Dün sıradan bir amatör takım havasının dışına çıkamayan Pazarspor karşısında bir ya da iki pozisyon dışında gol fırsatı yakalayamayan Sakaryaspor’u, bütün hatlarıyla ve dahi alıcı gözle bir kez daha izledim…

İsmail hocanın geçen yıllarda takımı ayakta tutan bazı önemli oyuncular yerine, sahaya sürdüğü yenilerini ve uyutucu futbolcular topluluğu haline gelen takımı izleyince, gelecek adına ümitli olmak bir yana adeta hüsrana uğradım diyebilirim…

Takımda ne yaptığını bilen bir usta ayak Muhammet Reis’in gayretini ve ona yardımda giderek eski formunu yakalayan Canberk’i bir kenara koyarsak, şimdilik başarıdan söz etmek sanırım hiç doğru olmaz…

Sakaryaspor’da bu yıl forma giyen yeniler eğer maçlar seyircili oynansa ve aynı tempoyu o zaman da sürdürse inanın sahadan çıkamazlar…

Gollük pozisyon üretmekte zorlanan kadroda İsmail Berk’in yerine oynayan Ali Özgün, iki kafa pozisyonu buldu…

Zor olanı gol yaptı, kolay olanı ise dışarı attı…

Bunun dışında rakip savunmayı zorlayan değil, aksine rahatlatan bir tempo ile dolaştı durdu…

Her şeye rağmen bu yerin tartışmasız sahibi İsmail Berk…

O da bir an önce kendini toparlamak kaydıyla…

Zira ona olan ihtiyaç adeta sırıtıyor…

Bir de şu önemli konunun altını çizmek isterim…

Sakaryaspor’u geçtiğimiz yıllarda ayakta tutan savunmanın ortasında görev yapan ikiz kuleler eğer sakatlık ya da cezalı durumu yoksa sormak isterim niye, neden ve niçin ayrılır birbirinden!

Yenilen gole gelince…

O nasıl bir baraj ki arasından geçip filelerimizle buluşuyor top…

Bu golü önce barajı oluşturan oyunculara sonra da onca uzaktan gelen topa doğru hamle yapamayan usta kaleci Oğuz’a nasıl yakıştırır insan…

Neredeyse beraberliğe dua eder hale geldiğimiz ve daha doğrusu beklemediğimiz bir anda elde edilen gol, bilmem ki şampiyonluk parolası ile çıkılan yolda, Sakaryaspor adına bir çıkış ve dahi ümit ışığı olur mu!

Aynı fiziki yapıda ve aynı tempoda oyunculardan kurulu, üretkenlikten yoksun, sıradan orta sahası ile Sakaryaspor’un işinin kolay olacağını söylemek zor…

Yıllarını bu sahalarda tüketmiş eski bir Sakaryasporlu oyuncu olarak bilirim ki böyle nice dönemlerde, peşin hükümle ümitsiz olmak insanı yanıltabilir…

Zira futbolda olmaz diye bir şey olmaz…

Hani derler ya çıkmadık candan ümit kesilmez…

Liderden 10-11 puan geride olmak, insanı ümitsizliğe sevk etse de çoğu zaman gelişmelerin tersine seyrettiği dönemler de bilirim…

Beni açılan puan aralığı değil, takımın ortaya koyduğu kısır futbol düşündürüyor…

Bu sorunu gidermek de bu liglerin usta teknik direktörü olduğuna inandığım İsmail Ertekin’e düşer elbette…

Orta sahaya işlerlik kazandırır, ikiz kuleleri yerine oturtur ve İsmail Berk’i yeniden eski hırs ve golcülüğüne taşırsa, sorun giderilebilir…

Yoksa bu anlayışla sürüp giderse işler, hem takım hem yönetim hem de İsmail hoca çok ama çok şey kaybeder…

Bu türden sıkıntılı dönemler yalnızca o yılı değil, toparlanmak adına nice yılların da kaybedilmesine yol açar…

Beni gelinen bu haftada, en fazla üzüntü ve sıkıntıya sokan bir başka konu da bu olsa gerek…

Dileğim odur ki bunca emek, para boşa gitmesin…

Yol yakınken alınsın her türlü önlem ve zor da olsa alınan 2-1’lik galibiyet vesile olsun çıkışa…

Her şeye rağmen takım da layık olsun alkışa…

Bu duygularla şans çiçeği “Papatyalar” gitsin istedik takımımıza…