Tarih : 08 Mart 2019 (Emekçi Kadınlar Günü)

Yer    : Beyoğlu

 Yan sanayi ürünü, defolu akılları ile, edepsizlik tacına talip; alçak irtifada açmış zehirli bir sırnaşık olan bu dişi cinsiyetliler; tarihin çöplüğünü karıştıran keseli sıçanlar gibi kuyrukları dik, lakin bir o kadar da eğri büğrü yapıdadırlar.

 Çevrelerindeki insanları, kendilerinin tûbâ-i cennetten yeryüzüne düşmüş dişi bir melek olduklarına inandırabilmek için, sahte maskeler takmayı; demokrasi, özgürlük, kadın hakları gibi havalı sözler söylemeyi de ihmal etmezler hani…

 Sözde hürriyet ve kadın savunucusu geçinir; hakikatte ise erkek şiddetine müptela, mazoşist sevdalara hasrettirler her daim…

 Geceleri nikahsız kocalarına tasmasız köle olur; boş zamanlarında ise huşu ile kıyama dururlar Yunan tanrıçalarına.

 Kadının ötelenmiş hakkını, kuytu sokaklarda aramaya bayılır; insanlıktan bihaber karakterlerine aldırış etmeksizin, hümanizm arzuhâlcisi kesilirler bel altı duruşmalarda…

 Günah pazarlığında ustalaşmış olan dillerine, kin hummasına tutulmuş akılları da eşlik eder; mukaddesatın kulaklarını çınlatırlar ar-sız girilen dumanlı mekanlarda.

 Şehvet yatağında kaç beden kurban ettiklerinin şeceresini tutmaz, kenar mahallelerde seyyaren satarlar vesikasız namuslarını.

 Kürtaj olmuş fikriyatları, ayaklar altında bir paspasken, kaderleri zillete bulanmıştır bu başıbozukların.

 Ortaya karışık cinsiyet yalakası olmayı marifet, LGBT saflarında en önde durmayı özgürlük savaşçısı olmak sanırlar, esrar-keş koşuşturmalarda.

 Çoktan seçmeli hayatlarının tek gayesi serkeş sokakların koynunda sabahlamak olan bu şehvet müptelaları, anneliğin şerefini anlamaktan aciz, dişiliğin yaratılıştan gelen ruhaniyetine kavuşmaktan uzaktırlar.

 Karşılıksız çek gibi, katma değerleri yoktur bunların, ne paha ederler bu dünyada ne de meta…

 Ahlak yuvasından kovulmuş sabıkalı ruhlarıyla; İblis’in düzenlediği güzellik yarışında birincilik makamını sahte bir gururla istila eder; ahmaklık babına ise geceden konar bu akl-ı ziyanlar.

 Cehenneme duble yol olacak dillerinin çeperi bir hayli uzamışken, beyinde tümör olmuş düşünceleri ile, sözüm ona, feministlik yürüyüşü yapar; kadın hakları üzerinden hesaplaşırlar ilahi kanunlarla.

 Hakaret ve küfür içeren afişleri, bir şeref madalyası gibi ellerinin üzerinde taşır; edepsiz sözleri bir tekerleme edasıyla, düşürmezler salyalı ağızlarından.

 Ne iffet yazılıdır kimliklerinde, ne ar ne de namus… Asil milletin, nesebi bozuk çocuklarıdır bunlar.

 Cinsiyet eşitsizliğinden dem vurur da, en büyük ihaneti ve ayrımcılığı onlar yaparlar cins-i latif olan kadınlara…

 Kadın hakları bahanesi ile seçilmiş iktidara her türlü hakareti/küfrü/iftirayı sıralar; halkın tercihine saygı duymaz, çoğulcu demokrasiyi kurban ederler ayyaş sokaklarda.

 Dertleri ne dişiliktir ne de kadın hakları. Tüm gayeleri geleneksel aile formunu parçalamak, toplumun kültür genleriyle oynamaktır bu mukaddesat düşmanlarının.

 Batıdaki rotası bozuk kadın örgütlerinin fahri misyonerliğini yapmakla kalmaz, cinsi sapıklıkları hak ve hürriyet talebi adı altında pazarlarlar, muhafazakar Anadolu insanına.

 Kıyafetlerinden ötürü, eğitim ve memuriyet hakları yıllarca elinden alınan kadınlar için tek kelime etmeyen bu zümre; eşcinsel sevdalar için güzellemeler yazmayı ise, çağdaşlık olarak kabul ederler.

 Kadın bedeninin sanat adı altında, şehvet tezgahında üç kuruşa satılmasına, kadın estetiğinin pazarlama/reklam aracı olarak kullanılmasına, kız çocuklarının transparan kıyafetlerle ekranlarda boy göstermesine, kadın namusunun genelevlerde ayaklar altına alınmasına, nedense(?) ses etmez bu düdüklü soytarılar.

 Suriye’de, Doğu Türkistan’da, Mısır’da, Arakan’da ağır işkenceler gören mağduriyet abidesi kadınları es geçer; mülteci kadınların sorunlarını görmemezlikten gelir, Kandil’de ırzlarına geçilen körpecik kızların çığlıklarını duymamak içinse kulaklarına kocakarı kurşunu döktürürler.

 Adem’in kaburgasından yaratılmayı hakaret addeder, Adem’in sulbünden akıtılan bir damla su olduklarını ve bir er kişinin soyadını taşıdıklarını, unutur bu feminist kisveli provokatörler…