Bilenler bilir; Yunanistan ile Bulgaristan’ı birbirinden Rodop Dağları ayırır. Doğu Rodopların kuzeye bakan yüzü tümüyle Bulgaristan’ın 28 vilayetinden birisi olan Kırcaali vilayetidir.

Pek bilinmez; Kırcaali, tüm Avrupa’da, bütün Balkanlarda Türkçenin kalesidir. Türkçenin en yoğun yaşandığı, yaşanıldığı, yaşatıldığı şehirdir.

Biri merkez (Hasan Azis), altısı ilçe; tamamının belediye başkanı Türk’tür. Her entrikaya-baskıya-göçe zorlamaya karşın köylerinin yüzde 97’si hâlâ Türk’tür.

Balkanlarda, Rodoplarda Türkçenin kalesidir Kırcaali. En başta da şiirin. Birçok Türk şairi yetiştirmiştir, Kırcaali. Yaşayanlardan bir kısmını anlatmak isterim size: 

Kırcaali ve şiir denilince ilk aklıma gelen isim, Sabri Alagöz ağabeyimdir. 1937 yılında Koşukavak’a bağlı Hisar köyünde doğan Alagöz, hukukçu, eğitimci, gazeteci, radyocu ve dergicidir. Tanıdığım Bulgaristan Türklerinin sesi durumundaki Kaynak dergisinin genel yayın yönetmeniydi. İki de şiir kitabı bulunan Sabri ağabeyi, en çok, Kader Tun, keder Tuna / Hırçınlaşma mavi mavi / Koynunda gizlenen nefer / Beni deli eder Tuna ve Sen ilham kaynağımızsın / Güftemize bestemize dizeleri ile hatırlayın. Bir de yarası, İki Mezar Arası’ndaki açmazıyla: Tüm karanlıkları bastım bağrıma / Doğduğum köye babamın mezarı / Bursa’da Uludağ eteklerinde anamın / Ben garibin oğlu garip iki aradayım / Babam ‘kal’ diyor, anam ‘gel’ / Kalsam anam gücenir, gitsem babam / Talihin silleleri arasındayım / Yaşamın yarasındayım. Sabri Alagöz’ün bütün bir Rumeli’nin yarasıdır aslında. Bütün bir Rumeli, girmekle kalmak arası, bıçak sırtı bir acıyı hep hissetmemiş midir.

Kırcaali ve şiir denilince akla gelen ikinci isim, Bayram Kuşku’dur kuşkusuz. 1947’de Durakköy’de doğan Bayram ağabeyimiz, otuz yılı aşkın süredir köy hekimi olarak görev yapmaktadır. Hem insanların hem dizelerin doktoru olarak dikkat çeken güler yüzlü, iyi kalpli biridir. Yeşil Işık ve Gönül Esintileri adlı iki de şiir kitabı olan şair dostumuz, en çok Yanık bir türküdür Tuna / Kaybolmuş kara suların koynunda / Kayar gider martıların yanık sesleri / Sessiz sessiz gerinir uyanır sabah / Kâh rüzgârın yoldaşı olur / Kâh yağmur olur dizelerini severim. Hak öz anne sütüdür dizesi de ne kadar hikmetlidir. Yalnızlığımın deryası / Yıldızlar ansızın gözlerimde durdular / Karanlık alır gider kendini ortalardan / Allı pullu tan / Dünya bâki, dünya hürdür imgelerini bir başka beğenirim onun. Sen hep şiir yaz Rodopların şiir doktoru.

Şiir ve Kırcaali bağlamında üçüncü aklıma gelen isin Durhan Ali ağabeyimizdir. Ağarmış saçları, halkına ve Türkçeye katıksız hizmetin hem delili hem tanığıdır. Üç şiir kitabı, Gebe Bulutlar, Samanyolu, Sonbahar Rüzgârı adlı şiir kitapları vardır. İçime dökülen gözyaşlarımla / Söndürmek istedim / Yalnızlığın doğurduğu volkanları. / Bazıları geçmişini unutarak / Bir kerkenez / Bir yuvasız kuş gibi dizeleri hâlâ hatırımdadır. Rüzgârdan kıskandım seni / Bahar açmış yanaklarından dizeleri de güzeldir. Her Kırcaalili şair sever elbette Türkülerimizi. Ama Durhan Ali bir başka sever, bir başka dile getirir: Asırların ardında izlerimiz / Sevgimizin dertlerimizin öyküsü / Ana sütü gibi sıcak / Ana sütü gibi tertemiz. Onu en çok Şafak sökerken /Ümitlerim / Biraz daha yıkanmış dizeleriyle hatırlamalıyız. Ümit ve iç açıcı dizeleriyle.

