Kelimelerle düşünür insan. Başka bir ifade ile kelimelerin kadarsındır. Bir mefhumun varlığı kelime ile yansır hayatımıza. Aşk, özlem, sevgi, muhabbet, nefret, gayret... kelimeleri biz bunları hissediyoruz diye vardır. George Orwell "1984" romanında kurguladığı baskı dolu düzende uydurulan "yenikonuş" dilinden bahseder. Bu dil, eski dilin yerini alsın diye ve insanlar daha az düşünsün diye kelimeleri yavaş yavaş azaltılan bir dildir. "İsyan" kelimesi atılınca dilden, isyan etmek aklına gelmez insanların.

Türkçemizde 100 binin üzerinde sözcük vardır. Türk milletinin kültür mirası gibi durur TDK sözlükte. Cemil Meriç: "Kâmus,  bir milletin hafızasıdır. Kâmusa uzanan el, namusa uzanmış demektir. Türkçe ancak sözlükle öğrenilir." derken sözcüklere ve sözcük bilginize dikkat çeker. Türkçe sözlüğü biraz incelediğinizde, kültürle olan bağlantısını da fark edebilirsiniz, hemen. Akrabalık ile ilgili çok kelime vardır, Türkçede. Elti, gelin, görümce, kayın, kaynata, bacanak, baldız, dünür,... Bu kelimelerin çokluğu bize şunu gösterir ki Türk kültüründe akrabalık çok önemlidir. "Dayın varsa işe girebilirsin." Bir başka dile kolaylıkla çeviremeyeceğiniz ifadelerdendir. Çünkü anlamı Türkçe bilenler arasında şifrelenmiştir. "Savaş" kelimesi  6 sözcük ile ifade edilir, Türkçe sözlükte: muharabe, cihat, cenk, harp, gaza. Bir kavramı 6 kelime ile karşılamak savaşmayı bilen ve tarihinde çokça savaşmış bir millet olduğumuzu yansıtmaz mı sizce?

Konfüçyüs'ün bir sözü vardır:"Kelimelerin gücünü anlamadan insanların gücünü anlayamazsınız." Sözün özü ya da gücü olayların seyrini, günlük hayatınızdaki mutluluğu, işteki başarıyı etkiler durumdadır. Kendini iyi ifade edemeyen insanlar, sinirlidir. Anlatamadıkları her şey ağırlık ve zorluk yapar hayatta. Bir kişinin ailesi, komşusu veya arkadaşı ile yaşadığı sorunları çözmesi için sözleri hem iyi anlaması hem iyi anlatabilmesi gereklidir. "Beni yanlış anladılar."söylemlerinin temelinde ifade gücündeki yetersizlik yatmaktadır.

Çok başarılı olan insanların çoğu çok iyi demagogtur. Sözleri öyle etkileyicidir ki bir büyü etkisi yaratır dinleyende. Barac  Obama'nın "Babamdan Hayallar" kitabını okuduğunuzda onu yalın, masum, hatalarını doğrulara çevirmiş, hayranlık uyandıracak bir insan olarak görürsünüz. Benazir Bhutto'nun "Doğu'nun Kızı" kitabını ağlamadan okuyamazsınız. Öldürülmeden önce yazdığı ve  kitabın son bölümündeki paragraf sizi omuzlarınızdan yakalayıp sarsar niteliktedir:"...Bazıları benim rahat bir hayatı bırakıp kendimi neden bu tehlikelere  attığımı kolayca anlamayabilir. Çok fazla insan çok fazla şey için fedakarlık etti, çok fazla insan öldü ve çok fazla insan beni kendileri için bir özgürlük umudu olarak görüyor, artık savaştan kaçamam. Dr. Martin Luther King'in 'Hayatımız, önemli konularda sessiz kaldığımız gün sona ermeye başlar.'sözü geliyor aklıma. Ben de Allah'a olan inancımla kaderimi halkımın ellerine teslim ediyorum..."

Yanlış anlaşılmamak için kelimeleri doğru seçmek gerekir. Yanlış söylediğiniz her ifade sizin aleyhinize çalışır. Mesela birine "Çok entelsin." demek hakaret. "Çok entelektüelsin."demek iltifattır. Çünkü ilki bilmişliğe, ikincisi bilginliğe işaret eder.

Kelimeler, öyle önemlidir ki insanlar gibi doğanı veya öleni vardır. Yazının başlığı, bizdeki "kanguru" kelimesinin dilimize giriş hikâyesini yansıtır. Hikâye şöyledir:

Kaptan James Cook 1770'te Avusturalya'ya ayak bastığında kanguruyu ilk gördüğünde oranın yerlisi olan Aborjinlere bu garip hayvanın ismini sorar. Aldığı cevap ise "kangaroo"dur. Ama bu cevap, hayvanın ismi değil yerli dilinde  "Anlamadım ne dedin?" demektir. Oysa Kaptan Cook, mutlu bir şekilde, hemen sözcüğü defterine not eder ve tüm dünyaya sözcük böylece yayılır.

Velhasılı söylediklerinizi önemseyin ki hayatınız güzelleşsin.