Türlü vesileler ve şekillerde İstanbul'da yaşamaktan duydukları mutluluğu yazan pek çok şair var. Yahya Kemal, bu şehirde yaşamayı bırak, bir yere gittiğinde İstanbul'a dönmeyi bile sevmiştir. Orhan Veli gözleri kapalı dinler, İstanbul'u. Nedim bir taşını Acem ülkesine değişmez. Necip Fazıl "Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;/ Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar." diyecek kadar sever bu şehri.

Acaba neyini sevdiler bu kadar diye geçiriyorum içimden. Trafiğini, kalabalığını, yoğunluğunu, sana verdiği yorgunluğu... Olumsuzlukları art arda geliyor, aklıma. Asla öngörülü olamazsın bu şehirde. "15 dakikaya evdeyim."diyemezsin mesela. Belli olmaz çünkü. Anında kilitlenebilir trafik. Bir keresinde bu cümleyi kurduktan tam iki saat sonra eve geldim. Sol bacağım, debriyaj - fren yapmaktan kıpkırmızı olmuştu. Gözlerimin feri, ağzımın tadı kalmamış, tepemin de tası atmıştı. Millet ülkesine gelince öper ya yerleri, ben de evime gelince öptüm.

Tüm bunlara rağmen ben de seviyorum bu şehirde yaşamayı. Bunu İstanbul'da yaşamaya başladığımı yeni öğrenen bir arkadaşım sayesinde fark ettim. "Harika bir şey bu! Kurtulmuşsun." dedi bana. İstanbul'da yaşamak beni neyden kurtarıyordu? Sonra anladım ki bu şehir, insanı: "Başkaları ne der?" sıkıntısından kurtarıyor. Kalabalıklar içindesiniz çünkü. Yaşadığınız semt de önemli tabii. Benim yaşadığım semtte, her yere yürüyerek gidebiliyorsunuz. Bunun ne büyük bir nimet olduğunu Adapazarı'nda yaşayanlar anlamayabilir. Çünkü İstanbul, her şeyin başka bir yerde olduğu şehir.

Starbucks, Cafe Nero, Le pain Quotidien gibi bir şeyler içeceğim, sosyalleşeceğim ya da gazetemi alıp okuyacağım yerlere eşofmanla gidebiliyorum. Hastaneler, marketler, mağazalar hatta aktar bile yürüme mesafesinde. Bahtiyarım bu yüzden.

Evliyalar şehri olduğu kadar meşhurlar şehri burası. Benzin alırken Tamer Karadağlı'yı görebiliyorsun birden. Arabası ile senin arabanın arasındaki ezici fark canını sıksa da bu yakınlık seni de havaya sokuyor. Derya Baykal'ın TV'de göründüğünden daha zayıf olduğunu fark edebiliyorsun. Elif Şafak ya da Arzum Onan'la aynı yerde yemek yiyebiliyor, Hülya Avşar ve Sibel Can ile aynı mağazadan alışveriş yapabiliyorsun. Feyza Hepçilingirler ile mesai arkadaşlığı ya da bir dizi oyuncusu ile komşuluk yapabiliyorsun.

Her çeşit insan var bu şehirde. Çekinmeden düşüncelerini aktarabiliyorlar. Ünlü olmasalar da etkili yöntemlerle iletişim kurabiliyorlar sizinle. Evime gelirken gördüğüm bir pankartta kocaman harflerle "TEŞEKKÜR" yazısı dikkat çekiyordu. Devamını okuduğumda hem güldüm hem de düşündüm bir hayli. Devamında : "AÇTIĞIMIZ DÜKKANDAN ALIŞ-VERİŞ YAPMAYIP BATMAMIZA SEBEP OLAN SEMT SAKİNLERİNE TEŞEKKÜRÜ BORÇ BİLİRİZ." yazıyordu. Müthiş bir yol bulmuş. Bu sayede, yeni açılan dükkanların destekçisiyim. Böyle zekice bir yazıya, Ortaköy'de de rastladım. Tezgah sahibi "GÖZÜNÜZLE BAKINIZ" yazmış bir levhaya. Bu şehirde insanlar birbirleri ile muhatap olmadan da mesaj verebilmenin bir yolunu bulmuşlar. Her çeşit insan var bu şehirde.

Türkiye'nin beşte biri burada yaşıyor. Üst komşum İranlı, Şah dönemini övüyor. Her şey vardı o zaman diyor. Orada insanların çok okuduğunu ama pek çok kişinin de Amerika'da Los Angeles'ta yaşamayı seçtiğini söylüyor. Karşı komşum Yahudi. Sefarad yemekleri yapıyor. Börekitas ve Yahudi köftesini ondan duydum. Ermeniler, Süryaniler, Alevi ve sünniler...Hepsi burada ve bir arada yaşıyor. İnsanlar kolay şaşırmıyor. Olağanüstü şeyleri bile olağan bir şekilde görmeye alışmışlar çünkü. Edebiyat sohbetlerine katılmak, resim sergilerini gezmek ya da sergi açmak, tiyatro izlemek ya da eylem yapmak, tarihi mekanlarda gezmek ya da akıncı cedlerinin ruhunu hissetmek...

Aktivist olmak ya da görünmez olmak olağan burada. Kalabalık yaşamayı seviyorsanız Boğaz manzarasını gördünüz, balıklara ekmek attınızsa, zamanınızın bir bölümünü yollarda geçirmeyi göze aldınızsa arkanıza yaslanın, gözleriniz açık da olabilir ve Âşık Veysel'den "Seversen olayım, yârin İstanbul" diye biten şu şiiri okuyun:
İSTANBUL....
Sevgisi içimde yaşayıp duran
Nazlı güzellerin şirin İstanbul
Hayali kafamda hükümdar süren
Görmez gözlerime görün İstanbul X

Ortasında deniz kenarlar kara
Bu dünyada cennet olmuş kullara
Mehtapta sandallar ne hoş manzara
Sahildir yayladır yerin İstanbul

Gemilerin gelir peşi peşine
Şöhretin yayılmış hudut dışına
Ayrı bir güzellik başlı başına
Sevgi muhabbetin derin İstanbul

Fatih Sultan Mehmet temeli kurdu
Ondan sonra oldu Türklerin yurdu
Edirne'den gelen o büyük ordu
Ay yıldız bayrak nurun İstanbul

Denizler kilidi boğazların var
Dünyaya haykıran avazların var
Yılmaz Türk Ordusu şahbazların var
Ferah tut gönlünü serin İstanbul

Dünya güzelliği sendedir mevcut
Hususi özenmiş yaratmış Mabut
Herkesin gönlünde vardır bir maksut
Halis Türk maksadın varın İstanbul

Edipler şairler yetişmiş sende
Ehl-i aşklar yanmış tutuşmuş sende
Bir aciz kimseyim Veysel'im
ben de Seversen olayım, yârin İstanbul