Yüksel Yılmazer Kimdir?

1938 doğumlu Yüksel Hoca, Sapanca Şükriye köyünde 9 çocuklu bir ailenin 8. Çocuğu olarak dünyaya gelir. Doğduğunda babası 80 yaşındadır ve kendisinden sonra bir kardeşi daha olacaktır. Hafızlığa Adapazarı’nın meşhur hocalarından Asker Hafızın yönlendirmesi ile başlamıştır. 10 yaşında ilkokula başlaması nedeniyle hafızlığa ara vermek zorunda kalır. Yüksel Hoca hafızlığı tamamlamak arzusundadır. Ve Sapanca Rüstempaşa Camii imamı Hasan Bayrak hocada hafızlığa kaldığı yerden devam eder. Böylece hıfzını 1951 yılında 4 yıl gibi bir sürede bitirmiştir.

Yüksel Hoca hafızlık yaparken bir yandan da evdeki abilerinden okuma yazma öğrenmiştir. Bu sebepten ilkokula kaydı yapılırken küçük bir imtihanla direkt olarak 2. sınıftan okula başlar. Hatta yaşı büyük olduğu için ve okuma yazması akranlarından daha ileride bulunduğundan 2. sınıfı da bir ay okur ve 3. sınıfa devam eder. Sapanca’da başladığı ilkokulu Hacımercan köyünde tamamlamıştır.

İlkokulu 3 yılda bitiren Yüksel Hoca, Sapanca müftüsü Raşit Şahin Hocanın teşvikleriyle 1951’de İstanbul’da açılan İmam Hatip Okuluna kayıt için gider. Fakat kayıt süresi dolmuştur. İmam Hatip Okulunda okumaya kararlı olan Yüksel, Sapanca’ya dönmez ve İstanbul Beyoğlu Hüseyinağa Camiinde kalarak Hafız Rahmi Şenses’ten tilavet dersleri alır.

1952 yılında artık İmam Hatip Okulu öğrencisidir. Bu okulun üç yıllık orta kısmını okur ve şartlar gereği bir sene ara vermek zorunda kalır. Bir sene sonra İmam-Hatibin lise kısmını bitirmek için İstanbul’a döner ve 4 sene okuduktan sonra 1960 senesinde İmam-Hatipten mezun olur. Hoca mezuniyetini anlatırken 27 Mayıs müdahalesini hatırlatarak tebessümle “Ben ihtilal mezunuyum” der.

Adapazarı müftülüğü tarafından Bahçeli Camiine İmam Hatip olarak atanır ve bu görev esnasında çocukluğundan beri tanıştıkları Melek Hanımla evlenir. 1962 yılında girdiği sınavla Yüksek İslam Enstitüsünü kazanır. Tahsil hayatı tekrar başlayan Yüksel Hocanın tayini İstanbul Fatih Draman Tercüman Yunus Camiine çıkar. Burada imamlık yaparken İslam enstitüsünde dört yıl okuduktan sonra mezun olur.

Yükseköğrenimini tamamladıktan sonra öğretmen olarak 1967 yılında Adapazarı İmam Hatip okuluna meslek dersleri hocası olarak atanır ve 1969 yılında bu okulda başmuavin olur. 1975 yılında Geyve İmam Hatip Lisesinin kurucu müdürü olarak atanan Yüksel hoca 1982 yılında Geyve İlçe Milli Eğitim Müdürü olarak da görev yapar. Bu görevi 1988 yılında kendi isteğiyle bırakarak Adapazarı İmam Hatip lisesine öğretmen olarak döner. 1990’da Sakarya’nın en başarılı öğretmeni, 1991 yılında da Sakarya’da yılın öğretmeni olarak ilan edilir ve Ankara da bir hafta cumhurbaşkanının misafiri olur. Bir yıl sonra 1992 yılında da kendi isteğiyle emekliye ayrılır. Milli eğitimde görev yaptığı yıllarda vaizliği bırakmamış çeşitli camilerde Cuma vaazlarında bulunmuştur. Halen Cuma günleri vaazlarda bulunmaya devam etmektedir. İki kız iki erkek çocuğu olan Yüksel Hocamıza sağlıklı ve bereketli bir ömür diliyoruz.

