Şimdiye kadar hep yaşlılarımız üzerine yazdık, çizdik, düşündük…
Çünkü yaslılarımız bizim atalarımız ile, dinimiz ile, insanlığımız ile son bağımızdır…
Modern dünyadaki yöntemler maalesef hürmeti, saygıyı, adaleti, efendiliği göz ardı ediyor, kutsallarımızı modern çağ adı altında eziyor…
Bu bağların yaşayan son halkası yaşlılarımız…
O yüzden onları korumalı, sağlıklarına dikkat ettirmeli, yılların insanlık tecrübelerini harcatmamalıyız…
Fakat bunları derken hedefi şaşırdık galiba; gençler unutuldu!
Dikkat edin; bütün plan gençlik üzerine dizayn ediliyor…
Yaşlılar sadece bir piyon, aradan çekilecek kısım… 
Şekil şemailiyle, diliyle, diniyle yeni çağ gençler üzerine inşa ediliyor ama yalnızlaştırmak, “insansı”laştırmak üzerine bir senaryo ile…
O yüzden hep gençlere yönelik filmler, hikayeler, reklamlar, senaryolar yazılıyor...
Yeni çağ tanrılaştırma çağdır, en başında da “Gençlere bir şey olmaz, yaşlıları düşünün” yemini atarak gençlere bir ölümsüzlük payesi verdiler bile… 
Unutulmasın yaşlılar yaşlı oldukları için değil, yıllarca çoluk çocuk için sabah akşam çalışarak bedenleri yorgun düştüğü için hastalıkları ağır geçiriyorlar…
Eğer siz gençliğinize güvenip yeme içme usulüne uymazsanız, içki, sigara, alkol sizi esir alırsa, bağışıklık ve beden gücünü zafiyete uğratırsanız siz değil ama organlarınız epey yaşlanmış olacak… Bu da sıraya girmek için yaşın değil yaşamın belirleyici olduğunu gösterir...
O yüzden gençleri, gençliklerini, bedenlerini, güçlerini zafiyete uğratacak alışkanlıklardan uzak tutacak tedbirlerin alınması gerekiyor…
Bir yandan da onları nasıl bir yalnızlık tuzağına çektiklerini, teke tek nasıl av malzemesi yaptıklarını, nasıl oyunlarla asıl kendileriyle oynadıklarını, telefonlarla, filmlerle nasıl bir şekle sokulduklarını onlara çok sık hatırlatmak gerekecek...
Nasıl virüsten korunmak için “Şöyle elleri yıkayın, şöyle maskeleri takın, şuraya girmeyin, şunları yiyin” gibi tavsiyelerde bulunuyorsak, gençlerin gençliklerini insan gibi yaşamaları için de tavsiyelerde bulunmalıyız…
“Evladım bırak telefonu çık hava al, spor yap, balığa git, yürüyüş yap, bisiklet sür, ayak üstü aperatiften uzaklaş, asitli içeceklere yaklaşma, akciğerlerine iyi bak, ikinci virüs seni de götürmesin, düzgün beslen, eskiler sağlıklı olmak için neler yaparmış onları araştır ve uygula, hacamat, sülük gibi bedeni temizleyen alternatifsiz metotları usulüne göre uygula” kabilinden tavsiyeleri de televizyonlarda uzmanlardan dinletmek hem devletin hem milletin önemli görevlerinden olmalıdır…
Tüm bunların yanında tekrardan hatırlatıyoruz: Yaşlılarımız yemdir, esas tuzak gençleredir...
Çünkü daha çabuk kanarlar, daha çabuk gaza gelirler, daha çabuk sokağa çıkarlar, anarşiye daha çabuk meylederler, yeni şeyleri ölçmeden biçmeden talep ederler, tanrıcılık rolüne, yani en güçlü, en genç, en zengin, en büyük, en yenilmez havalarına daha çabuk ikna olurlar…
Zaten yıllardır beyinleri bu yönde filmlerle yıkandığı için gençlere daha fazla ihtimam göstermemiz gerekiyor…
O yüzden denir ya “Ahir zamanda ihtiyarlarınızın dinine tabi olun” diye…
Onlar izah edemeseler de sağlam imanları vardır… 
Fakat gençlerin bazen hevesleri uğruna her şeyi feda edebilecek durumda olmalarından yıllarca ekilen, silinen, format atılan beyinlerin artık mahsul olarak toplanma derdine düşüldüğünü derin dünyanın hareketlerinden anlayabiliyoruz…
İnşallah 15 Temmuz ruhunu talim etmiş milletimiz bu şeytan tezgahından da kurtulacaktır...
O yüzden şimdiden alabildiğimiz kadar duayı ihtiyarlarımızdan, hastalarımızdan almaya bakmak gerek…
Malum; yakın gelecekte ihtiyarları, o dualı ağızları bulmakta zorlanabiliriz…