Ülkemizin dış dünyaya açılan iki kapısından biri olduğundan dolayı sıkıntıları birlikte yaşadığımız ve yaşayacağımız bir gelecek vaat ediyor...   İşte o konuyu gündeme getiren enfes bir yorumu, istedim Bizim Bahçe’nin okuyucularıyla paylaşmak...  Önce okuyalım, sonra diyelim son sözümüzü… 

“Hemen hemen her ülkedeki Büyük şirketler o ülkenin koruması altındadır. 

Şaşılacak bir şey de değildir bu. 

Siyasi konularda da durum farklı değildir. Bazen şirketler ülkeleriyle bazen de büyük güçlerle oturur, kalkarlar... Büyük güçler bazen ön açarlar, bazen de verdikleri desteklerin karşılığını isterler. 

Çok örnek vardır bu konuda... 

Mesela ABD patentli bir şirketin taşıyıcısı olan şirketler dünya üzerinde o büyük marka ve o markanın ait olduğu ülkeyle uyumlu çalışırlar... Alman Siemens için de İtalyan Fiat için de Fransız Peugeot için de General Motors için de aynı şeyler geçerlidir. Ya da Rus Gazprom... 

Fark etmez... 

Biz bu işin siyasi penceresine bakalım... Kırmadan incitmeden... 

Yine uzanacağımız adres Akdeniz... 

Amerika Birleşik Devletleri'nin Kıbrıs planı pandemi nedeniyle aksamaya uğrasa da devam ediyor. Kıbrıs Adası, dünyanın en önemli kara parçalarından biri olacak. Tabii bunun için para gerekli. Dünyanın en büyük 100 şirketi bu büyük projeye destek veriyor. Tabii ki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi iki ülke. Kuzey Kıbrıs tanınmasa da Türkiye'nin varlığı, Ada üzerindeki planları yavaşlatıyor. Dışarısı istediğini yapamıyor. 

Ancak pandemi sonrası ilginç bir gelişme yaşandı. Kıbrıs'ın tek bir ülke olması için pandemi sonrası yine düğmeye basıldı. 

Washington'a uyumlu anayasa için girişimler hızlandırıldı. 7-8 yıllık çalışma da tamamlandı. 

Bu arada kısa bir süre önce Kıbrıs merkezli bir tartışma vardı... Nisan ayında İngiliz Guardıan gazetesine konuşan KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı "Kuzey Kıbrıs'ın Türkiye'ye bağlanma konusu Türkiye'nin çıkarlarına aykırıdır. 

İkinci bir Tayfur Sökmen olmayacağım..." dedi. Tepkiler üzerine açıklama yapan Akıncı şunları sıraladı: "Kıbrıs Türk halkı çok büyük bir oranda Rum tarafına azınlık olmayı ya da Türkiye'ye sürekli bağımlılık ilişkisi içinde yaşamayı istemiyor. 

Esas olan KKTC'nin iki eşit kurucu devletten birine dönüşerek federal çatı altında ve uluslararası hukuk içinde hak ettiği saygın yeri almasıdır..." Devam... 

Cumhurbaşkanı Akıncı belki bilmiyor ama tek Kıbrıs projesi Türkiye'de çok konuşulan ABD Büyükelçisi 

Ricciardone'nin bir kurgusuydu. 

Bunu çok istiyor ve bunun için de çok çabalıyordu... Erdoğan'ın hastalığı sırasında Hilton Oteli'nde gazetecilerle gizli görüşme yapıp sağlık toto oynayan büyükelçi, Kıbrıs için de boş durmuyordu... Şimdi isimlere girmek istemiyorum ama Pek çok büyük Türk şirketinin patronlarıyla özel görüşme yapmıştı. Aklınıza ne kadar büyük şirket geliyorsa tamamına yakını bu görüşmelerin içinde vardı... Hepsiyle tek tek Kıbrıs konusu görüşüldü. 

Destek istendi. Büyük çoğunluğu destek sözü verdi! 

Mesela şimdilerde hayatta olmayan bir patronu ikna edememişti. Çok büyükler içinde yer alan 20 büyük şirket 'Tek Kıbrıs' için Francis Ricciardone'ye söz verdi. 

Yine büyüklerden biri olan ancak kendi içinde sermaye bölünmesi yaşayan ailenin de önemli üyeleri bu plana destek verecekleri açıklamıştı... Ancak şimdi hayatta olmayan patron ise böyle sonu belli olmayan ve riskler barındıran plana ilk etapta dahil olmak istemediklerini Francis Ricciardone'ye bizzat söylemişti. 

