Kur’an-ı Kerimde, Allahü Teala (cc)  şöyle buyurmuştur: ‘’ Yeryüzünde yürüyen bütün hayvanlar ve gökyüzünde iki  kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi sizin gibi topluluklardır.Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirileceklerdir. ’’ (Enam Suresi: 38)

‘’ Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O’nu tesbih eder. O‘nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tesbihini anlayamazsınız. O, halimdir, bağışlayıcıdır.’’ (İsra Suresi: 44)Allahü Teala (cc) insanı yaratılmışların en şereflisi kıldı.  Tüm mahlukatı insanın emrine, hizmetine, istifadesine sundu. Çünkü insan, tefekkür etme yeteneği ile Allahü Teala’yı düşünecek ve nefsine rağmen doğru yolu bulacaktı.

Hayvanlar alemi de, tüm yaratılmışlarda olduğu gibi Rabbin ilmini ve kudretini gösterir. Yüce yaratanımız, insanlara verdiği ilahi nimetlerin kıymetinin bilinmesini ve Allah’ın yüceliğinin yanında kendi acziyetinin farkına varmasını ister.

Kur’an-ı Kerim’de altı surenin adının hayvan adı olması  ilginçtir. Bu sureler: En’am (evcil hayvanlar), Bakara (İnek, sığır), Fil ( fil ), Neml (karınca), Nahl (bal arısı), Ankebut(örümcek). Ayet-i kerimelerde dikkatimizi çeken başka bir konu da Allahü Teala’nın (cc) hayvanları anlatırken her türün ayrı birer ümmet olduğundan ve zikirler yaptığından bahsediyor olmasıdır. Demek ki hayvanlar alemi Allah katında bizim düşündüğümüün üzerinde bir kıymete sahip… Bizler,  bu konu üzerinde düşünüp derhal Rabbin rızasını kazanabilecek işler yapma gayreti içerisine girmeliyiz. Hayvanlar bizim hizmetimize verilmiş olsalar da onları bize verilen birer emanet olarak görmeliyiz. Emanetin gereği de onların korunup gözetilmesi ve yaratılışına uygun davranılmasıdır. Evlatlarımızı da yetiştirirken, hayvanlar aleminin önemini onlara öğretmeye özen göstermeliyiz. Tabi ki öncelikle kendimiz hayvanların önemini idrak etmeliyiz. Hayvanlar olmasaydı hayat nasıl olurdu diye düşünmek gerekir ki ancak bir nimetin yok olma halindeki eksikliği bize bu değeri öğretecektir.

Hayvanlar, çeşitliliği ile ekolojik dengeyi de sağlamakta. Bu çeşitliliğin bozulmasına izin verilmemesi ve ailelerin evlatlarına bu bilinci öğretmesi gerekmektedir. İnsanlığın hayvanlardan aldığı et, süt, yumurta, yün, deri, kemik, tırnak, bağırsak, deri vb ürünler olmasaydı ne olur du?..Peygamber Efendimiz (sav), süt sağarken dahi koyunların incinmemesi için tırnakların kesilmesini istemiştir. Hayvanları dövüştürmek veya güreştirmek gibi onlara zarar verecek faaliyetleri yasaklamıştır. Kurban keserken bıçağımızı en keskin şekilde bilememizi ve hayvana eziyet etmememizi bildirmiştir yüce peygamberimiz…

Hayvanların en küçüğünün bile yaşam hakkı vardır. Yüce yaratanımız minicik bir hayvanın dahi sindirim sistemini, boşaltım sistemini, dolaşım sistemini, beynini, kalbini vb. her şeyini muhteşem yaratmıştır. Minicik bir canlının yaşamasının arkasında nasıl büyük bir güç, nasıl büyük bir yaratıcı olduğunu görmemiz ve o canlının canının kıymetinin bizimkinden daha az olmadığının farkına varmamız gerekir. Onlar da aslında masum birer çocuk gibiler. Eğer hayvanların, bu dünyadaki yerlerini, yaşam haklarını hiçe sayıp dünya sadece kendimizinmiş gibi davranırsak vay halimize!..

Evimizin bahçeli olması sebebi ile mahallemizde bir hayvanın başına bir sıkıntı geldiğinde bizim kapımız çalınıyor elhamdülillah. Elinde bir hayvancağız ile bizden medet bekleyen çocukların anlattıkları şeyler her defasında beni dehşete düşürüyor. ‘’Bir insan bir canlıya bunu nasıl yapabilir?’’Düşüncesi ile kahrolduğum zamanlar oluyor. Küçücük yavru kedilerin sırf oyun olsun diye kartonun içine yüksek mesafeden defalarca atılmasına, başka bir yavrunun bir çok çocuk tarafından tekmelerin arasında çığlıklar atmasına ve kurtarmak isteyen çocuğa tepki göstermiş olmalarına dayanamıyorum ve bu gidişatın nereye olduğunu sormadan edemiyorum…Evcil hayvanlar faciası da ayrı bir dert… Ebeveynler, çocukları istiyor diye evlerine hayvan alıyorlar. Bu hayvanlar bakıma muhtaç olanlardan olsa muhteşem olurdu. Ne yazık ki öyle yapmıyoruz. Düşünmeden almış olmak için alıyoruz. Hal böyle iken alınan ve kafese kapatılan zavallı kuşlar bir süre sonra kafes dışında yaşayamaz hale geliyor. Balıklar ev ortamına dayanamayıp kısa sürede çoğunlukla ölüyor. Kim özgür ortamından ayrılmak ister ki. Bu bir ticari sektöre dönüştü ve biz öldükçe alıyoruz aldıkça yenileri tuzağa düşürülüp yakalanıp satılıyor…Onların ne hissettiği umurumuzda bile değil.Evlatlarımıza, hangi boyda olursa olsun bir canlının yaşam hakkı olduğunu ve onlara güzel muamelede bulunmamız gerektiğini  öğretmek zorundayız..

Sevdiklerinize zarar gelsin istiyorsanız, O zaman Rabbimizin sevdiklerine zarar verebilirsiniz!..