Birkaç gün önce okuduğum gazete haberi şu şekilde idi: “Başbakan  Yıldırım; asılsız ve imzasız yapılan ihbarlarla ilgili genelge hazırlığı içinde olduklarını dile getirdi ve ‘Birbirinin yerinde gözü olanlar, arkadaşının gözünün yaşına bakmadan onu ihbar ediyor. Bu işin suyunu çıkardılar. İmzasız ihbarlar bürokrasinin en büyük hastalığıdır. Birbirine çekemeyenler, birbiriyle hesabı olanlar, birbirinin yerinde gözü olanlar maalesef kimliğini gizleyerek, arkadaşlarını ihbar ediyor. Mağduriyetler oluşuyor. Biz bu yönde ismini, kimliğini yazmayan; adresi, yeri, yurdu belli olmayan ihbarları dikkate alınmaması için genelge yapacağız.Onun için gereksiz mağduriyetlerin önlenmesi için mutlaka ciddi belgeye, bilgiye dayalı olan her türlü ihbarı değerlendiririz; ancak arka planında bir şey olmayan sadece soyut iddialar bulunan ve kimliği, adresi belirsiz ihbarları dikkate almak, hem muhatabına zarar veriyor, hem de bürokrasinin genel verimliliğine de olumsuz etki yapıyor''

            Bütün bunlar doğrudur. Maalesef insanlarımız arasında bunlar oluyor. Haset, çekememezlik, kıskançlık, ihtiras ve makam aşkıyla bunları yapanlar çok. En büyük mağdurlarından biri de bu makalenin yazarıdır.

             Doğruluk ve dürüstlükten,  çok çalışmaktan, ayrım yapmamaktan, devletin/milletin malını korumaktan, kamu malını israf ettirmemekten, mesaide sınır tanımamaktan, günde 13-15 saat ve cumartesi Pazar çalışmaktan, adaletten ayrılmamaktan,bir tabak yemeği bile rüşvet kabul etmekten, kamu görevini ve ünvanı hamallık olarak görmekten ve hep hamallık yapmaktan başka bir icraatı olmayan bir insan olarak, hep engellendim, bozuk çarka uymadığımdan dışlandım, kıskanıldım, yanlış çarka engel görüldüm, gammazlandım, ihbar edildim, iftiralara maruz kaldım, sürüldüm, pişmiş tavuğun başına gelmeyenler benim başıma geldi.

             Hiç şüphesiz hiçbirine hakkımızı helal etmeyeceğiz ve “Büyük Buluşmada” hepsinin yakasına yapışacak ve hesaplaşacağız.

             Bütün bunlara ve acısını en çok çekenlerden olmama rağmen,  imzasız, açık kimliksiz ihbar ve şikayetlerin engellenmesinin doğru ve geçerli bir yöntem olmadığına inananlardanım.

             Evet. Kimliğini açıklamadan da insanlar ihbar ve şikayet yapabilmeli. Suç işleyenleri, yanlış yapanları, haram yiyenleri, hukuksuzluk yapanları, güç eline geçince hukuk tanımayanları, güç zehirlenmesine uğrayanları, siyasette her türlü entrikayı çevirenleri, siyaseti kendi çıkarı, ikbal ve istikbali için yapanları, can-mal ve ırz düşmanlarını, devlet-millet-vatan ve bayrak düşmanlarını, terörist ve canileri, katilleri, kamu malını israf edenleri, rüşvet yiyenleri, makamı kötüye kullananları, kamuyu kendi çiftliği gibi kullananları, bilumum sahtekar ve düzenbazları ele vermenin, tespit edebilmenin, yakalayabilmenin ve hukuka teslim edebilmenin yolu, her türlü ihbar ve şikayetin, açık veya kapalı kimlikle  yapılabilmesinin önünün açık tutulmasıdır.

            Bu önerimize karşı hemen şu denilebilir, denilecektir. “Ama insanlar haksız yere mağdur oluyor.”

             Bunu önlemenin yolu vardır. Gelen her ihbar devletin ilgili kurum ve görevlileri tarafından gizlice, hiç kimse duymadan ve kimse mağdur edilmeden tetkik edilir, araştırılır, doğru ise ondan sonra açık edilir ve gereği ondan sonra yapılır.

            Kamu sektöründe eski yıllarda ihbar işi mektupla yapılırdı. İmzasız ve isimsiz mektuplarla. Mektubu alır, saklar, kimse duymadan araştırma ve takibini yapar, doğru ise ondan sonra gereğini yapardık. Mektubu kimse bilmez, şikayet edilende, başkaları da bilmez, kimse rahatsız  ve  mağdur  olmazdı.

           Şu kesin olarak bilinmelidir ki, insanlar her zaman açık kimlikle ihbar ve şikayet  yapmaz, yapamaz.

           Terörün yoğun olduğu bir yerleşim biriminde oturan bir insan, komşusunun terörist olduğunu bilirse, açık kimlikle onu nasıl ihbar edebilir?

           Çalıştığı kurumda, haksızlık, hukuksuzluk, hırsızlık ya da teröre yataklık yapan birini  tespit ettiğinde, hele hele de bu amiri olduğunda, imzalı ihbar mümkün mü?

           Açık kimlikle ihbar yaparak, hedef olur , hasım kazanmaz  mı? Siyaseten güçlü, makam ya da para sahibi insanlarla mücadele edebilir mi?

           Adalet çok mu tecelli ediyor, ya da devlet herkesi bihakkın koruyabiliyor mu?

           Bir zamanlar bir arkadaşımız, kurum amirini haklı bir meseleden merkeze şikayet etmiş, şikayetine esas dilekçesi, dönüp dolaşıp kurum amirine, gereği yapılmak üzere gelmiş ve o arkadaş sürgün tayin edilmişti.

           Şayet açık kimliksiz ihbarlar dikkate alınmazsa, bundan en çok teröristler, her türlü illegal yapılar, caniler, hırsızlar, kul hakkı yiyenler, kamu malını talan edenler, can-mal-ırz düşmanları, devlet-vatan-millet-bayrak düşmanları, hainler, ajanlar, işbirlikçiler istifade eder. Sorunlar halı altına süpürülür. İhbarlar büyük ölçüde azalır, sıfıra yaklaşır.

           Bunu test etmek için, önceleri TC kimliksiz müracaat ve ihbar alan BİMER ve AKİM’e baksınlar. Önceden ne kadardı, açık kimlik istenince ne kadar oldu.Hatta tüm kamu kurumları kendilerine gelen müracaatların, şikayet ve ihbarların, kimliksiz ve kimlikli olarak miktarına baksın.

           Sonuç olarak, ihbar ve şikayetler imzasız da olabilmeli.

           Asılsız ihbarlardan bir tane bile doğru çıksa, değecek, beklide o bir tane bir hayatı kurtaracak, yüzlerce şikayetten belki bir teki ülkeyi felaketten alıkoyacaktır.

           Çözüm; engellemek, dikkate almamak yerine, yalan ihbarın iftira olduğunu, büyük günahlar sınıfına girdiğini, çok büyük vebali ve uhrevi hesabı olduğunu beyinlere ve vicdanlara kazımaktır.

           Doğru ihbarın ise, insanlık ve Müslümanlık vazifesi, ispiyon değil, bilfiil görev olduğu  bilinmeli,her türlü ihbar ve şikayetin en üstten en alta kadar tüm kurumlarda, TC kimlik olmadan  önü açılmalı, İsteyen açık kimlikle, isteyen de kimlik açıklamadan  ihbar ya da şikayetini yapmalıdır.