‘Şurada, şuracıkta, şuracığımızda, Edirne’yle koyun koyuna yaşayan, uzaktan da olsa Selimiye’nin minarelerini beş vakit dört mevsim gören bir Türk şehri var, adı nedir?’ diye sorsam, korkarım yüzde doksanımız bilemeyecektir; diyeyim ben size: Kırcaali.

‘Arda boylarına ben kendim gittim’ der ya türkü, malumunuz, biz türkü söylemeyiz, türküler bizi söyler; işte tam da o; Arda boyunda, Arda boyunca, Arda boyluca kurulmuş bir şehrin adıdır Kırcaali.

Zaten Balkanlarda bana bir şehir gösterin ki içinden bir nehir geçmemiş olsun; Vardar (Üsküp ve Gostivar), Akdere (Prizren), Dragor (Manastır), Meriç (Filibe), Tuna (Silistre), Tunca-Meriç (Edirne) ilk aklıma gelenleri.

Bugün Bulgaristan’ın, nüfusu yarıdan fazla Türk olan tek şehrin, ülkedeki yirmi sekiz vilayet içinde il belediye başkanı Türk olan tek şehrin adıdır Kırcaali. Ki kuvvetle muhtemeldir ki, 1912’de elimizden çıktığından bu yana Balkanlar’da, belediye başkanı tek Türk olan, tek Türk kalan, tek Türk seçilendir Hasan Azis. Dört dönemdir de belediye başkanı seçilmiştir üst üste.

Hemen söyleyelim; bugün Balkanlar’da çok az Türkçe adlı şehir kalmıştır. Bunun başlıca iki nedeni vardır: Bir, Osmanlı fethettiği yerleşimlerin adlarını değiştirmemiştir ki hem medeniyet bilinci hem de imparatorluk kültürü bunu gerektirmektedir. Sadece telaffuzuna göre şekillendirmiştir:Stampoli’yi İstanbul, Adrianapoli’yi Edirne, Filipoli’yi Filibe, Skopya’yı Üsküp yaptığı gibi. İki, 1912 sonrası yani Balkanlar’dan çekilmemizin ardından millî devletçikler hemen bütün Türkçe/Türkçeleşmiş şehirlerin isimlerini kendi dillerine dönüştürerek ulusalcılık uygulamışlardır:  Kalkandelen’e Tetova, Eskicuma’yaTirgovişte, Hasköy’e Haskovo, Gümülcine’ye Komitini, İskeçe’ye Xanti, Manastır’a Bitola demişlerdir. Balkanlar’da bu zulümden her nasılsa yakasını kurtarabilen tek Türkçe isimli şehir Kırcaali’dir.

Kırca Ali, bugün Yunanistan ile Bulgaristan’ı birbirinden ayıran Rodop Dağları’nın kuzey eteklerinde, Arda Nehri kıyısında kurmuştur bugünkü şirin şehri.

Peki kimdir bu Kırca Ali? Merak ettik değil mi? Söyleyelim: Edirne’den Filibe’ye, Sofya’dan Üsküp’e, VelikoTırnova’danPriştina’ya kadar…  Balkanlar’ı bize armağan eden ve Kosova Meydan Muharebesi’nde zafer sonrası şavaş meydanını teftiş ederken bir Sırp tarafından hançerlenerek şehit edilen I. Murat Hüdavendigar’ın ve oğlu Yıldırım Beyazıd’ınaslan parçası ve yiğit komutanlarından birisidir. Onlarca cenkte ve büyük meydan muharebelerinde devletine/milletine büyük katkılar ve yararlılıklar sağlayan kaytan bıyıklı mert yürekli adaletli güler yüzlü hafif kırarmış saçlı Kırca Ali Gazi, savaşların bitiminde yani 1393’te bu bölgenin kendisine tımar olarak verilmesi üzerine Konya ve Karaman’dan Türkmenleri getirerek şehrini kurmuştur. Kısa süre içerisinde şehir büyüyecek, yeni yerleşim bir süre sonra munis, mütedeyyin, mahcup, mutedil, çalışkan, sabırlı, kanaatkâr, güler yüzlü, iyi ahlaklı insanlar diyarına dönüşecektir. El-hak, altı buçuk asır sonra, kalanıyla göçeniyle, bugün de öyledirler.

