Bay Kemal nedense bu günlerde iyice gerildi. Önüne gelene parmak sallamaya başladı. Bu gerginliğin birçok sebebi var.

Yirmi yıl önce Deniz Baykal’a yapılan bir kaset komplosunun ardından CHP’ye Genel Başkan oldu. CHP Lideri olarak tamı tamına 15 seçim geçirdi. Girdiği seçimlerin tamamını kaybetti. 15 Temmuz darbe gecesi tankların arasından usulca geçip Bakırköy Belediye Başkanı’nın evinde TV seyretti. Şimdi aday olmak istiyor ama karşısındaki rakip çok güçlü. Pabuç pahalı. Stresi bundan

Recep Tayyip Erdoğan, halkı için gecesini gündüzüne katarak -IMF’e mahkûm edilen- ezik Türkiye’yi kesintisiz 20 yıllık iktidarıyla dünyada oyun kuran süper güç haline getirdi. Global algı yönetimi yapan Yahudi sermayeli Avrupa ve ABD medyasının “diktatör” manşetleriyle kapak yaptığı Erdoğan, hem İslam dünyasında hem de Türk Milleti’nin gönlünde taht kurdu.

Geçen yıl ziyaret ettiğim Bulgaristan’dan Bosna’ya kadar Balkan ülkelerinin tamamında duygu dolu sahnelere şahit olmuştum. Türkiyeli bir misafir olarak katıldığım her toplantıda, her mecliste yüzlerce Boşnak ve Arnavut gözyaşları içinde dualar ettiler. Recep Tayyip Erdoğan sevgisiyle Türkiye’ye edilen duaların perdesiz olarak Hakk katına ulaştığına inanan bir insanım.

Tarihen sabittir. Ortaçağ zihniyeti genlerine işlemiş kıta Avrupası; İslamofobik, fundamentalist ve faşist düşüncenin merkezidir… Birtanya, İskandinavya, Vatikan, İlluminati, Tapınak Şövalyeleri ve Engizisyon Kâfirleri ne söylerse söylesin, güneş balçıkla sıvanmaz. Allah’ın azîz kıldığını hiç kimse zelîl edemez.

Yüzyılın mimarı, “Erdoğan’a düşmanlık” ortak paydası üzerinden ABD Başkanı ihtiyar bunak Joe Biden’in işaret edip iteklemesiyle Türkiye’deki muhalefet suni olarak konsolide edildi. Böylece; birbirine zıt ve uyumsuz siyasi akımlar ortak menfaat/koltuk üzerine anlaşarak 6’lı masayı kurdular. Dış güçler, Türk muhalefetine “aferin” dedi.

Bay Kemal, tek başına gücü yetmediği için koçbaşı olarak 6’lı masaya mecbur kaldı. Altı siyasi partinin ülkeyi birlikte yönetme hevesinin kuklası olacak cumhurbaşkanı adayının seçilmesi imkânsızdır. Millet aklını peynir ekmekle yemedi.

Siz bakmayın Temel Karamollaoğlu’nun dediğine… Neymiş, Kemal Kılıçdaroğlu aday olursa %99 seçilirmiş… Bu hayalin yanında Cervantes’in Don Kişot’u bile daha gerçekçidir…

Bay Kemal, sinir uçlarını germek, bürokrasiyi yavaşlatmak için elinden geleni ardına koymuyor. Neredeyse tehdit etmediği hiçbir devlet kurumu kalmadı. Hızını alamayıp Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen yabancı şirketlere bile tehdit salladı.

Grup toplantısında yaptığı açıklamada her zamanki gibi tehditkâr ifadelerle devlet bürokratlarına şöyle dedi: Seçimin ertesi gününde onların telefonları acı acı çalacak, açtıkları telefonun ucunda bir ses duyacaklar, ‘Ben Kemal, geliyorum’.

Sanırsınız ki Topkapı surlarına saldıran Kara Murat geliyor…

Kemal Kılıçdaroğlu için ajanslar Gandhi Kemal dediler. Tutmadı. “Bay Kemal” ifadesi hoşuna gitmişti lakin çok geçmeden “bay bay” Kemal’e evrildi…

Seçimlerden bir gün sonra bürokrasiye: “Ben Kemal, geliyorum!” dediğinizde; telefonun diğer ucundaki devlet kurumları da size soracak: “Hangi Kemal, loser Kemal mi?

Z kuşağına sempatik görünmek için karton kâğıda loading (yükleniyor) yazmıştınız ya… Bay Kemal haberiniz olsun. ”Please wait… Loading, delete for losers” evresine geçtik.

14 Mayıs gecesi postmodern Haçlı dünyasına Türk milletinin cevabını –bi iznillah- Çankaya’dan değil, külliye binasının balkonundan duyacaksınız.

Şimdilik, “Lütfen bekleyiniz… Kaybedenler için silme işlemi yükleniyor.”