Asker Hafız’la Kesişen Yollar

Dokuz kardeşten biri olan Yüksel Yılmazer evin ilim tahsil eden tek çocuğudur. Babası da hafız olan hocamız Kuran-ı Kerimi 6 yaşında iken rüyasında bir pirifaniden öğrenir. Sabah namazı için ayakta olan babası uyku halindeki küçük oğlu Yüksel’in Kuran’ı okuduğunu işitiyor. Gün ağarınca oğlunu yanına çağıran hafız baba Kuran’ı açar ve oku der. Yüksel de okumaya başlayınca “oğlum sen nerden öğrendin” diye sorar. “Baba rüyamda yaşlı bir dede öğretti” der bu sefer. Aynı şekilde daha okula gitmeden evdeki abilerinden okuma yazmayı öğrenmiştir. Yüksel Hocanın eğitim hayatı belki de o gece gördüğü rüyayla başlamış oldu.

İlimizin önde gelen hafızlarından ve hafızların hocası olan Asker Hafız, Yüksel Hoca üzerinde derin etkileri olan ve hatta hayatına yön veren bir şahsiyettir. Daha çocukluk yıllarında Yüksel hocayı hafız olması için teşvik etmiştir. Yıllar sonra liseyi bitiren Yüksel Hoca Asker Hafızla Adapazarı’nda karşılaşır. Asker Hafız Adapazarı müftü yardımcısı olarak görev yapmaktadır. Bazı camilerde imam hatip eksikliği vardır ve ilk İmam hatip okulu mezunları görev almaya başlamaktadır. Bir Cuma günü Adapazarı’nda karşılaştıklarında Asker Hafız “Oğlum diplomanı aldın mı?” diye sorar. Yüksel Hoca “Hayır hocam mezunum ama diplomamı daha almadım” der. Bunun üzerine cebinden çıkardığı bir miktar parayı öğrencisine vererek “Git hemen diplomanı al gel, Bahçeli camii imam hatipliği kadrosu boş, seni orada göreve başlatayım” der. İşte bu olayla Asker Hafız talebesi Yüksel’in hayatına ikinci kez yön vermiş olur.

Hocaların Hocası

Bugün Yüksel Yılmazer hocaların hocasıdır. Ancak onun da hocaları vardır. Kendisiyle SAKVA’nın balkonunda sohbet ederken bize asıl hocaların hocası şunlardır diye konuşmaya başladı: Kimler yoktu ki onlar arasında? Bir döneme damgasını vuran, kurak bir mevsimde bu milletin çocuklarına dinlerini ve Kuran’ı öğreten hocalar… Bu hocalar aynı zamanda Osmanlının bakiyesi diyebileceğimiz Cumhuriyet döneminde de yaşamış insanlardır.

O hocaların başında İmam-Hatiplerin kurucusu Celal Hoca gelmektedir. Celal Hoca, Yüksel Hoca’nın hiç unutamadığı hocalarındandır. Nasıl unutsun ki, bir zamanlar onun İstanbul şartlarında yaptığını kendisi de Geyve şartlarında yapmıştır.

Mahir İz hoca. Muallim deyince akla gelen yakın devrin büyük alimlerinden biri. Mahir Hocayla ilgili güzel bir hatırası var. Yüksek İslamı bitirdiği sıralarda Mahir İz’in İstanbul’da bir konferansına katılır. Hocayı dinledikten sonra öğretmenliğe karar verir. Mahir Hoca öğretmenliğin ve hocalığın faziletlerinden o kadar çok bahseder ki dinleyenlerin çoğu yeni mezun olduğu için hepsi Anadolu’ya koşmaya can atar. O konuşmasında şöyle der Mahir Hoca:

-Memleketin bu hale gelmesinin sebebi maarif midir? Herkes aynı ses tonuyla cevap verir:

-Maariftir. Bunun üzerine Mahir Hoca:

-Öyle ise maarif kapılarına marş marş! O sırada çoğu Yüksek İslamlı imamlığı bırakarak Anadolu’ya öğretmen olmak için müracaat eder. Bunlar arasında Yüksel Yılmazer de vardır. İşte 1992 yılına kadar devam eden öğretmenlik macerasının başlangıcı böylesine güzel bir hatıraya dayanmaktadır.

