İHSAN MEHMETALİOĞLU

1932 Yılında Trabzon un Of ilçesinde dünyaya geldi. İhsan Efendi altı kardeştir. Babası yörenin tanınmış âlimlerinden Saffet efendidir. İlkokulu bitirmeden önce 10 yaşlarında hafızlığı ikmal etmiştir. Tashih-i hurüf derslerini M.Rüştü AŞIKKUTLU Hoca Efendi’den tahsil etmiştir. Arapça ve dini ilimlerini, Of’lu dersiam Hacı Dursun efendiden tahsil etmiştir.

1953 yılında muhterem babası Saffet Efendi ile birlikte İlimiz Akyazı ilçesine göç etti. Bir müddet Sakarya ve Akyazı’da imam Hatiplik yaptı. 27 Mayıs 1960 İhtilalinden sonra bir müddet tutuklu kaldı.

Daha sonra Akyazı, Kadıköy ve İstanbul merkez vaizi olarak irşat ve tebliğ görevlerinde bulundu. 1980 li yıllarda emekli olan İhsan Efendi sonrasında SAKARYA ili merkezindeki Mekke mescidinde 8 sene görev yaparak halkı irşada devam etti.

Mahmut Ustaosmanoğlu hoca efendi ile çocukluk arkadaşı olan ihsan efendinin biri kız beş evladı vardır. İlmi ile amil olan, cömertliği ve dünyaya hiç değer vermemesiyle temayüz etmiş ve son nefesine kadar, okumak ve irşat ile meşgul olmuştur.

Vefatından bir yıl önce İstanbul-Fatih Çarşamba ya taşınan İhsan hoca efendi 5 Nisan 1996 yılında büyüklerin tabiri ile haddi aşmamış ve 63 yaşında iken Rahmeti Rahmana kavuştu.

ALLAH DOSTU İLİM ADAMI             

İhsan efendi öğrendiği her bilgiyi önce tatbik eder sonra cemaatine anlatırdı. Çok samimi ve ihlaslı oluşu onu yakın çevresinde saygın bir hale getirmişti. Çocukluktan beri ilim tedrisatıyla meşgul olmuş yaşantısını da bu şekilde dizayn etmişti. İlk eğitimini memleketinde çocukluk arkadaşı Mahmut efendiyle almıştı. Her ikisi de öğrenme azimlisi çocuklardı. İhsan efendi için Mahmut efendinin sağ koluydu denir. Bunun esas sebebini de İhsan efendinin ilmi, yaşantıdaki samimiyeti ve sert görünümünün altında yatan yumuşak huyuydu. İhsan efendi ile Mahmut efendinin çocukluk arkadaşlığı hiç kesilmemiş ve İhsan efendinin vefatına kadar devam etmişti.

SAHABE GİBİ YAŞARDI      

Merhum İhsan Efendi Trabzonlu olmasına rağmen Adapazarlı olarak bilinir. Adapazarı’nda Mekke mescidinde uzun yıllar hizmet etti. Emekli olduktan sonra SAKARYA il merkezinde Mekke mescidinde halkı irşata devam etti. Çarşamba cemaatiyle hareket ederek kuran eğitimi konusunda çalışmaları vardı. Ayrıca tebliğ cemaatiyle beraber çalışmaları da olmuştur. Gerek yurt içi ve gerek yurt dışında ekipler halinde 3 günlük, 10 günlük 3 aylık tebliğ çalışmalarına çıkardı. Bu seyahatler onun cemaatten cemiyete yolculuğunu kuvvetlendirmiştir. Dar cemaat anlayışı yerine geniş ümmet bilinciyle hareket eden bir âlim olmuştur.  Çok takva sahibi olan İhsan Efendi şöhretten son derece sakınır kendini gizlerdi. Mütevazı bir insandı. Yaşantısı gösterişten uzaktı. Cahiller gibi ön saflara gitmenin derdinde değildi. Namazını genellikle arka saflarda kılmayı tercih ederdi.  Evine ziyarete gidenler gördükleri sadelik karşısında şaşırırlardı. Koltuksuz, kanepe siz, çekyat sız, Televizyonsuz oturma yerleri sedir ve minderden oluşan bir mefruşatı vardı. Hayatı boyunca 62 ev taşıdığı biliniyor. Bu taşınmalardaki kolaylığın az eşyaya malik olmasındandır. Dünyaya arkasını dönmüş dünya malına değer vermeyen ömrünü kuran eğitimine, tebliğe ve nasihate adamış ağzı dualı bir âlimdi. Son nefesine kadar okumak ve irşat ile meşgul oldu.

