Emek, dayanışma ve haksızlıkla mücadeleyi temsil eden bir ‘1 Mayıs’ı daha geride bıraktık.

İşçilerin, 1886 yılında günlük çalışma süresi konusunda küresel ölçekte dayanışmayla verdiği mücadeleden doğan 1 Mayıs, dünya genelinde kutlanan, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü... Dünya üzerindeki pek çok ülkede resmî tatil olarak kabul edilen 1 Mayıs, bugün işçilerin, emekçilerin maruz kaldığı haksızlıklara, zor çalışma koşullarına, yetersiz ücretlere dikkat çekmek için çeşitli etkinliklerle kutlanagelen tarihi bir gün.

Bizde ise 1 Mayıs, 2008 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile “Emek ve Dayanışma Günü”, 2009’dan itibaren de ulusal bayram ve resmî tatil olarak ilan edildi. Ülkede yıllarca tartışmaların, gerginliğin, sembolü haline getirilmeye çalışılan bir tarih, gerçek anlamda emek ve dayanışma gününe dönüştü.                                      ...

Türkiye’de her 1 Mayıs öncesinde ‘Bu yıl nerede kutlanacak?’ tartışmaları yaşanır... Başta Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) olmak üzere sendikalar ve kuruluşlar miting için Taksim Meydanı’nı ister, hükümet vermez. Katılım yoğun olacağından olaylar çıkması ihtimali ile başka yerler gösterilir. Bu yıl da sendikaların talebi Taksim Meydanı oldu. Ancak yine reddedildi. Kutlamaların Bakırköy’de yapılmasına karar verildi. Büyük güvenlik önlemleri alınırken Taksim Meydanı’na çıkan bütün yollar kapatıldı. Taksim’e çıkmak isteyen bir gruba polis ekipleri müdahale etti, 127 kişi gözaltına alındı...

NEDEN TAKSİM VE 1 MAYIS KATLİAMI

Taksim aslında yakın tarihin, emek mücadelesinin ve 1 Mayıs’ın en kanlı olaylarının yaşandığı yer.

1 Mayıs Katliamı; 1 Mayıs 1977 günü Taksim Meydanı’nda kutlanan İşçi Bayramı’nda 34 kişinin hayatını kaybetmesi ve 136 kişinin de yaralanması ile sonuçlandı... Provokasyon olduğu sonradan ortaya çıkan bu kanlı olaylar hiçbir zaman tam olarak aydınlatılamadı...1 Mayıs kutlamalarına 1977 yılında ev sahipliği yapan bu alandaki olaylarda yaşamını yitirenlerin anısına saygı ve faillerin hâlâ bulunamayışına dikkat çekmek isteyen sendikalar işte bu nedenle Taksim’den vazgeçmiyor...

BU YIL 29 İLDE KUTLANDI

1 Mayıs’ta yine meydanları dolduran emekçiler; Kıdem tazminatı başta olmak üzere, özelleştirmeye, taşeronlaşmaya, iş cinayetlerine, güvencesiz çalışmaya, sefalet ücretlerine, sendikasızlaştırmaya ve işsizliğe karşı haykırdı... Belirlenen 29 ilde kutlanan 1 Mayıs’ta ayrıca hükümetin ‘herkese kadro’ sözüne rağmen hâlâ taşeron olarak çalışmaya devam eden işçiler de taleplerini dile getirdi. Kocaeli mitingine Türk-İş’e bağlı sendikaların Marmara Bölgesi’ndeki tüm şubeleri ile Hükümetin özelleştirme kapsamındaki Tank Palet Fabrikası işçileri de katıldı.

