FAHRi SiVRi HOCA

Adapazarı’ndaki hizmetleriyle asırlık Çınarımız, uzun ve bereketli ömrünü verdiği eğitim camiasının sevgisini gönülden hak etmiş, Ahde Vefa anlayışını en çok hak eden isimlerden biri “Fahri Baba” ismiyle şöhret bulmuş olan Fahri Sivri’dir.

Fahri Hoca anıldığında akla gelen ilk özellikleri fedakarlık, hizmet ve gayret olan bir büyüğümüzdür. Hayra vakfedilmiş bir ömürdür onun hayatı. Bugün hayatımızdan uçup gitmiş olan hasbiliğin yaşayan timsalidir. Bilindiği gibi hasbilik, yaptığı işi Allah için yapmak, sevdiğini hiçbir karşılık beklemeden Allah için sevmektir. 

Son aylarda Sakarya da yeri doldurulamayacak hocaefendileri bir bir kaybederken geride kalanların kıymetini daha iyi anlıyoruz. Daha doğrusu, daha iyi anlamamız gerekiyor. Öyleyse asırlık çınar sevgili hocamız Fahri Sivri’yi şimdi daha yakından tanıyalım:

1927 yılında Adapazarı’nda dünyaya gelen Fahri SİVRİ daha 9 aylıkken sevgili annesini, 9 yaşındayken de babasını kaybedip hem yetim hem öksüz olarak uzun sürecek bir mücadele ve çilekeş bir hayata başlamıştır. Ömrü boyunca “Anne” diyebilmenin hasretiyle yanıp tutuşmuştur. 

Yetim ve öksüz kaldığı yıllarda ona kol kanat gerecek olan amcasının yanına sığınır.  Daha sonra binlerce fakir, yoksul, yetim ve öksüz öğrenciye bir baba gibi davranışının temelinde kendi yaşadığı çilelerin payı büyüktür. Başını okşadığı bir öksüz ve yetimin, yardımına koştuğu bir yoksulun yerine kendini koyarak onlara yardımcı olmaya çalışmıştır.

OKUL YILLARI

Adapazarı Atatürk İlkokulunda başladığı eğitim hayatı ilkokul 4. sınıfa kadar sürer. Amca evdeki sıkıntılar nedeniyle okulu bırakmak zorunda kalır.

3 sene süren bu ayrılık çevredeki duyarlı insanların teşvikiyle sona erer. Düzce Çilimli’deki bir akrabasının yanına gönderilir. Yetim ve Öksüz Fahri 5. Sınıfı orada okuyacaktır. Ev okula çok uzaktır. Ancak okuma aşkıyla yürüyerek kar kış demeden gittiği okulundan mezun olur.

Bu yıllarıyla ilgili şu hatırası çok enteresandır:

 

BİR HATIRA

O günleri anlatırken gözleri dolan asırlık çınar birden çocukluk günlerine gitti. Ağlayarak: “Çok soğuk bir kış günü karda yürürken ayaklarım su içinde çamurlara bata çıka gidiyordum. Yırtık ayakkabımın içerisine dolan karlar ayaklarımı dondurmasına rağmen güçlükle yürüdüğümü gören tanımadığım bir ihtiyar amca beni durdurdu. Ayakkabılarımı çıkararak içine dolan karları temizledi. Kuru bir bezle ayaklarımı sildi. Ömür boyu unutamadığım o an ne zaman hatırıma gelse içim parçalanarak bir daha hiç görmediğim o ihtiyara yıllardır dualar ederim.”

 

VE ÖĞRETMENLİĞE ATILAN İLK ADIM

İlkokulu Çilimli de bitiren küçük Fahri okumak istiyordu. Ev ortamı göz önüne alındığında bu çok da mümkün gözükmüyordu. Ailenin Bu durumunu bilen Adapazarı Atatürk İlkokul müdürü Celal Akın Bey, amcasının da rızasını alarak küçük Fahri’nin kaydını Arifiye Köy Enstitüsüne yatılı olarak yaptırdı. Fahri artık 5 yıl boyunca Arifiye’de yatılı olarak okuyacaktır.