Bir de Rodopların coşkulu ve hüzünlü sesi Habibe Ahmedova var. 1953 yılında Rodopların eteğindeki Maşkılı köyünden doğan Habibe hanımın hem Türkçe hem de Bulgarca şiir kitapları var, Gönül Yaprağı, Nad Predela (Sınırın Ötesinde) ve Şafakla Gülebilsem. Uzun yıllar Kırcaali Belediyesi Evlilik dairesinde çalışan Ahmedova, hüzünlü ve duygulu bakışları, sakin ve güven veren kişiliği, Rodoplarla özdeşleşen dizeleriyle tanınıyordu. 2021 yılında kaybettiğimiz şair Habibe Ahmedova’dan geriye kıvırcık siyah saçları, Bir okyanus gibiyim / İçim dalga dalga ve Torunumun resimlerinde kocaman bir / Dünya var hep gülen düzeleri kaldı. Bir de unvan: Rodopların kızı. Onun meşhur Memleketim, Rodoplarım, Dağım Benim şiirinden dizeler aktaralım size: Penceremden giren ışıksın / Aldığım her nefes / Yalınayak yürüdüğüm yol / Gülümseyen bir ana / Eli nasırlı baba / Torunlarımın uçurtmasısın / Yüce dağım, biricik diyarım / Çocukluğumsun / Ekmeğim aşım / Sancılarım aşkım / Dağım benim tek vatanım.

Bir başka bayan Rodop şairi Resmiye Mümin’dir. 1976 Kırcaali Boyacı köyü doğumlu olan ve Türkçe, İngilizce ve Resim öğretmenliği de yapan Resmiye hanımın şiirleri çeşitli gazetelerde yer aldı. Bulgaristan’da rastladığım tek başörtülü şair olan Mümin’in Ak Meleğim, Babamın Kızı, Minik Serçe ve Sırılsıklam adlı dört şiir kitabı sahibi. Kırcaali Haber gazetesinden çalışan Mümin’i ben Müzekki Ahmed’in yanında tanıdım. Sessiz sedasız, sakin, sözünü ölçülü söyleyen, aklı başında bir hanım olarak tanıdığımız Resmiye Mümin’in, beni en çok etkileyen dizesi, Gözüm sel pınarı, kanlı gözyaşım / Bir sevda masalı olmuş mısraıdır elbette. Gamı gerçek dostu bilen ve kederle arkadaş olan Mümin, aslında bütün bir Kırcaali’nin, bütün bir Bulgaristan’ın, bütün bir Urumeli’nin duygularına tercüman olmaktadır. Aldık, kabul ettik. Ayım, yıldızlarım hepsi kırılgan / Yollarım kaybolmuş, elimde Kur’an beyiti de Resmiye Hanımı ruh dünyasını en iyi veren dizelerinden.