ATALAY’DAN CESUR ÇIKIŞ

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, İzmit’teki 1 Mayıs kutlamalarında şu konuşmayı yaptı: “Bugün yine alanlardayız. Türkiye’nin her yerindeyiz. Bu alanda Türkiye’yi yönetenlere sesleniyorum, Meclis’e sesleniyorum; Kıdem bizim oğlumuzun düğün parası, kıdem bizim nefes almamızı, uyumamızı görmemizi sağlıyor.  Bazı art niyetli işverenler doymak bilmiyor. Allah daha çok kazandırsın ama biz yaşamak istiyoruz, yaşamak... Bu alandan sesleniyorum; bizi görmezlikten gelmeyin. Bizi küçümsemeyin, yok saymayın. Allah şahidim bedelini ağır ödersiniz...”

EMEKÇİNİN KADERİ

‘Emek ve Dayanışma Günü’ -  ‘Haksızlıklarla Mücadele Günü’ - ‘İşçi ve Emekçi Bayramı’ gibi çeşitli isimlerle tanımlanan 1 Mayıs bir bayram değil; geçmişte yaşanmış acıların, emekçilerin uğradığı zulmün anıldığı çok önemli bir gündür. Sanayi devriminin başladığı 1820’lerde gündeme oturan işçiler ve yaşadıkları sorunlar, ilkel sermaye sınıfı ile onların yanlısı siyasilerce hiç önemsenmemiş, emekçiler büyük acılar çekerken, sonraki yıllarda hakları uğrunda verdikleri mücadelelerde büyük bedeller ödemişlerdi. Kapitalizmin sömürü düzeninde işçinin sömürüsü hep devam ediyor. Aradan onca yıl geçmesine rağmen çalışanlar çalışma ortamlarında insanlık onuruna yakışan refah bir yaşama henüz ulaşamamıştır.

ÜRETEN DE YÖNETİME KATILMALI 

2018 verilerine göre Türkiye’de işçi, memur, esnaf, aile işletmelerinde çalışanlar, taşeron işçileri ve kayıt dışı çalışanlar olmak üzere toplam 25 milyon insan çalışma hayatına katılıyor. Özellikle işçiler için; asgari ücretin, işsizlik ödeneğinin yetersiz olduğu, iş güvencesinin olmadığı, sendikalı olduğu için işten atıldığı, kayıt dışı ve asgari ücretin altında ücretlerle çalıştırıldığı, kıdem tazminatının elinden alınmaya çalışıldığı, özgür sendikalar yerine hükümete biat eden sendikaların oluşturulduğu ve bunun gibi daha birçok olumsuzluğun yaşandığı bir çalışma ortamı var. Böyle bir ortamda 1 Mayıs ülkemizde bir bayram gibi kutlanabilir mi? Neyin bayramı!

GÜCÜ VAR AMA BİLİNCİ YOK 

Çalışanların içinde bulunduğu tüm sıkıntıların kaynağı; gelmiş geçmiş ve bugünkü, adaletten uzak tüm yönetimlerdir. Sosyal adaletin tecellisi için, üretenler de bu ülkenin yönetiminde söz sahibi olmak zorundadır. Çünkü hiç kimse onların sorunlarına işçinin kendisi kadar sahip çıkamaz.

Çalışanlar, bakmakla yükümlü oldukları insanlarla birlikte 60 milyona yakın sayıları ile aslında büyük bir siyasal güce sahipler. Ancak böylesine bir gücü olan çalışanların yerel ve merkezi yönetimler üzerinde hiçbir yaptırımı yoktur... İşte böyle yıldan yıla bir gün meydanlarda toplanarak hükümete haykırmaktan öteye geçemezler... Yapılan mitingler, eylemler medyada bir süre yer alıp sonra unutulup gider ve gelecek ‘1 Mayıs’lara kadar hiçbir şey değişmez...

Emekçiler, güçlerini bölmeden aynı yönde kullanmanın bilincine varır ve üretimden gelen güçlerini gereği gibi kullanabilirlerse ancak o zaman insan onuruna yakışan bir yaşama kavuşabilirler. Yoksa Cem Karaca hep haklı çıkar! İşçisin sen işçi kal...