Diğer Hocaları

Yüksel Hocanın üzerinde etkisi olan ve unutamadığı hocaları arasında sadece Celal Hoca ve Mahir İz değil, elbette diğer hocaları da vardır. Tarih hocaları Zekai Konrapa onlardan biridir mesela. İmam Hatibin ilk nesline İslam tarihini sevdiren hocalarının başında gelir. Yine Bulgaristan’dan hicret eden

Ahmed Davudoğlu, Ali Rıza Sağman, Mehmet Sofuoğlu, Ömer Nasuhi Bilmen yine diğer büyük hocaları arasındadır. Abdülkadir Karahan yine edebiyat dersine gelen hocaları arasındadır. Yüksel Hoca’nın bu büyük hocalarla çok hatıraları vardır. Hocanın bu insanlarla hatıralarını inşallah yazarsa (dua edelim de Allah Yüksel Hocamıza 107 yaşında vefat eden babası gibi sağlıklı ve uzun bir ömür versin) o zaman ileride okuruz.

 

TARİHE DÜŞEN KAYITLAR I

Menderes’in Ziyareti

Vefa’da ahşap bir binada eğitim ve öğretimimizi tamamladıktan sonra 1958 yılında Çarşamba’ya taşındık. Öteden beri okulumuzun sur dışına taşınması gündemde idi. Günlerden bir gün Başvekil Adnan Menderes okulumuzu ziyarete geldi. Verdiği talimatla sınıf başkanları pencereleri Haliç’e bakan bir sınıfta toplandık. Sınıf başkanlarına “Çocuklar bakın bakalım karşıda ne görüyorsunuz” dedi. Bize Haliç tarafını gösterdi. Hepimiz gördüğümüz manzaranın farklı alanlarından bahsettik. Fakat o bize Haliç’e doğru sıralanmış Patrikhaneyle Rum Lisesini göstererek: “Patrikhane ve Rum Lisesini görün diyerek bize patrikhane kapısında asılan patrikten ve yıllardır kapalı olan patrikhane kapısından bahsetti. Bunları bilmeniz gerekir. Tarih şuurunuzu geliştiriniz ve okulunuzun bulunduğu bu yerin kıymetini bilin. Sur içi çok önemlidir. Siz hem bunları bilecek hem de maneviyatınızı kaybetmeyeceksiniz. Şimdi anladınız mı, bu okulu niçin burada açtığımızı?” dedi.

Yüksel Hoca bu hatırasını anlattıktan sonra, Adnan Menderes’in gözlerinde daha da büyüdüğünü, gündelik siyasetin kısır döngüleri arasında değerlendirilmemesi gereken büyük bir devlet adamı olduğunu öğrendik dedi.

 

TARİHE DÜŞEN KAYITLAR II

Cemal Gürsel’in Bastonu

1951 yılında açılan İstanbul İmam Hatip Okulu Menderes döneminde halktan büyük teveccüh gördü. On yıl süren bu güzel yıllar 1960 ihtilaliyle kesintiye uğrar. Halkın inançlarıyla ortak bağlar kurmakta zorlanan yöneticiler bu masum kuruluşlara pek de sıcak bakmadılar. Bu arada Yüksel Hocanın bizzat şahit olduğu bir olayı nakledelim:

1960 ihtilalinden sonra okulu bir gün orgeneral Cemal Gürsel ziyarete gelir. Önce mutfağa girer. Herkesin gözü önünde Gürsel bastonu ile mutfakta görevli aşçıya tencerelerin kapaklarını açmasını emreder. Bir tencerede çorba, diğer tencerede o gün gelen bir adak kurbanıyla yapılmış etli pilavı gördü. Birden morali bozulup kıpkırmızı olan Gürsel Paşa “Bu ne ya, ben askere etli pilavı yediremiyorum, bunlara verin bulguru” deyip sert adımlarla mutfaktan çıktı. Oysa biz günler sonra ilk defa etli pilav yiyecektik. O günden sonra öğrenciler olarak bir daha pirinç pilavı yiyemedik.

