Biz Türkler, efsaneleri severiz; efsanelerimizin hemen hepsi, ölümlerinden sonra gerçekleşmiştir; bire bin katarak çoğu kez…Peki, yaşayan efsanelerimiz yok mudur hiç? Olmaz olur mu? İşte Hasan Duruer. Önceki günün Mardin, dünün Edirne, şimdinin Merkez Valisi.

Peki, kimdir bu Hasan Duruer? Bir manifaturacının oğlu; ekmeğini helâlinden kazanan Yozgatlı bir esnafın çocuğu. İki kızını öğretmen, tek oğlunu da hukukçu yetiştirmiş, yüz binlercesi gibi mütevazı, yiğit ve mert bir Anadolu babasının oğlu o. 1959 Yozgat doğumlu. İlk ve orta öğrenimini doğduğu şehirde yapmış. 1981 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiş.

Yol ayrımındadır genç Hasan; avukatlık mı hâkimlik mi kaymakamlık mı? Ağzı dualı bir büyüğüne açar açmazını; Siz kaymakamlığını tercih etseniz iyi olur. Valilikler de yaparsınız inşallah der Allah dostu.

Nasip kavramına gönülden inanan Hasan Duruer’e, 1984 yılından itibaren yirmi beş yıl ülkemizin dört bir yanında kaymakamlık hizmeti vermek kısmet olur. 19 Aralık 2008 tarihinden itibaren yirmi yedi ay süreyle Mardin, 17 Ağustos 2012’den itibaren yirmi iki ay da Edirne Valiliği görevleri nasip olur.

Çapanoğullarının kızı Zeliha Hanım’ın eşi, hukuk yüksek lisansı öğrencisi Elif ile orijinal bilgisayar programları üretmekten daha şimdiden ödüller sahibi lise öğrencisi Ahmet’in de babasıdır.

Mardin’e gitmiş, gezmiş, görmüştüm ve adının Cemil olduğunu söyleyen Erdoba’nın garsonuna; Valinizi tanıyor musun? diye sormuştum, işte cevabı: İyi tanıyorum; geceleri saat birde ikide sokaklarda el feneriyle dolaşırken görüyorum.

Onunla gecenin on birinde on ikisinde Mardin’in abbaralı, altı tünel üstü ev olan sokaklarında dolaşırken, tellakla, ev hanımlarıyla, ayakkabı boyacılarıyla karşılıklı sohbet ve muhabbetlerini görünce, garson kardeşimize hak vermemek elde değildi.

Dakiktir; öylesine dakiktir ki, saatinizi onun toplantılarına veya açılışlarına göre ayarlayabilirsiniz.

Bekletmez ve beklemez; diyelim saat on yedide sergi açılışı var, ilgililer; Efendim sayın milletvekillerimiz yoldalar, on dakika beklesek filân diyecek olsalar, sorar: Açılışın bu saatte olduğu biliniyor muydu? Evet, efendim. Öyleyse hayırlı olsun!der, kurdeleyi keser yürür. Yüzlerce benzer örnek anlatılmaktadır.

Onun olduğu her ilçe, her vilayet şantiyeye dönüşmüştür; altyapı üstyapı ayırmaz; doğaya, fidana, süs bitkilerine bayılır; onun görev yaptığı yerin belediyesi rahat eder; zira yaptıklarının yarısı belediyenin de görevleridir; ama bir kere de ağzından Ben yaptım, ettim, onların göreviydi ama sözlerini duyamazsınız.

Restorasyon aşığı, restorasyon uzmanı, restorasyon dâhisi, restorasyon delisidir. Zaman ve mekân tanımadan restorasyonla uğraşır.

Ha bir de yedi milyon keşif bedelli işleri bir buçuk milyona bitirmesi ile ünlüdür.

Bir gösterişsizlik abidesidir; fotoğraftan, basından hiç hoşlanmaz; nutuk atmaz, beyanat vermez; tek yaptığı; iş, iş, iştir: Âyinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz sözü düsturudur.

Tarih, kültür, eğitim, gençlik, kitap, yokluk ve yoksullukla mücadele, birincil öncelikleridir.