Şair Şefika Refik’i ne zaman tanıdığımı bilmiyorum. Galiba 2012’de Edirne Valisi Balkan Danışmanı olarak Kırcaali'ye gelip giderken olmalı. O gün bugün kardeşimdir. Öyle söz gelişi değil ama. Gerçekten. Abisiyim onun ben. 1978 Kırcaali doğumlu Şefika’mız, ortaca boylu, gara gaşlı gara gözlü, naif, narin, nazik bir Türk kızıdır. (Sonra evlendi, anne oldu, ne güzel oldu.) Şakacıdır, hem de çok. Ayde kam deyişlerini unutamam. Türkçe öğretmeni ve İngilizce öğretmenidir asıl mesleği. Bulgaristan’da belki de Anadolu şiirine en yakın kalem o. En yakın hikâyeci de.  Her Gün Yaşamak ve Hüzün Mısraları adlı iki şiir kitabıyla Karanlığın Sesi adlı bir hikâye kitabı var. (Öğünmek gibi olmasın, hikâye kitabının editörü de benim.) Hüzün, hicran ve umut dolu hikâyeler onun yazdıkları. Şiirleri de öyle elbette. Rodop dağlarında gezen yalnız bir ceylanım ben / Ürkek dizeleri zihnimde hâlâ. Tam da budur bizim Şefika’mız. İşte bu. ‘Geloorum yakında Gırcaalık’a’, ‘Bekloorum Abi, ayde kam.’ Haydi inşallah.    

Beden bilmem Karagözlerli şair İsmet İsmail’i oldum olası severim. Sevginin sebebi, izahı, açıklaması yoktur; o ya vardır ya da yok. Üçüncüsü beyhude. 1981 doğumlu bizim İsmet’imiz. Haskovalıdır. Belki ondandır has adamlığı. Bizim Karagözler, onların Çerneçone dediği kasabanın belediyesinde çalışmaktadır. Varna Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunudur. Nov Jivot ve Yeni Hayat’ta gazeteciliği de var onun. Amca yeğen, baba oğul gibiyizdir İsmet’le. orta boylu, sakin, kontrollü, sözünü oturup kalmasını bilen, güvenilir bir karaktere sahiptir kardeşim. Edirne Valiliği olarak düzenlediğimiz II. Balkan Türk Şairleri Gagauz Yeri Buluşması’na (2013) davet etmiştim onu. Doğu Rodoplar’da Köy Halleri ile Her Şeyde Sen şiirlerini seslendirmişti Komrat’ta. Birden sen geldin aklıma / Sonra yaşamak birden sen oluverdin dizeleri hâlâ aklımdadır. Rodorplar’daki hali pürmelalimizi de Kapıları kilitli camları kırık / Yıllardır yalnızlığa terkedilmiş bir sanık şeklinde betimlemesi ve hicranı, hâlâ yüreğimi yakmaktadır.     

2017 yılı olmalı. Arkadaşlarımla beraber yine bir Balkan seferindeyiz. İlk durağımız Kırcaali. Kırcaali’nin Malkoçoğlu’su, Kırcaali Türk Kültür Derneği’nin başkanı, sevgili kardeşim Müzekki Ahmed, henüz on sekizinde, ortadan uzunca boylu, güzel yüzlü, şiir şiir, mısra mısra, dize dize bakan bir evlatla tanıştırdı beni: Genç şairimiz Aysun Ramadan. Baktım, sanki Bilecik yahut Kütahya’dan bir Manav kızı; kumral, tertemiz yüzlü, dupduru. O günlerde yeni yayımlanan Hayat Dediğin adlı şiir kitabını da takdim etti fotoğraf çektirirken Aysun Ramadan. 1999 Kırcaali doğumlu genç şair. Hayat dediğin / Düne gülümseyerek bakmak / İçindeki çocuğu dinlemek diyor Aysun kızımız. Eyvallah. Katılıyoruz. Hayat bir yolculuk / Ben bir yolcu / Kalbim bir harita diyor bir şiirinde. Evet, evet. Katılıyoruz. Ay Yüzlüm diye bir şiiri daha var. Tam da bu işte; ay yüzlü kız sensin evlâdım. İnşallah nice şiir kitapların çıkacak. Yolun açık olsun.

Kırcaali’den sekiz şair anlattım sizlere. Özelde Kırcaali, genelde Rodoplar’daki Türk şiiri, bu sekiz şairden ibaret değil elbette. Ama bunlar benim kalbime dokunan şairler, kalbime dokunan dizeler.

Onlar Rodop eteklerinde Türkçenin hüzünlü sesleri. Hüzünlü, naif ve zarif sesleri. İyi varlar. Ya şairler olmasaydı ne olurdu Rodoplar’da Türkçenin hâli. Size şapka çıkartıyorum dostlar.