Fahri Hoca o günleri ve yaşadığı zorlukları anlatırken hala gözleri doluyor. Çünkü yetiştiği ortam ve aileden aldığı inanç sistemi okuluna uymuyordu. Şimdi de hocanın o günlerde yaşadığı bir hadiseyi anlatışına kulak verelim:

 

KÖY ENSTİTÜSÜNDEN BİR HATIRA   

“Ben çocukluğumdan beri namaz kılan biriydim. Arifiye’de okuduğum yıllarda okul içinde bir mescid olmadığı gibi bizim de namaz kılmamıza müsaade edilmezdi. Bu sebepten hep gizli kapaklı ücra yerlerde namaz kılardım. Yine bir namaz vakti fırsatını bularak mısır tarlasının içerisinde namaz kılıyordum ki... beni takip eden okulun ziraat şefi beni yakaladı. Önce beni azarladı, sonra “Oğlum bak geçen hafta idareciler Necip’i nasıl okuldan attılar, seni de öyle attırırım. Onun için bir daha böyle bir şey görmiyecem dedi. Beni şikayet edemediğini tahmin ediyorum. Çünkü daha önce 4 - 5 kız öğrenciye yaptığı sarkıntılığı gören öğrencilerden biri de bendim. Ondan çekinmiş olabilir.   Tabi okulun içinde iyi öğretmenler de vardı. Mesela bir öğretmen Ramazan ayında bana gizli gizli sahur yemekleri getirirdi. Fahri Hoca hatırayı bir nasihatla tamamladı; (anlatırken sesi titriyor) bu günlerin kıymetini bilin çocuklar”

 

ÖĞRENCİLERİN FAHRİ BABASI

Fahri Hoca, Arifiye Köy Enstitüsü’nden mezun olur ve Adapazarı’nın Karaman köyü ilkokuluna öğretmen olarak atanır. Kısa bir süre sonra Kırklareli’nin Babaeski ilçesinde yedek subay olarak vatani görevini tamamlar. Dönüşte ise Kurtuluş İlkokulu’nda öğretmenliğe geri döner. Daha sonra atandığı Atatürk İlkokulu’nda 16 yıl görev yaptıktan sonra 26 yıllık öğretmenliğe 1976 yılında emekli olarak veda eder. Öğretmenlikten emekli olarak ayrılışı, Fahri Hoca eğitim camiasında farklı bir göreve devam edeceği için bir kopuş olmamıştı. Zira dostu olan  Adapazarı İmam-Hatip Lisesi Müdürü Şener Şentürk kendisini okulun koruma derneğine muhasip olarak davet etmişti. Aslında ilk görev yeri olan Karaman köyünde muhtar olmayı hedeflemişti. Ama gelen bu Davete kayıtsız kalmaz ve görevi seve seve kabul eder.  Fahri Hoca İmam-Hatipli öğrencilerle olan münasebetleri dolayısıyla artık okulda “Fahri Baba” olarak anılacaktı.

 

HAYIRSEVERLER DERNEĞİ

Takvimler 1957 yılını gösterdiğinde Sakaryalı hayırseverler bir araya gelerek yardım derneği kurmaya karar verirler. Ülke yeni yeni toparlanmaktadır. Ancak zor durumda ve ihtiyaç sahibi insanlar vardır. Aralarında tüccarların, esnafın, doktor ve eğitimcilerin bulunduğu bu grubun içinde tabiî ki Fahri Sivri de bulunmaktadır. Kurulan derneğin ilk yönetim kurulu üyesi olan Fahri hoca fiili olarak bu dernekte tam 50 yıl görev yapar. Yaşlılığının ve sağlığının daha fazla görev yapmasına engel olması Fahri hocayı aktif görevi bırakmaya zorlar.

Ancak bugün 92 yaşında olmasına rağmen evinde tekerlekli sandalyesinde pencere kenarında oturduğu yerden camına vurup yardım isteyenlere yardım etmeye devam ediyor. Bu yardımları ise yıllarını verdiği dernekten tanığı iş adamlarından temin ediyor. Yani bu yaşına rağmen tekerlekli sandalyesinde dahi insanlığa hizmet için gayret ediyor.