Gerçek bir Türk, gerçek bir Müslümandır; ama bunları konuşmaz, o sadece gereğini yapar.

Mardin Valiliğine başladığı gün tüm çalışanlara çalışma anayasasını şu sözlerle açıklamıştır: İnsanı yaşat ki devlet yaşasın; Yaratılanı sev, Yaratandan ötürü.

Edirne Valiliği’ne başladığı gün ise hedefini açık seçik deklare etmiştir: İki hedefim var; birincisi Edirne’nin dününü yarınlara aktarmak, ikincisi Balkanlar…

Yirmi iki aylık sürede Edirne’de kırk dört kitap yayımlatarak dünü yarınlara aktarmayı sağlamış, şehirdeki şair ve yazarların kitaplarının yayınına zemin hazırlamış, sanatçıların sergi ve kataloglarına ön ayak olmuştur.

Görev yaptığı şehrin değerlerini, kimliğini, geçmişini öne çıkartan adamdır o. Yıllardır çıkmakta olan Edirne Valiliği’nin faaliyet dergisini danışmanı Fahri Tuna’ya teslim ederken, şu ricada bulunmuştur: Benim ve faaliyetlerimin okunduğu değil, benim de okuyup faydalanacağım bir dergi istiyorum. Nitekim o dergi Türkiye’deki valilik dergileri arasında bir rekora imza atmış, valinin fotoğrafı olmadan ve valilik faaliyetlerinden/hizmetlerinden bahsedilmeden, bir şehir kültürü dergisi olarak yayımlanmıştır.

Derdi gençliğin geliştirilmesi olmuştur daima. Kültür sanat danışmanı Fahri Tuna’dan, bütün enerjisini gençler için harcamasını rica etmiş; nitekim Duruer-Tuna ikilisi önce Mardin, sonra Edirne ve Balkanların yetenekli gençlerini yüzlerce şair, öykücü, romancı, deneme yazarı, ressam, fotoğraf sanatçısı, karikatürist, hattat, ebrûzen, tiyatro ve sinema oyuncusu, yönetmeni ile buluşturmuş; onların kendilerini tanımaları ve vizyon geliştirmelerine zemin ve mekân sağlamışlardır.

Edirne Valiliği görevindeyken, hiç yasal görevi ve bütçesi olmadığı hâlde; Gümülcine ve İskeçe’den Kırcaali ve Şumnu’ya, Burgaz’dan Köstence’ye, Gagauz Yeri’nden Silistre ve Rusçuk’a, Filibe’den Sofya’ya, Üsküp’ten Kalkandelen ve Gostivar’a, Prizren’denMamuşa’ya… Rumeli’de nerede bir Müslüman ve Türk yaşıyorsa; görüşmediği konuşmadığı dertleşmediği vali, belediye başkanı, dernek, okul, birlik, vakıf, şair, yazar kalmamıştır. Onlarla dertlenmiş onlara çareler aramış; Balkan Türküsü Dergisini ve kitaplar yayımlatmış, şiir geceleri, akademiler düzenletmiştir.

Ve görevdeyken dostlarına zaman zaman şu sözü söylemiştir: Şükürler olsun Rabbime ki, beni Edirne ve Balkanların hizmetinde istihdam ediyor.

Hak edenle çalışır; tabasbus yağcılık iltifattan nefret eder. Seçimlerini siyasî görüş, cemaat, hemşericilik, particilik esaslı yapmaz; Hani emaneti ehline verecektik diye uyarır etrafını ara sıra. Nitekim yedi danışmanından, bu satırların yazarı hariç, iktidar yanlısı kimse olmamış; ama her birisi alanının uzmanı olup Mardin ve Edirne’ye önemli katkılarda bulunmuşlardır.

Teşekkür etmek şiarıdır; kim doğru ve faydalı bir iş yaparsa ona teşekkür eder. Nitekim açılış ve kapanış konuşmaları sadece iki buçuk dakika sürmüştür; onun da yarısı emeği geçenlere isim isim teşekkürle geçmiştir.

