Sevgili okurlar,
Türkiye’nin üzerinden kara bulutlar henüz gitmiş değildir..Gerçekten bu ‘ Darbe Kalkışılması’nın yaraları sarılacaktır, ama bu yara toplumda büyük travmalar, büyük sarsıntılar oluşturmaya devam edecektir..
Bir ‘cemaat yapılanması’ nasıl oldu da, bu kadar büyüdü ve darbe yapacak hale geldi?
Soru bu ya, herkes kendine düşen payı almalı, düşünmeli ve hesap, kitap muhasebesi yapmalıdır!..
İnanız bunu üzülerek söylüyorum;
Bize gerçekten ne oldu?
Böylesine nasıl ayrıştık ve birbirimize düştük ve darbe kalkışmasına giriştik?
Bu yolda şehitlerimiz,yaralılarımız söz konusu!..
Öyle basit geçiştirilecek bir olay ile karşı karşıya değiliz..
Yılların ihmalinin neye mal olduğu ortada!
Derhal, ama derhal fabrika ayarlarına dönülmeli..
İnsanımız kucaklayan, onları ötekileştirmeyen, birbirine düşürmeyen,daha adil, daha eşitlikçi bir siyasi anlayışa ihtiyaç olduğu gün ışığı gibi aşikar..
Sevgi ve saygı ortamında,fikirlere,düşüncelere tahammül edilmelidir..
Elbette devlete karşı, paralel yapı oluşturan, eline silah alan, teröre bulaşan, elini kirleten, haksız ve hukuksuz ‘himmet’ adı altında para toplayan ve bunların hesabını veremeyenler de adalet karşısında hesabını vermelidir..
Şimdi ‘Darbe Kalkışması’,milletimizin ‘ milli iradeye’ sahip çıkması ile ötelendi..
Bir şekilde ‘PYD’ ile işbirliği içinde olanlar ‘FETÖ’ adlı terör örgütünü oluşturanlarda hesabını vermelidir..
Bunu yaparken, bir kısım ‘Allah bizi af etsin’ diyerek işin içinden çıkamaz..
Ya ‘kul hakkı’ ne olacak?
Haksız yere askeri okullardan atılan, sürülen, kovulan, hak etmediği halde önemli görevlere gelenler, soruları çalıp,kendi yandaşlarına ayrıcalık imkanı sağlayanlar, memurluğa girenler, ballı börek maaşları cebe indirenler, velehasıl devletin kurumlarında,ense yapıp ‘paralel yapıyı’ oluşturanlar yargılanmalı..
Onları adalet terazisine havale etmeliyiz..
Devletin şefkatli elleri, adalet dağıtmaya hazır..
Bu yönde, bu yolda emin olmak istiyoruz..
Ergenekon,Balyoz,Kafes ve diğer suçlamalar ile Silivri zindanları ile diğer zindanlara haksız yere tıktığımız,ailelerini perişan ettiklerimiz,cehennem azaplarına reva gördüklerimizi unutmayalım..
Herkesin bildiği gibi ‘iki yanlış bir doğru etmez!’
Yanlışı yapanlarda adalete teslim edilmelidir..
Kimse kusura bakmasın,’Allah bizi af etsin’ demekle kimse bu işin içinden sıyrılamaz..
Az kalsın vatanımız, şanlı bayrağımız elde gittiği gibi ezanlar susma noktasına geliyordu..
Bu işin şakasının olmadığı bilinmeli..
Öncelikle siyasi erk, kendine düşeni yapmalıdır..
Bir Sakaryalı gazeteci olarak 32 yıldır, bu cemaat ve benzeri örgütlerin hedefinde olan biri olarak uyarıyorum..
Lütfen yanlışa düşmeyelim:
Kısacası iki yanlış bir doğru etmez!..
TBMM,bu yapısı ile göreve daha fazla devam edemez..
Siyasetin tepeden tırnağa temizlenmesi ve kendini aklaması en kestirme yoldur..
Şimdi Sakarya’dan bir iki örnek ile yazımı sürdürmek istiyorum;
Milli Futbolcumuz Hakan Şükür, bu ülkeye büyük sevinçler, coşkular kazandırmış,yaşatmıştır..Diğerleri gibi o da yanlışa düşmüş ve kandırılmıştır..
Baba Sermet Şükür, namazdan alıkonmuştur!
Şimdi bu aileyi toptan silip atarsanız,o zaman adalet tecelli etmiş olmaz..
Hakan Şükür’ü siyasete taşıyan süreci bilmeyenimiz mi var?
Yani devletin başındakiler, aldatılıyor, yanlışa düşüyor da, Hakan Şükür ve gibileri yanlışa düşmüş, aldatılmış olamazlar mı?
Kimse yanlış anlamasın, burada ne Hakan Şükür’ün, ne Baba Sermet Şükür’ün ve ne de başkalarının avukatı ve savunucuyum!
Gün,iki yanlıştan bir doğru çıkarma günü değildir..
Kim yanlış yapmışsa, kim devlete şirk koşmuşsa,kim insanlarımızı aldatmışsa, kim kendisine haksız kazanç sağlamışsa cezasını çekmeli..
Şimdi, Hakan Şükür dolayısıyla baba Sermet Şükür, bu muameleye maruz kalıyorsa, kardeşi darbe kalkışmasına kalkan ve çantasında dolar çıkanların durumu ne olacak?
