Her kelime bir renktir benim gözümde. Her insan da bir şehirden ibarettir. 
Vefa kelimesi bordodur mesela, ikram turuncu. Dünya kelimesi haki yeşildir de deniz kelimesi gri.
İltifat kelimesi eflatundur öfke kelimesi mor. Selam kelimesi ebrulidir de dargınlık füme.
Kitap kelimesi meşe yeşilidir, kalem kelimesi kahverengi. Defter kremdir, yazı kırmızı.
Evet, her kavram her terim her deyim bir renktir benim dünyamda. Biraz düşünün, gözlerinizi kapatın lütfen; evet sizin dünyanızda da öyle aslında, farkında mısınız? Bir bir, sayfa sayfa, kelime kelime renkleri görüyorsunuz değil mi sözlükteki.
Kötülük kan kırmızısı, silah kapkara, şeytan kıpkızıl, yenilgi mosmor, politika bozbulanık, entrika sapsarı; dikkatlice bakınız, siz de göreceksiniz.
Ya iyiliğin, peki iyiliğin, doğrusu iyiliğin iyilerin iyinin rengi nedir? Baktınız mı hiç? Ben baktım. Diyeyim size:
Hiç kuşku yok ki mavidir iyilik.
Masmavi hem de.
Gök mavisi. Göklerce, göklerde, göklerle mavi.
İhsan mavisi. İnsan mavisi. İrfan mavisi.
Gün be gün, ay be ay, yıl be yıl mavi. Yıl be yıl iyilik, ay be ay ihsan, gün be gün insan.
İyilik, irfan medeniyeti’nin başucu kitabı, merhamet besmelesi, ikram fatiha’sıdır hakikatte.
İrfan medeniyeti iyilik medeniyetidir de, gül medeniyeti, şiir medeniyeti, estetik medeniyeti olduğu kadar.
Kesin mi bu peki?
Çok.
Nasıl yani?
“Kim söylüyor bunu?”
Bir kere ‘kalp’ söylüyor. Başka? İkinciye ‘akıl’ söylüyor. Üçüncüye ‘Yüce Calap’ emrediyor. 
‘Nasıl yani’ mi? Her Cuma hutbeden inerken hem İslamcasını hem Türkçesini söylüyorlar Tanrı buyruğunun: “Allah size adaleti, ihsanı yani iyiliği, yakınlarınıza yardım etmeyi emrediyor; O düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” 
Bir’ler Bir’i hangi sure de buyurmuş bu ayeti? 
Nahl suresinde. Nahl ne demek bilir misiniz? Söyleyeyim: Bal arısı.
Ne demek oluyor şimdi bu bir bakıma; ‘İhtiyacı olanlara iyilikler dağıtın bal arısı gibi yeryüzünde, Rabbinizin yeryüzü cennetinden lezzetler yağmalatın gözü gönlü karnı açlara. Asıl sahiplerine Rabbinizin emanetlerini ulaştırın” diyor sanki bize.
Bu yaz Tiran meydanında şahit olduğum bir diyaloğu nakletmek isterim sizlere: Bilenler bilir, Arnavutluk’un başkenti Tiran’ın o meşhur meydanında onlarca eserimizden bir tek Gazi Ethem Bey Camii’mizi bırakmış geriye kırk yıllık Enver Hoca komünizmi. Bizim kafile çölde bir vaha bulmuşçasına ona doğru yaklaşmaktadır. Sağda bir ahşap duvarın önünde yerde beş altı yaşlarındaki kızıyla beraber otuzlu yaşlarında bir hanım oturmakta, gözleriyle hâlini gelip geçenlere arz etmektedir. Belli ki yiyeceği içeceği, rızkı yoktur akşama.
Kafiledeki yazarlardan birisinin, çıkarıp birkaç Euro verdiği görülür bayana. Görenlerin gözünde bir kat daha büyümüştür yazar amca. Zaten farkındadır kafile, Üsküp’te Sultan Murat’ta Prizren’de de benzer sahnelere şahit olmuşlardır kaç gündür.
Orta yaşlı yazar yanındaki genç şairle konuşmaktadır:
“- Bu hanımefendiye ben para verdim değil mi az önce? Gördün değil mi?”
“- Gördüm ağbi görmem mi, hem de kaç gündür aynı sahnelere şahidim ben. Sen ne harika adamsın öyle güzel ağbim.”
“- Hayır Atilla hayır. Sen hep yanlış görmüşsün. Yanılsama senin gördüğün. Ben hiç kimseye bir şey vermedim.”
“- Nasıl yani?” der genç şair yanlışlıkla. Devam eder “Gözümle gördüklerim yalan mıydı?”
“- İşin aslı başka Atilla’cığım. Anlatayım izninle:
Cömertler cömerti Yüce Calap bir hanımefendiye dedi ki bu sabah, ‘güzel kızım, sen çocuğunu da al, Gazi Ethem Bey Camii’nin karşısına git otur, ben oraya göndereceğim rızkını, alırsın.” O bayan oydu işte. Bana da dedi ki “Evlâdım senin aracılığınla Tiran Meydanı’nda bir bayana bir şey gönderiyorum. Gittiğinde o emaneti o bayana iletmeyi ihmal etme sakın.” İşte sizin gördüğünüz işin tiyatro kısmıydı. Ben kimseye bir şey bahşetmedim, vermedim. Cebimde bayanın hakkı olan ‘emaneti’ ona ilettim o kadar. O para benim değildi ki ben vereyim. Bayan alacağını aldı Yüce Mevla’dan, ben aracısıydım sadece. Kimim ben ki ‘vereyim’; ‘veren O, alan O.’ Verdiren O, aldıran O.
İyiliklerin sahibi de O. Sakın ha biz ‘iyilikler yapıyoruz” vehmiyle gurura kibre hatta hatta şirke kulaç atmayalım!”  
“- Eyvallah mirim” diyebildi genç şair sadece.”
Evet evet, şahidim, geçti bu konuşma aynıyla o gün. 
“Birr” iyilik demek, “Bir” ise O.
Birr, Bir’dendir, Bir’ledir, Bir’edir aslında.
Mavidir Birr. Yani iyilik. Her bir tonudur mavinin her bir iyilik. Her iyilik yani her güzellik. Laciverttir yazmak, Parlament mavidir şiir, gök mavisidir resim, turkuazdır beste.
Deniz mavisidir her bir edebiyat ürünü, renk renk ton ton sayfa sayfa.
İyiliğin güzelliğin estetiğin dayanılmaz bir huzuru vardır, etrafa yayılan.
Yayılan yaşanan yaşanılan.
İyilikle hafiftir hayat, iyilikte hafifler dünya, iyilikle güzelleşir gönül.
Pahada ağırdır, yükte hafiftir iyilik.
Kaybolmak gerek, iyiliğin dayanılmaz hafifliğinde bir ömür.
Var mısınız mavinin koyunda yaşamaya.
Buyurun dünya sizin. Yani bizim.