 

HATIRALAR:

VALİ MUSTAFA BÜYÜK:

Yüksel Hocamızı ben Sakarya’ya vali olarak geldiğim 2009 yılından sonra tanıdım. O tarihten sonra her zaman görüşüyor ve haberleşiyoruz. Yüksel Hoca Sakarya’nın sembol isimlerinden biridir. Ben onun şahsında -kendim de bir İmam-Hatipli olarak- İmam-Hatip Okullarının açılışı ve açılışı esnasında çekilen çileleri görüyorum. Bu okulların açılışı sırasında ilk dönem hocaların fedakârca çalışmalarını kendilerinden çok dinledim. Geyve’deki gayretlerinden anlıyoruz ki kendisi de aynısını bu ilçemizde yapmıştır. Yüksel Hoca’ya Allah’tan hayırlı ve sağlıklı uzun bir ömür diliyorum. Dualarımız bu davaya ve bu millete emeği geçen bütün hocalarımız için olsun. Zira bugün bu topraklarda rahat bir şekilde nefes alabiliyorsak, hasbi olarak gecesini gündüzüne katarak çalışan, çabalayan, gayret sarf eden bu hocalarımız sayesindedir. Yaşayanlara hayırlı bir ömür, ölenlere rahmet niyazı ile.

GEYVE İ.H.L. MÜDÜRÜ TAHSİN KONAR:

Kendileri Adapazarı İmam-Hatip Okulu hocalarımızdan ve Geyve İmam Hatip Lisesinde müdürümüzdü. Sonra Geyve ilçe Milli Eğitim Müdürümüz oldular. Ayrıca Yüksel Hocamızla Geyve İmam Hatip Lisesinde halef-selef olduk. Her zaman hoş görülü, affedici, herkesin iyiliğini isteyen, kimseyi kırmamaya çalışan problem çıkartan değil meseleyi halleden zorlaştırmayan kolaylaştıran özellikleriyle hafızalarımızla yer etmiştir. İrtibatımız aynı samimiyetle devam etmektedir.

Hocamıza, hocaların hocasına hayırlı, bereketli uzun ömürler temenni ediyor dualarını bekliyorum.

 

HASAN FEHMİ SUCAN :  (GEYVE İ.H.L. de Yüksel Hocanın yardımcısı)

Yüksel hocanın yardımcısı olarak beraber çalıştık. Kendisinin engin tecrübesinden çok yararlandığımı söylemeliyim. Bize her haliyle örnek olmuştur. Babacan halden anlayan bir idareciydi. Bir kış sabahı ilk derse girildikten 15 dakika sonra bir öğrenci odama girdi. Geç kaldığını söyledi. Üstü başı da dağınıktı. O sırada Yüksel hocam da odadaydı. “Evladım öğrencilikte olur böyle şeyler Üzülme!” dedi. Öğrenciye derse girmesini söyledikten sonra “Hasan hocam öğrenci tek bir olayla değerlendirilmemeli, bu çocuğun yolu uzak mevsim şartları da belli üst başından da ekonomik durumunun iyi olmadığını görüyoruz. Bunlar ileride bu ülkeye güzel hizmet yapacak evlatlardır dedi. Genç bir öğretmen olarak bu güzel davranış şeklinden etkilendiğimi söylemeliyim. Hocamızla bunun gibi pek çok hatıramız oldu. Çok şeyler öğrendik kendisine uzun ömürler dilerim.