Daha sonra ABD Ankara Büyükelçisi olan John Bass da birçok kez aynı isimle bir araya gelse de yüzde 100 anlaşma asla sağlanmamıştı... Patronun Washington'a yakın olduğu bir gerçek gibi dursa da onların her sözüne "evet" demeyen bir yapıya sahipti... Tabii ABD ile ters düşen patron vefat ettikten sonra yerini dolduran aile üyeleri diğer patronlar gibi davrandı ve aradaki buzlar eridi. Londra ile Washington ortaklığına inanıyorlardı. 

Aile büyükleri zaten Francis Ricciardone'nin teklifine ilk andan itibaren olumlu yaklaşıyordu. 

Sadece garanti istiyordu. 

Belki de John Bass o garantiyi verdi. Bu bilinmez ama kapalı kapılar arkasında "Tek Kıbrıs" planına destek büyüyordu... Her ülkede işadamları önemlidir. 

Türkiye'de ise daha önemli... 

İsimleri açıklamasam da bu plana bu kadar destek veriliyorsa birileri de kendince Kıbrıs için artık son rötuşları yapıyordur. 

Akdeniz'in merkezde olduğu bir yeni dünyada, Kıbrıs adası da paha biçilmez konumda kalıyor. Washington, Akdeniz'de büyük güç olmak istiyor. Bunu Fransa da İngiltere de Almanya da biliyor. Asıl sorun Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye ile yaşadığı gerilim. Engel olan Türkiye yani... Her şeye rağmen, herkese rağmen... 

Bu gerilim olmasaydı, büyük plan çok önceden tamamlanırdı. 

Bu yorumu yapan çok insan var! 

Şimdi zaman hızlı akıp gitse de dünya pandemi paniğiyle güne başlasa da Akdeniz'in sıcaklığı artık her yerde hissedilmeye başlandı. Körfez ülkeleriyle İsrail arasındaki anlaşma da Akdeniz merkezli yapıldı. 

Arkada yine Washington vardı. 

Körfez ülkelerinin İsrail'le yakınlaşması, Ankara'yı bölgede yalnızlaştırma hedefi güdüyordu. 

Önümüzdeki yıl itibariyle en çok konuşacağımız diğer konu da Sevakin Adası olacak. Sudan'ın kuzeydoğusunda, Kızıldeniz'in batı kıyısında yer alan Sevakin, yüzyıllardır stratejik ve hayati öneme sahip. 

Bugün itibariyle Sevakin'de patron Türkiye. Şimdi Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği'nin bu adayla ilgili çıkışlarını bekliyor. Ardından da Washington, çözüm odaklı olduğunu iddia ederek konuya dahil olacak. Washington'da devlet kararlarının alındığı odalarda, birinci konu Akdeniz ve Kıbrıs adası, ikinci konu ise Sevakin... Her iki bölgede de Türkiye başrolde. Washington o nedenle Türkiye ile yakınlaşmak yerine karşı karşıya gelmeyi tercih etti. Düşünebiliyor musunuz? 

ABD Başkanlık seçiminin merkezinde Türkiye yer alıyor. 

Bu ilk kez oluyor ve bir daha da olması ihtimal dahilinde değil. Şimdi Türkiye önündeki seçenekleri iyi değerlendirip doğru kararlar almak zorunda. Bu Türkiye'nin 100 yıllık geleceğini de şekillendirecek. İçeride bazılarının hala Ankara'nın çabasını ve savaşını anlamakta zorlanması beni şaşırtıyor. Çıplak gözle görülen bu mücadele nasıl oluyor da Ankara bulvarlarından görünmüyor! Ya da bilmediğimiz başka dengeler var. Ama net olan içeride çıkarlarımız konusunda tek parça olmadığımız... 

Ve bunun da dışarısı için büyük avantaj olduğu gerçeği... 

Kıbrıs Akdeniz'deki uçak gemisi... 

Herkes kontrol merkezine girmek, komutayı ele geçirmek istiyor ve isteyecek. Önümüzdeki dönemde bunu yaşayacağız. 

Ya siyasi oyunlarla ya zor kullanarak... Türkiye bu metotların hepsine hazır. Bunda sorun yok. Ama içeride yabancıyı anlamaya odaklı kafa çok. 

Sorun da bu... Aşılır ama...” 

Hal böyle… Varın siz yapın yorumu… Türkiye nelerle uğraşıyor… Bu doğrultuda sağduyu sahibi herkese Bizim Bahçe’den “zeytin çiçekleri” gitsin istedik…