 

A.İ.H.L. YILLARI VE KIZ İ.H.L. YAPILMASI

Yolu bir şekilde Adapazarı İmam-Hatip Lisesiyle kesişmiş veya hayırseverler derneğiyle teması olmuş, tarihi Orhangazi Camii cemaatinden hemen hemen herkesin çok yakından tanıdığı ve sevdiği Fahri Sivri Hocayı geçtiğimiz günlerde evinde ziyaret ettik. Bu vesileyle bu haftaki sayfamıza hocamızı konuk ediyoruz.

 

Hayırseverler Derneğindeki çalışmaları yanında İ.H.L. Okulunun Koruma derneğinde de göreve başlayan hoca özellikle yatılı öğrencilerin “Fahri baba”sıydı. Çünkü bir yandan dernekle ilgilenip diğer yandan da ekonomik durumu iyi olmayan öğrencileri tespit ederek onlara yardımcı olur. Sadece ekonomik değil derslerinde eksiklik olduğunu tespit ettiği öğrencilerle öğretmeleri okul çıkışında buluşturup ek dersler almasına da aracı olurdu. Okul öğretmenleriyle olan diyalogları nedeni ile öğretmenler arasında da sevilip sayılırdı. Sadece öğrenciler için değil aslında birçok öğretmen için de o bir “Fahri baba”dır.

O sıralarda İmam-Hatip Lisesi için bir kız okulu yapılması düşünülür. Ancak dernekte ne bir arsa almaya para vardır ne de okul yaptırmaya. Fakat idare ve koruma derneği okul yaptırmaya kararlıdır. Fahri hoca bu iş için Avrupa’daki eski öğrencileri ve ailelerinin kendilerine yardımcı olabileceğini düşünerek Almanya’ya gitmeye karar verir. Bir Ramazan ayında Müdür Başyardımcısı Merhum Mustafa Karabulut’u da alarak Almanya’ ya gider. Kendi ifadesiyle:

“Biz buradan tam teslimiyetle yola çıktık. Öyle ki eğer oradan bir destek alamazsak geri dönmeye paramız dahi yoktu. Ama Allah bizim önümüzü öyle açtı ki daha gider gitmez oradaki hayırsever vatandaşlarımızdan çok ciddi destekler aldık. Hatta insanlar bizi kendi evlerinde misafir ediyor sofralarında ağırlıyorlardı. Bu çalışmamıza 6 yıl her Ramazan  devam ettik. Arsanın alınmasının ardından mimar Muhammed Dayal’a projemizi çizdirdik. Proje paramızı ödedik. Ancak işin içine dahil olan Mimar Muhammed bey yapılan işleri görünce parayı koruma derneğine iade etti. İnşaatın yapılması sırasında onun emeğini hiç unutamam. Neticesinde hem arsamızı aldık hem de kız İmam-Hatip Okulu için gerekli olan beş katlı binayı yaptık. Bunun için Allah’a ne kadar şükretsek azdır.”

 

ORHAN CAMİİ MÜDAVİMİ

Ömrünü insana hizmet etmeye vakfetmiş Fahri SİVRİ bazıları için “Fahri hoca” bazıları için “Fahri baba” Adapazarı Orhan Cami cemaati için ise “Fahri amca”dır.  Cemaat için olduğu kadar esnaf için de hal hatır soran “Fahri amca” bu şehirde gözlerin aradığı isim olmayı başarmıştır.

 

SON SÖZ

Eşi yıllar önce vefat eden Fahri hoca halen Adapazarı şehir merkezindeki evinde ikamet ediyor. Cenabı Allah Fahri amcamıza çok istediği halde kız evlet nasip etmemiş. Ama kız evladı yerine daha hayırlı bir gelin vermiş. Gece gündüz dualar ettiği gelininin hocamıza hizmetine bizde her gittiğimizde şahit olduk. İlgi ve bakımı ile pekçok kız evlattan ileri diyebileceğimiz hizmetine bizlerde teşekkür ve dualar ettik. Allah böyle hayırlı evletlar yetiştiren anne babalara da merhametiyle muamele etsin inşallah.

