Ülkemiz zorlu bir süreçten geçiyor…

Suriye’de devam eden savaş, Doğu ve Güneydoğu’daki alarm durumu, ekonomideki çalkantılar ve henüz daha yeni bertaraf edilmesine karşılık yer yer etkinliği devam eden FETÖ belası…

Birçok cephede savaşıyor, birçok sorunla boğuşuyoruz…

Tüm bunların üzerine bir de anayasa değişikliği referandumu çıktı başımıza…

Umarım fazla kutuplaşmadan, fazla didişmeden bu süreci atlatırız…

Referandumda mevzu bahis “Evet – Hayır” olunca bildik söylemler de gerek sosyal medyada, gerek günlük hayatta dolaşıma sokulur oldu…

Nedir bunlar:

En meşhuru, “Hayırda hayır var” sözü…

Hayırlı günler, hayırlı geceler, hayırlı Cumalar…

Rıdvan Dilmen’in başlattığı videolu evet kampanyasına nazire yaparcasına, “Şeytana uyma, hayır de” gibi söylemler…

İşin en acısı Rabbimizin “Hayırda yarışınız” ayet-i kerimesi, Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem’in bu konudaki hadis-i şerifleri bile propaganda malzemesi yapılır oldu…

Bu tip söylemlerle yarışı renklendirmekte bir mahsur yok aslında…

Boğaz boğaza geleceğimize bu tür sloganlar üzerinden yarışı yürütelim, aklımızı çalıştıralım…

Lakin yukarıda da değindiğim gibi iş ayet-i kerimeye, hadis-i şerife kadar uzanırsa orada duracaksınız!

Rabbimizin ayetleri, Peygamber Efendimizin sözleri oyuncak değil; şaka yapacak, gırgır geçecek, farklı amaçlar için kullanılacak sözler değil bunlar…

Evet, ülkemiz çok zor bir süreçten geçiyor…

Referandumun da önemi büyük…

Ama hiçbir şey bizim birlik ve beraberliğimizden daha değerli ve önemli değil…

Hayır’cı da olsak, Evet’çi de olsak birbirimize saygı ve tahammül göstermek durumundayız…

İyilik, kötülüğü defeder…

Yapılan hayırlar belaları kaldırır…

O yüzden “Hayırda hayır vardır” sözü yerden göğe kadar doğru bir sözdür…

Bir fakiri doyuralım…

Bir yoksulu giydirelim…

Bir yetimin başını okşayalım…

Sokakta kalmışa yardım elimizi uzatalım…

Yaşlılarımıza hürmet gösterelim…

Akrabalarımızı arayıp soralım…

Çevremizi temiz tutalım, sokak hayvanlarını besleyelim…

Borç isteyene borç, mühlet isteyene mühlet verelim…

Biz böylesi hayırlar işledikçe, bizler böyle hayırlı işlerde yarıştıkça Rabbimiz de bize mağfiret edecek, ülkemizin üzerinde dolaşan karabulutları kaldıracaktır…

Evet, söylemlerimize dikkat edelim…

Hatta bazı söylemlerimiz lafta kalmasın…

Hayırda yarışalım…

Çünkü hayırda hayır vardır…

Tıpkı büyüklerimizin dediği gibi:

Niyet hayır, akıbet hayır…

DOSYALAR HAVADA UÇUŞUYOR

Her zaman ve zeminde birlik ve beraberliğin önemini vurgulayan AK Partili yetkililer, daha kendi içlerinde bunu sağlamış değil…

Herkes birbirinin kuyusunu kazmaya çalışıyor…

Birbirleri hakkında hazırladıkları dosyaları gerek parti yetkili organlarına, gerek Başbakan ve Cumhurbaşkanlığı makamına, gerekse muhalefet partilerinin temsilcilerine el altından sızdırmaya çalışıyorlar…

Dosyalar adeta havada uçuşuyor…

Falancanın yakınları memuriyetten atılmış…

Filancanın çocuğu FETÖ okulunda okumuş…

Bu ve benzeri doğru olup olmadığı belli olmayan iddialarla dolu dosyalar elden ele dolaşıyormuş Ankara’da…

Çok önemli bir yetkilinin verdiği bilgiye göre “Bunlar birbirlerini yese doymazlar”mış!

Ama lafa gelince bir olalım, beraber olalım…

Zoru görünce yan yanayız, diz dizeyiz, göz gözeyiz…

Gücü ele geçirince başlasın operasyonlar, başlasın göz oymalar, koltuğu altından çekmeler…

Sadece şu kadarını söyleyeyim…

Dosya siyasetiyle murat elde etmek isteyen, dosya siyasetiyle koltuğunu kaybeder…

Zira “Eden, bulur” diye boşuna söylenmemiş…

MASUM DEĞİLİZ HİÇBİRİMİZ!

Bir okurumuz bir şeyler karalayıp göndermiş…

Çok da güzel yazmış…

Aynen paylaşıyorum:

“Ülkemize kazandırılan bunca güzellik yanında hiç eksiğimiz yok mu diye de kendi kendime sorarken, şehrimizin ünlü bir köftecisinin önünde kocaman bir kabak gözüme ilişti…

Daha sonra aklıma Şener Şen’in meşhur filmi geldi…

‘Patates… Adapazarı patatesi’ diye haykırışı geldi gözlerimin önüne…

Sonra küçüklüğümde Tekeler Mahallesi’nde toplanan şeker pancarı yüklü römorkların fabrikaya doğru yolculukları düştü hatırıma…

Tabii şehrimizi yukardan bakıldığında yeşile boyanmış gibi gösteren mısırlara haksızlık etmeyelim…

Geldiğimiz noktada kabağı lokantada, patatesi filmlerde görür olduk…

Römorklar eskisi kadar pancar yüklü değil…

Mısır tarlalarının yerini ise özellikle Yazlık bölgesinde mantar gibi türeyen binalar aldı…

Üretim noktasında zaten yeterli değilken, en meşhur ürünlerimize bunları reva görerek kendimize, çocuklarımıza, memleketimize kötülük etmiş olmuyor muyuz?

Bizim tarım politikamız ne kadar doğru?

Yetkililer bütün bunları görmüyor mu?

Yoksa Sezen Aksu’nun şarkısında söylediği gibi:

Masum değil miyiz hiç birimiz!”