İşte Kırca Ali Gazi bu güzel ve şirin şehrin banisi yani bina edeni, kurucusudur.  Diyar-ı Kırca Ali olan bölge ismi zamanla kısaltılarak Kırcaali’ye dönüşecektir. Tarihimizin yüzbinlerce yiğit mert cengaver merhametli adaletli komutanlarından birisi olan Kırca Ali Gazi’nin mezarı da elan kurmuş olduğu şehirde Kırcaali Merkez Camii’nin bahçesinde her gün yüzlerce mümin tarafında Fatihalarla ziyaret edilmektedir.

Hafif dağlık taşlık arazinin ortalarında Arda Nehrinin bitişiğinde hafif düzlük alanda kurulu bulunan Kırcaali tarih boyunca sahih bir Türk şehri olagelmişti. Nitekim 1910 yılı Salnamesine göre ildeki Bulgar / Gayrı Müslim sayısı sadece 226’ydı. Yüz yıl sonraki rakamlara göre bu sayı, beyan usulü esas alınarak, 40 binler civarındadır. Ama 151.000 nüfuslu ilin genelinde, onlarca badireye zulme zoraki göçe rağmen Müslüman Türkler hâlen şehrin tarihi hususiyetini ve safiyetini korumaktadırlar.

65 bin nüfuslu şehrin merkezi Türk belediye başkanlarınca yönetilmektedir daima. Son dört dönemdir İnşaat mühendisi Hasan Azis seçilmektedir mesela. Köylerinin ve altı ilçesinin tamamı da Türklerden oluşmaktadır. İsimleri de kendileri gibi buram buram Türkçe kokan ilçelerinde de (Cebel, Eğridere (Ardino), Karagözler (Çernooçene), Kızılağaç (Kirkovo), Koşukavak (Krumovgrad), Mestanlı (Momçilgrad)) belediye başkanları elan Türklerden seçilegelmektedir.

Kırcaali denilince benim aklıma ilkin ‘Arda boylarına ben kendim gittim’ türküsü gelir, senelerdir yüreğimiz yanık terennüm ettiğimiz. Sonra şehrin ortasından süzüle süzele akan nazlı Arda Nehri gelir. Binaları Komünizm yüzlü meyus mutsuz soğuk bakışlı olsa da insanlarının güler yüzlü oluşu, sokaklarında Türkçe konuşuluşu gelir.

Bizden insanlar gelir, bizim insanlar gelir, bizimle insanlar gelir.

Kırcaali’nin yaşayan Malkoçoğlu’suyiğit adam, organizatör adam, sessiz sedasız Kırcaali’yi ayakta tutan adam Müzekki Ahmet gelir. Güler yüzlü eşi Gülşen Hanım, çalışkan kızları Sebahat ve Nilgün gelir. Yakın arkadaşı dernek başkanı işadamı Seyhan Mehmet gelir. Ailece çıkarttıkları ülkenin tek Türkçe yayın yapan gazetesi Kırcaali Haber gelir.

Artık doktorasını da tamamlayan, çalışkan, muhlis, fedakâr, toparlayıcı, birleştirici enerjik müftü Beyhan Mehmed gelir aklıma Kırcaali denilince.

Şairler Bayram Ahmet Kuşku gelir, Durhan Ali gelir, Habibe Ahmedova gelir,  İsmet İsmail gelir, hem şair hem hikâyeci Şefika Refik gelir, genç yetenekler Aysun Ramadan, Hatice Durgut, Resmiye Mümün gelir.Ressam Kamber Kamber gelir sonra.

Mestanlı ilçesindeki İlahiyat Lisesi’nde – haftada altı saatçik de olsa - Türkçe öğrenim gören yüz altı aydınlık yüz gelir. Onların çalışkan fedakâr merhametli güler yüzlü müdürü Ahmet Bozovkardeşim gelir.

Pazar yeri gelir aklıma; yıllarca yasak olan ana dillerini konuşmak yüzünden, erkek çekingen kısık sesle de olsa Türkçe konuşarak alış veriş yapan Muhacir yüzlü insanlarımız gelir.

Kırcaali’den Türkiye’ye göçen aileler gelir, onların şair çocukları gelir; İhsan Deniz gelir, Şakir Kurtulmuş gelir, Kadriye Cesur gelir.

Umut gelir, direniş gelir, sabır gelir.

Nehir gelir, yeşil gelir, güzellik gelir.

Halk oyunları gelir, efeler gelir, kızanlar gelir.

Kırcaali budur, bunlardır, buncadır.

Kırcaali Türk’tür, Türkçedir, Türkiye’dir.

Kırcaali Müslimdir, Müslümandır, Müslümancadır.

Kırcaali hep Türk’tü, hep Türk olacak, hep Türk kalacaktır.