Allah a emanet olasın Fahri Hoca. Seni de Allah cennetiyle mükâfatlandırsın gelin hanım.

 

BASINDAN HABERLER

 

FAHRİ SİVRİ AMCANIN

ORHAN CAMİ HASRETİ

 

(Zeki AYDINTEPE / Yeni Sakarya)

 

Adapazarı’na geldiğim ilk yıllarda tanıdığım sayılı insanlardan biriydi Fahri amca...

Orhan Cami civarında zaman zaman da olsa değiştirdiğimiz işyerlerine uğramadan edemezdi...

Babacan hali, doyumsuz sohbeti ve her şeyin ötesinde her cümlesi farklı zenginlikler içeren öğütleriyle Fahri Sivri amca, sadece Orhan Camii cemaati ve etrafındaki esnafta değil, bizim gibi ilkokul talebeleri üzerinde de derin izler bırakmış olmasından, her karşılaştığımızda hal hatır sorup sohbet etmeden geçemezdik…

Orhan Cami, onun hayatının büyük bir bölümünü paylaştığı vazgeçilmez bir yerdi...

Yarım asrın ötelerine taşan bir dostluk havası oluştururdu, değişen-değişmeyen ve de kendisi gibi Orhan Camii’ne sevdalı dostlarıyla...

Yaşı bir asra yaklaştı…

Son zamanlarda gözleri insanları seçemez, bastonu elinden düşürmez oldu...

Buna rağmen cemaatten, hele de Orhan Cami gibi vazgeçilmez sevdası haline gelen bir ibadethaneden kopmadı...

“Bazen bir tanıdığının kolunda, bazen tıkırtısına sığındığı bastonunun yol göstericiliğinde gelirdi” diyor Orhan Cami imamlarından Alaattin Beşel hoca, onun için...

Son zamanlarda göremez olmuştuk...

Belli ki gücü-kuvveti onu camiye götürecek olmaktan çıkmıştı…

O da bunun binciyle almış kalemi eline...

Yazmış ne gelirse diline...

Dökmüş yüreğinde ne varsa ortaya, “Özledim” başlığı altında...

İşte hocanın şiirinden birkaç kıta:

 

ÖZLEDİM

Orhan Camiye varmayı

Orda namaz kılmayı

Rabbimize yalvarmayı

Dostlarımla musahafayı

Çok ama ben çok özledim

 

Sohbetinde Mustafa’yı

Ezanında Adem dayı

Ve de Alaaddin Hocayı

Çok ama ben çok özledim

 

Cemaate katılmayı

Saflarında yer almayı

Amin deyip el açmayı

Çok ama ben çok özledim.

 

Evet... Fahri sivri amcamızın, duygu dolu bu dramatik şiirini paylaşmak istedim, okuyucularımızla ve de tanıyan-tanımayan herkesle...

Bu hisli yüreğin figanını bize ileten Alaattin Hoca’ya başarılarının devamı adına “Beyaz”, Orhan Camii sevdalısı Fahri amcaya ise sağlık, huzur dolu günler dileğiyle “Kırmızı güller” gönderelim istedik...

 

24 KASIM 2014 - VALİ H. AVNİ COŞ ZİYARETİ

Vali Hüseyin Avni Coş, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla emekli öğretmenleri evlerinde ziyaret etti. Coş, 87 yaşındaki emekli sınıf öğretmeni Fahri Sivri’nin evine geçerek, “Sizin şahsınızda tüm eğitimcilerin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Binlerce talebe yetiştiren sizin gibi öğretmenlerimizi her zaman hayırla, şükranla yad ediyoruz. Yetiştirdiğiniz insanlar sayesinde ülkemiz böyle güzel günlere geldi. Allah uzun ömürler versin. Sağlık, afiyet diliyoruz” ifadesini kullandı. 

Öğretmenliğe Karaman Mahallesi’nde başladığını, 1976’da emekli olduğunu dile getiren Sivri, devletin öğretmenlere özel ilgi gösterdiğini sözlerine ekledi.