmaya’ çalışırlarmış, ama ne yaparlarsa yapsınlar, bir türlü ‘adam’ olamıyorlarmış.
— Birileri bir yerde demiş ki," kabiliyetsiz olmak bir kusur değildir, ama şahsiyetsiz, karaktersiz, ahlâksız ve edepsiz olmak çok büyük bir kusurdur."
— Birileri, "Bak..! Modern dünya dönüyor, plâstik aşklar mezarlığında, çağdaş kullarıyla beraber…” diye yazmış, bilmem ne-book denilen ‘sosyal paylaşım sitesi’nde…
— Birileri, başkalarının hiçbir ‘doğru’sunu kabul etmiyor, kendi doğrularının ‘doğru’ olduğu söylüyor ve ‘olsun olsun, doğru olsun, benim doğrularım hep doğru olsun’ diyormuş.
— Çok önemli, devâsa bir kurumun ‘fiilen çalışanlar kadrosunda’ olup, o kuruma hiç uğramadan, ‘kurumumda çalışmaktan çok mutluyum!’ diye demeçler vermek, amma da inandırıcıymış da, kimsenin (!) haberi yokmuş.
— Derler ki bazı ayılar, yavrularını severken onları boğarlarmış… Buna benzer şekilde bazı kadınları öğen erkekler, onları, ‘erkek gibi kadın!’ diyerek tanımlarlarmış, ama bunun onlara bir ‘hakâret’ tanımlaması olduğunun farkında olmazlarmış.
— Gün olur devran döner, sap döner keser döner, yıllar yılı bu milletin büyük bir çoğunluğuna zulmeden zâlimler, adalet yerini bulup cezalandırılınca, mazlûm rolünü üstlenir, merhamet dilenirlermiş. Bilmezlermiş ki, merhamet etmeyene merhamet edilmezmiş…
— “Her canlı muhakkak ölümü tadacaktır” hükmüne paralel olarak; ‘Ve ey insanlar, birbirinizi öldürmeyin, bekleyin! Nasıl olsa bir gün, hepiniz öleceksiniz!” demiş, bir filozof… Ama kimse yapılan uyarıları dikkate almamış, almıyormuş ve almaya niyetleri de yokmuş.
— Birileri, vehimli, sadece kendisini beğenen, küçük dağları kendisinin/lerinin yarattığını ve her şeyin en iyi kendisi/lerinin tarafından bilindiğini sanan kişi/ler, birilerinin kendisine/lerine sövüp saydığını düşünüyormuş/lar, ama o kişi, vehimli kişiye/lere, şöyle demiş: “Ben genelde olup bitenlere gülüp geçerim, amma bâzen, ‘ahlâksız, nankör, istismarcı, vefâsız, ölü sevici ve dublör’ gibi kavramları kullandığım oluyor, olmuyor değil!”
Hâsılı Vel kelâm:
Şimdi ben,
Bu anlatılan
Kısa ve öz (!)
Masallara inanayım mı?
Ben inanmazsam,
İnanan olur mu?
İnanmayanların,
Yazdıklarına ve çizdiklerine
İnanan bulunur mu?
Buyurun
Karar sizin!