Büyük gürültü koparılan İstanbul seçimleri büyük gürültü koparacak bir sonuçla neticelendi…

Birçok insan Ekrem İmamoğlu’nun yeniden kazanacağını öngörüyordu ancak hiç kimse bu denli bir fark beklemiyordu…

Şimdi iktidar cephesinde herkes başını ellerinin arasına alıp “Neden böyle oldu” sorusuna yanıt arıyor…

Hoş yanıtları da herkes biliyor ama kimsenin ağzını bıçak açmıyor!

En başta yapılan hata, itirazlara rağmen 2014 seçimlerinde Kadir Topbaş ve Melih Gökçek’in belediye başkan adaylığında ısrar edilmesiydi…

Her zamanki gibi parti tabanının sesine ve arzusuna kulak verilmemişti…

Kadir Topbaş yine rahat bir şekilde kazandı ancak Melih Gökçek ipi burun farkıyla göğüsledi…

Sonra halkın oyuyla seçilmiş bu iki başkanın görevden istifa ettirilmesi suretiyle ikinci büyük hata yapıldı…

Milletin iradesini her şeyin üstünde tutan AK Parti, böylesi bir tasarrufta bulunarak milletin iradesini adeta çiğnedi…

Hal böyle olunca da başkanları istifa ettirilen İstanbul ve Ankara’da seçimler kaybedildi…

Daha sonra 31 Mart’ta yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı seçimi vatandaşın içine sinmeyen ve hemen hiç kimseyi ikna etmeyen gerekçelerle iptal edildi, ettirildi…

Bir kişinin karşısına Cumhurbaşkanı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı, MHP lideri, İçişleri Bakanı, diğer bakanlar, milletvekilleri, diğer illerin belediye başkanları, STK’lar, medya organları ve bilumum devlet gücüyle çıkıldı…

Bu kişiler ve imkanlar bir şekilde kabul görebilirdi ancak son kertede İmralı’daki bebek katilinin bir anlamda sahaya sürülmesi bardağı taşıran son damla oldu…

Tüm bunların yanında ülkedeki ekonomik kriz, ülke genelindeki adam kayırma ve torpil iddiaları, muhalefet partilerine geçen belediyelerden yayılan pis dedikodular, gösteriş merakı ve israf, her ne kadar inkar edilse de kibir, gurur ve vatandaşa tepeden bakma, insanları hain, terörist, FETÖ’cü, şucu bucu diye yaftalama, sürekli azarlayan öfkeli bir dil, bakkal dükkanı bile emanet edilemeyecek ve de hiçbir özelliği olmayan kişilerin en etkili makamlara getirilişi, karar mekanizmalarında tabanın sesine kulak verilmeyişi, kuruluş ilkelerinden ve ruhundan uzaklaşılması, Pelikancı medya ve sosyal medyadaki trol kafası ve daha birçok sebep AK Parti’ye ve Erdoğan’a bu en büyük yenilgisini tattırdı…

Hiç kimse çıkıp da “Ama onlar da yalan söyledi, onlar da teröristlerden yardım gördü, onlar da kara propaganda yaptı” falan demesin…

Bu iddialar doğrudur demiyorum…

Şayet doğru bile olsa bilge lider Aliya’nın da dediği gibi onlar sizin öğretmeniniz değildi…

Siz her ne şartta olursa olsun ilkelerinizden ve duruşunuzdan ödün vermeyecektiniz…

Gayrihukuki ve gayriahlaki bir tutum sergilemeyecektiniz…

Bu milletin ferasetini hafife almayacaktınız…

Şayet kaybedecek bile olsanız adam gibi kaybedecektiniz…

Zira uzun yıllar sonra millet bir kez daha tarih sahnesine çıkmıştı…

Bu mazlum millet yıllar sonra kendisine vurulan prangaları kırmış ve de haksızlığa, hukuksuzluğa, buyurgan anlayışa, yasaklara ve yolsuzluklara karşı tepkisini göstermişti…

Bu mirası ucuz politikalarla ve bir çocuğun bile düşmeyeceği yanlışlarla tüketmeyecektiniz…

Şimdi herkes AK Parti’nin silkeleneceğini, yaşananlardan ders çıkaracağını ve milletin mesajını iyi okuyarak kendisine çekidüzen vereceğini düşünüyor...

Ben ise aksine hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünüyorum…

Çünkü her defasında bir şeylerin değişeceği söyleniyor ama değişen sadece birkaç makam koltuğu oluyor…

Koltuğunu kaybedene de başka bir yerden başka bir koltuk veriliyor…

Az biraz halkın istediği gibi davranılıyor, sonra ise herkes yeniden bildiğini okuyor…

Böyle geldi, böyle gidiyor, böyle gidecek…

Peki, nereye kadar?

Gittiği yere kadar!