Ee kardeşin yaptığı, diğer kardeşi bağlamazmış!?
Ne demek o?
Nasıl bir düşünce!?
İşte Akyazılı Dr. Cevat Yıldırım ve ailesi de Adil Öksüz’den ötürü gözaltına alındı..
Yıldırım Ailesinin açıklamaları ortada..
Demem o ki, adalet kantarının topuzunu kaçırmayalım..
Yaşın yanında kuruları yakmayalım!?
Herkes çıksın hesabını versin!
Yine bir tanıdık, oğlunun gözaltına alındığının üzüntüsünü ifade etti.
Bir iş adamı elbette bazı organizasyonlarda görev alabilir..Ama bu organizasyonda olanlar, kirli işlere karışmışlarsa hesaplarını vermelidirler..
Bakınız,TUSKON yapılanmasında, Brüksel merkezinin açılışına bir gazeteci olarak tanıklık ettim..
Orada bizi tu kaka dışlayanlar, bize farklı bakanlar arasında zamanın Bakanı Babacan’da vardı..
TUSKON yapılanmasına izin verenler, destekleyenler, palazlandıranlar ne olacak?
Kimse ak süt misali ortada ahkam kesemez!
Bu ülkenin dibine dinamit koyanlar tabii ki yargıya hesap verecekler..Lütfen daha önceki davalarda olduğu gibi kimse avukatlık, savcılık, hakimlik rolüne bürünmesin..
Yanlış olur!
Bu ülkeye yazık olur!
32 yıldır Belçika’da gazetecilik yapan bir Sakaryalı olarak, FETÖ yapılanması muazzam bir servetin sahibi oldu. Okullar, dernekler, federasyonlar, mağazalar zinciri,üniversitelerde kürsüler kurulurken, biz duruma dikkat çekiyorduk..
Bizi hedefe koyanlar vardı..
Korkmadan yazdık ve bugünleri de gördük..
Ama, kin ve nefret söylemi içinde hiçbir zaman olmadık, olmayız da!
Kim ne ekmişse onu biçmelidir..
PKK’nın topladığı haraçları yazdık. Tehdit yedik. FETÖ’nün himmetlerini yazdık tehdit yedik..DHKP-C’nin üyesi Fehriye Erdal’ı yazdık tehdit yedik..
Yılmadık, doğruları yazmaya devam ettik..
Sakarya’da gazetecilik yaptığımız dönemde de çok sayıda rüşvet,yolsuzluk olayını gündeme taşıdık..( İnanmayanlar Sakarya Gazetesi arşivi için kütüphaneye gidip, eski sayılarımıza bakabilir)
Bizim işimiz doğruları dillendirmek,adaletin doğru işlemesine katkı sunmaktır..
Ancak ‘demokrasi nöbetlerinde’ çok hoş olmayan tek parti seslendirmelerine de tanıklık ettik..
Bunlar, bir darbe kalkışmasının ötelenmesinde maruz görünebilir ama, sessiz çoğunluk ta çok önemli..
Nalıncı keseri gibi tek partiye yontmak ülkeye,insanına büyük zararlar verir..
Ülkedeki tüm benzeri tarikat yapılanmaları tekrar gözden geçirilmeli..
Ülke yeniden inşa edilirken, artık teröre karşı ortak tavır da önemli..
milli İradeye sahip çıkan bi millet gerekirse dağlara yürümeli ve PKK’ya da haddini bildirmelidir..
İstanbul Yenikapı’dan tüm dünyaya verilen mesajın ışığında bunda zaruret vardır..
Türkiye silkinmeli,bu tür kamburlardan kurtulmalı ve yoluna yeni bir anlayışla devam etmelidir..
Lam’ı Cim’i yok, bu yolda herkes hesabını vermeli, verebilmelidir!
Masum insanları kandıranlar,hakkını gasp edenler, yardımları üzerine camdan saraylar inşa edenler,bu yeni yürüyüşte saf dışı edilmelidir..
söylemeden edemeyeceğim, bir eski belediye başkanının(Kendisini herkes biliyor) kraldan,fazla kralcı olup, nezarette,yani adalete teslim edilmişlere hakaret yağdırması, şarlatanlık yapması hoş şey değildir..
Bu durum böyle geçiştirilemez..
Toplumun yüksek dilden konuştuğu bu duruma Sayın Valimiz Hüseyin Avni Çoş ve savcılarımız el atmalıdır..
Kahve köşelerinde, sokakta ve cadde konuşulanlar hiç hoş değil..
Kimse,kendine adalet dağıtmaya,yargılama yapmaya muktedir değildir..
Bu ülkenin kurumları ve kuruluşları taş gibi yerindedir..
Herkesin bu büyük sınavda haddini bilmesi çok önemlidir..
Daha önce iki defa Silivri önlerindeydim..Orada atılan sloganlar hala aklımda;’ Sıra size gelecek! Bu zindanlar size nasip olacak’ denildiğinde gülenler vardı..
O söz ne kadar doğruymuş,’Gülme komşuna, gelir başına!’
Demek ki, bunları da görecekmişiz!..
Bekleyelim,bakalım daha nelere şahit olacağız?..