Severiz ya da sevmeyiz. Oy veririz ya da vermeyiz. Ankara’da olsam belki de oy vermeyecektim, ama “yiğidi öldür, hakkını yeme” diyerek; 

               Yıllardır yazdığım, her zeminde anlatmaya çalıştığım önemli bir yanlışı, Mansur Bey’in düzelttiğini ve hayata geçirdiğini görünce, memnuniyetimi belirtmek, takdir ve tebrik etmeyi kendime vazife addettim. 

               Neydi o yanlış? 

               Belediye başkanlarının kendilerini reklam etmek için harcadıkları bunca para ve belediyelerce yapılan veya yapılacak iş ve faaliyetlerde KENDİ İSİMLERİNİ  KULLANMALARI! 

               Belediyeler veya bir başka kurum veya kuruluşlar, yaptıkları işi, milletin parası ile yaparlar ve o işi, kurumun başındaki değil, bir bütün olarak kurum yapar. 

               Zaten devlet yani millet, bu işi yapsın diye kurumun başına seçmiş, önüne koyularak seçtirilmiş veya atamıştır. 

               Millet bunun için ona ve kurumdaki tüm personele maaş ödemekte, işleri yapsın, milletin hizmetlerini görsün diye kuruma bütçe ayırmakta, vergi vermektedir. 

               Yani para onun parası değil, milletin/devletin parasıdır. 

               Devletin/milletin ödediği maaş ve bütçe ile kendi ismini reklam edemez, faaliyetlerini kendi ismini yazamaz, yazmamalıdır. 

               Bir bütün olarak kurum adına yapıldığı ve tüm kurum çalışanlarının o işte vazifesi ve emeği olduğu için, KURUMUN İSMİ YAZILABİLİR, yazılmalıdır. 

               Kendi cebinden bir iş, bir hayır, bir faaliyet yaparsa, orada kendi ismini kullanabilir ki, bu da “hayır yapma” pırensiplerine, hayrın yalnız HAK RIZASI için yapılması şartına aykırı olup, İlahi pırensip “Sağ elin verdiğini sol el duymayacak” şeklinde olduğu, her Müslüman tarafından bilinmektedir. 

                Ama, kendi cebinden yapması halinde, tercih yapana ait olup, bu ilkeyi çiğneyip çiğnememe de, ismini kullanıp kullanmama da, ismini yazıp yazmamada serbesttir. Günahı da, sevabı da, bir bütün olarak vebali de kendine aittir. 

                Ancak, milletin/devletin parası ile yaptığı işlerde, kendi ismini asla kullanamaz, kendini öne çıkaramaz, kendini reklam edemez. 

               Ayrıca, iş ve faaliyetlerinde kendi resimlerini reklam etmesi, her tarafa resimlerini asması da aynı kategoriye girer ve o da yanlıştır. 

               Yapılan veya yapılacak işler, reklam edilen resim/fotoğraf tarafından değil, kurum tarafından, kurumdaki tüm çalışanların fotoğrafları ile yapılmaktadır. 

                 Burada da kendi cebinden yapması halinde, kendi özel işlerinde kendi resmini kullanıp kullanmamakta serbesttir. 

                Millet onu fotoğrafı, resmi ve yakışıklılığı için, kendisine aşık olduğu, resmine, fiziğine bayıldığı için onu seçmemiş veya atamamış, bu işleri yapabileceğini umarak, kurumdaki personele iyi başkan olup, onları iyi çalıştıracağı ve milletin  hizmetlerini göreceğini umarak, resmine değil, çalışma ve çalıştırma kabiliyetine, doğruluğuna, dürüstlüğüne, ehliyet ve liyakatine güvenerek ya da umarak onu seçmiş, önüne o koyulduğu için seçmek zorunda bırakılmış ya da atamıştır. 

               Ayrıca, isim ve resim reklamı, bilumum reklamlar israf olup, İSRAFIN HARAM OLDUĞU herkesçe bilinmektedir. 

                İlk defa bunu Mansur Bey düzeltmiş ve Ankara B.Şehir Belediyesinden, iş ve faaliyetlerinden ismini ve resmini kaldırmış, koydurmamıştır. 

                İnanamadığım için, söz konusu kurumda çalışma bir dostumu arayarak, teyid ettirdim ve ondan sonra bu yazıyı kaleme aldım. 

                Aynı siyasi görüşte olmamama ve Ankara’da olsaydım, muhtemelen oy vermeyeceğim halde, O’nun bunu başarması ve hayata geçirmesi takdire şayandır ve hak, hukuk, adalet, vicdan ve ahlak gereği takdir ve tebrik etmek görevimizdir.  

                  Esasında bu konu rutin olması gerekenlerdendir. Bu durum genel/umumi, isim ve resim reklamı ise, ya hiç olmaması ya da çok çok istisnai bir yanlış olarak görülmesi gerekenlerdendir. 

                  Ama ne yazık ki, durum tam tersine dönmüş, doğru olan istisna durumuna düşmüş, yanlış ise genel/umumi hale gelmiş ve olması gerekeni tebrik etmek, övmek zorunda kaldığımız bir zamanda  yaşıyoruz. 

                 Belediyeye ait minibüsle işe gidip gelmesi, makam araçlarını satıp azaltması, 

                 Makam aracını sevmiyorum demesi, 

                 Kendinden önce herkesin, sekreterlerin altında bile araç olması, bunu kaldırıp, HAVUZ SİSTEMİ oluşturması, ihtiyacı olanın havuzdan kullanma düzenini getirmesi, 

                 Resimlerinin odalara asılmaması için genelge yayınlaması, sosyal basında bile atılan mesajlarda fotoğrafını koydurmaması, sadece yapılan işlerin fotoğrafının olması, 

          “Sonuçta bu yaptığımız işleri kendi paramız ile yapmıyoruz. Yaptığımız tüm işleri vatandaşların parası ile yapıyoruz.  

Bu nedenle, vatandaşların paralarını kendi kişisel reklamlarımız için kullanamayız!!” demesi, 

          Kimsenin sendikasına karışmaması, 

          “Sendikacılık serbest ve hür.  İsteyen istediği sendikaya girme konusunda serbest ve hürdür” demesi,  

          “Daha ötesinde, işçileri zorla maça ya da mitinglere götürüp yoklama almıyoruz,” 

           “Ben 64 yaşındayım. Bugüne kadar haram yemedim, bundan sonra da yemeğe niyetim yok”demesi ve bunları hayata geçirmesi fevkalade doğru, olması gereken rutin işlerdir. 

             İnşaallah bu sözlerinde durur, durmaya devam eder ve DİĞER BELEDİYELERE VE TÜM KURUMLARA ÖRNEK OLUR. 

            Zira, geçmişte bu ve benzeri sözleri verip, “EVİMDEN İŞE MAKAM ARACIYLA DEĞİL, ÖZEL ARACIMLA GİDİP GELECEĞİM” deyip, kısa bir süre sonra vazgeçenleri çok gördük!