KİREMİTLER VE GÜVERCİNLER

Yukarıda belirttiğimiz gibi hep kiralarda yaşayan ihsan efendi son yıllarında tam da arzu ettiği gibi bir eve malik olur. Ev bir apartmanın çatı katıdır. Bu ev ile ilgili Sadık dostu ve yakın talebesi Selim ATMACA nın ifadesiyle hocaefendi içe dönük münzeviliği seven bir yapıdaydı. Sadece kiremitleri ve güvercinleri gören bu ev ihsan efendiyi ziyadesiyle memnun etmişti. “Hocam niye bu çatı katını satın aldınız” diye sorduğumda İhsan efendi “Selim evladım burada çok mutluyum. Güvercinlere ve kiremitlere bayılıyorum. İnsanlardan uzakta bu kiremitler ve güvercinler bana inanılmaz tat veriyor.  Huzur buluyorum bu çatı katında demiş.

 

HASTALIĞINDA TALEBELERİNE VERDİĞİ ÖĞÜT      

İhsan efendi yemek yedirmeyi ve ikramı çok severdi. Yine talebesi Selim Atmaca bir hatırasını şöyle anlattı. “Bir öğlen namazı sonrası Mekke mescidinde namazı kıldırdı ve hiç duraklamadan yukarıda bulunan evine çıktı. Bu alışık olmadığımız durum karşında şaşırdık. Ancak oradaki bir talebesi ihsan efendinin grip olduğunu ve istirahate çekildiğini söyledi. Bizde hocamıza hemen geçmiş olsun ziyaretine gittik. Kapıyı yine tebessümle açtı ve içeriye buyur etti. Ardından da hiç bize “çocuklar bir arkadaşınızın hasta olduğunu duyduğunuz zaman 3 gün bekleyin sonra ziyarete gidin. Çünkü o insan 3 gün içerisinde ancak kendisine gelir. Bir de misafirlerle uğraşamaz. Ama trafik kazasıdır, acil bir durumdur o zaman gidilir.” Hocamız bize o hasta haliyle de nasihat vermeyi ihmal etmedi. Mekânı cennet olsun.  

 

KURAN HOCASININ MERHAMETİ

İhsan efendi nin kendi naklettiği bir hatırası günümüz Kuran eğitimi veren hocalara örnek olacak niteliktedir. M.Rüştü AŞIKKUTLU hoca Bir Ramazan günü iftarı bekleri beklerken bir ağacın altında teşbihle meşgul olmaktadır. Serbest bıraktığı talebeler ağaçlardan ağaçlara atlama oyunu oynamaktadırlar. En hareketli öğrenciyse İhsan efendidir. Daldan dala atlama sırasında kırılan bir daldan aşağıya doğru düşen talebe ihsan kıymetli hocası AŞIKKUTLU hocasının üzerine düşmüştür. Darbenin tesiriyle yaşlı hocaefendi bayılmıştır. Üstü başı parçalanan kanlar içindeki genç ihsan yan tarafta yatmaktadır. Baygın haldeki hocayı diğer hocalar su dökerek ayıltmaya çalışırken diğer taraftaki genç ihsan korkutan bayılma taklidi yapmaktadır. Zar zor ayılan hocaefendi “Bana ne oldu” diye sorar. Etrafındakiler “Ağaçtan üstünüze İhsan düştü hocam” derler.  Yanda İhsan Efendi korku içinde verilecek cezayı düşünmektedir. O büyük âlim genç ihsanla göz göze gelir ve sağ elinin avuç içi gösterip “İhsan şamarı hak ettin” der. Ama herhangi bir şamar cezasını uygulamaz. Merhametiyle muamele eden hocaefendi bugünün eğitimcilerine çok güzel bir örnek olmuştur. Bu olayı nakleden İhsan Efendi uzun yıllar yanında kaldığı hocası Aşıkkutlu efendiyi her zaman rahmetle anıyordu.  Hocasından değil bir şamar kötü bir söz dahi duymadığını defalarca yanındakilerine söylemiştir.