Başarılarında başta Dr. Metin Eriş olmak üzere, Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar’ın, Necdet Artunç, Cemil İpekçi, Esmer Erdem’in payı büyüktür. Şair Ercan Yılmaz ile bu fakirin de çorbada tuzu olması tesellimiz sayılmalıdır.

Çok iyi bir orkestra şefidir; orkestrasını çok iyi kurar ve inanılmaz bir güven ve motivasyonla idare eder onları, verim de alır. Prensibi şudur: Amatör ruh, profesyonel anlayış! Kendisini daha üniversite ikinci sınıftayken keşfedip yetiştiren Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar, Maşallah çok başarılısın Hasan’cığım!dediğinde; Ben bir şey yapmıyorum Ahmet Ağbi, ekibim çok iyi tevazuuyla cevaplandırmıştır.

Edirne ve Balkanlara, kısacık sürede büyük ve kalıcı hizmetleri geçmiştir. Onun Edirne’de göreve getirilmesini; daha delikanlılığında bir Allah dostunun haritada Balkanları göstererek, buraları yine alacağız inşallah diye hedef göstermesi, saatlerce sohbetinde bulunduğu Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in son yıllarında Ben Edirne için yaşıyorum demesi, genç hukuk öğrencisi Hasan Duruer’in yüzüne bakarak dalıp dalıp gitmesine bağlayanlar da vardır.

Liyakati, çalışkanlığı, dürüstlüğü; milletin hakkını, garip gurabanın haklarını en titiz şekilde korumayı birincil görev addeden Hasan Duruer, bütün valiliklerinde, iktidar partisi yöneticileriyle daima ters düşmüştür. Edirne’de; yedi yıldır sadece iktidar partisinden iki il başkan yardımcısının bütün ihaleleri aldığı kumpası bozduğu ve partizanca atama isteklerine boyun eğmediği için; Mardin’deyken tonu kırk dört liradan alınan tüvelen ihalesini iptal edip dört lira doksan kuruşa düşürttüğü, biri iktidar partisi il başkanı diğeri iktidar partisi ilçe başkanını, on dört ve on sekiz katlı kaçak binalarını yıktırtmak amacıyla Cumhuriyet Savcılığına bizzat başvurduğu… ve yüzlerce benzer olay nedeniyle iktidar teşkilatının menfaat çetelerince istenmeyen vali ilan edilmiş; ne yazık ki tepe yönetimleri de parti teşkilatlarının yalan yanlış iddia ve dedikodularından etkilenerek onu merkeze almışlardır.  O ise her zamanki tevekkülüyle işi sahibine, Allah’a havale etmiştir.

Edirne’den merkeze alındığında ilk sözü, Benim için fark etmez de, Edirne ve Balkan gençliğine yazık olmadı mı? Olmuştur. Nitekim Murat Özden Uluç’a Dimetoka Papazı Çok sevinçliyiz Murat Bey, Osmanlı valisinden kurtulduk. Hasan Valinin Yunanistan’daki Türk gençlerini nasıl ayağa kaldırdığının farkında değil miydik sanıyorsunuz? sözleriylebunu teyit etmiştir. 

Âh bilebilseler ki Hasan Duruer’inmerkezde veya görevde olmak diye bir derdi yoktur. Onun derdi şudur daima: Bir gün bile görev yapsam, adaletle hesabını verebileceğim şekilde görev yapayım!

Her şeye bir ve bütün olarak bakar; insana, kuruma, şehre, ülkeye, dünyaya, hayata…

Birden, bütünden, tekten yanadır daima; gece gündüz birlik beraberlik ve bütünlük yönünde çalışması da bundandır.

Dostluğu, vefası, adamlığı valiliğinden ileridir de geri değildir.

Elli beş yıllık ömrü ülkesi için gece gündüz çalışmakla geçmiş birisidir o.Şimdilerde ise Sapanca’da dört katlı bir TOKİ Apartmanının yüz metrekarelik ikinci katı mesken tutmuştur. Okuyarak yürüyerek doğayla meşgul bir ömür sürmektedir.

Duruşu, bakışı, yaptıkları, yapmadıkları, yaptırtmadıkları destan olur.

Hasan Duruer, 21. yüzyıl Türkiye’sinde bir efsane validir.

Hem de yaşayan efsane.