 

 

HATIRALAR

İRFAN KARDEŞ        

İlim adamı İhsan Efendi annemin kardeşidir. Ben kendisine hoca dayı derdim. İstanbul da yaşadığı dönemlerde zaman zaman annemle ziyaretine giderdik. Bir hafta sonu Mahmut efendinin sohbetine gittik. Hocadayım sohbeti cemaatin arka saflarından dinledi. Mahmut Efendi bir müddet sohbet ettikten sonra “İhsan gelmedi mi” diye sordu. Yanındakiler “Geldi arka saflarda oturuyor” deyince hoca dayımı sohbete devam etmesi için kürsüye çıkardı. Hoca dayım kürsüye çıkınca Mahmut efendiye “Efendi hazretleri görüyorsunuz sesimizi arka taraftaki cemaat duymuyor. Müsaade edin artık şu cihazları kullanalım”  dedi. Bunun üzerine Mahmut efendinin kafasını birkaç kez salladığını gördüm. Ve hoca dayım mikrofon kullanarak sohbet etti. Bence Çarşamba cemaati mikrofon kullanımına o gün hoca dayımın sözlerinden sonra başlamıştır. Kendisinden birçok konuda istifade ettim. Onun yokluğunu ailece zaman zaman hissediyoruz. Allah ona rahmet eylesin

HAMZA TEKİN               

Mekke mescidi sohbetleri sırasında tanıştım. Güzel yetişmiş, ilmine güvenilir, ilmi ile amil kâmil takva sahibi bir insandı. Mekke mescidi cemaatinden farklı yönleri vardı. Özellik tebliğ cemaatiyle pek çok seyahat yapmış bu geziler onda ümmet anlayışını biraz daha ön plana çıkarmıştı. Geniş ufuklu kavrayıcı bir İslam anlayışı vardı. Anlattıklarını yaşayan bir âlimdi. Çok uzun süre beraber kalamadık o yeni bir görev dolayısıyla İstanbul a gitti. Her zaman rahmetle andığım güzel bir Müslümandı. Hocamıza mevlam rahmetiyle muamele buyursun.

NEDİM SOLMAZ            

Rahmetli hocamızı Adapazarı Mekke mescidinde görevli iken tanımıştım. Rahmetlinin bize karşı olan davranışları sebebiyle ve aynı zamanda yaşı itibariyle hep hürmet ediyorduk. İlminden olabildiğince istifade etmeye çalıştık.  Hali takvası insanda hürmet hissi uyandırıyordu. Tebliğ cemaatiyle yaptığı seyahatlerden hatıralarını anlatırdı. Ondan bizim çok büyük bir coğrafyada milyarlarca kardeşimiz olduğu izlenimini adeta ezberledik. İstanbul a gidişinden sonra bir grup arkadaşla evinde ziyarete gittik. Hocamız bizi kapıda karşıladı. O kadar sevindi ve heyecanlandı ki kalp ritmi bozuldu ve dilaltı hapı alarak sakinledi. Bizi evin büyük odasına aldı. Evde koltuk olmadığı gibi neredeyse ev eşyası bile yoktu. İç kapıların tamamında ayrıca perde asılıydı. Yerde halı, kenarlarda yer minderi ve bir köşede kitaplarının olduğu kütüphane vardı. O kadar sevindi ki her birimize tek tek hal hatır sordu. Bizimle gelen ve yeni tanıştığı arkadaşlarımıza özel nasihatlerde bulundu. Bizleri ziyaretimizden dolayı onura eden güzel bir sohbet etti.