Yirmi iki ay süreyle Edirne Valiliği Balkan Kültür Sanat Danışmanlığı yürüttüğüm zaman asistanlığımı üstlenen çok sevdiğim kardeşim, bir gün ‘tarihi yok kültürü yok; neyi var Adapazarı’nın gelip görmek isterim’ demiş, benimle gelip üç dört gün şehrimizi yakından görme imkânı bulmuştu. Giderken dediği şuydu: ‘Anladığım, Adapazarı’nı bu kadar değerli ve önemli yapan yetiştirdiği insanlarmış.’

Ne kadar doğru, ne kadar güzel, ne kadar anlamlı bir tespit. Sakarya’mızın birçok olumlu özelliği var elbette; yeşili mavisi doğal güzellikleriyle bir yeryüzü cenneti mesela. Sanata edebiyata spora bu kadar çok değer armağan etmiş kaç şehir vardır.

Ülkemizde hüküm süren vahşi kapitalime, her türlü çıkar ilişkilerine, paraya güce makama tapınmaya karşınhâlen dulların korkusuzca yaşadığı, açların doyurulduğu yetimlerin öksüzlerin sarıp sarmalandığı şehrin adıdır Adapazarı.

İnsan dokusu, insan yapısı, insan kumaşı sağlam vilayettir Sakarya.

Bu örnek güzel ve renkli simalardan biri de bizim Hamdi Ağbi’mizdir. Yani Hamdi Özarutan. Meşhur lâkabıyla Organizatör Hamdi.

Şimdilerde yetmişini devirmiş, ama hâlâ on sekizinde bir delikanlı o.

Nerden mi biliyorum? Hâlâ her görüşmemizde bana dakikalarca bu şehirde yapılması gereken en az üç bin kişilik konser salonundan söz ediyor. Hâlâ eski Fitaş Sineması’nı kiralayıp orayı bir tiyatro ve konser salonuna dönüştürme hayâllerini anlatıyor. Hâlâ Vali Mustafa Büyük’le, Vali Hüseyin Avni Coş’la, Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu ile ‘bu şehre yapılması gereken beş bin kişilik konser salonu’ görüşmeleri planları projeleri peşinde.

Kim mi bu Hamdi Özarutan.

1975 yılı. Meşhur İzmir Fuarı. Türkiye de İzmir de yıkılıyor. Konserler gırla gidiyor. Ama yeni seslere yeni yüzlere ihtiyaç var. Otuzlu yaşlarına yeni başlamış, Cem Karaca, Barış Manço, Seyyal Taner, Ajda Pekkan, Orhan Gencebay’ın yakın dostu olan genç organizatöre, genç bir yetenek hanımdan söz ederler. Bir okulun yılsonu müsameresinde sahne alan boylu poslu o hanımı dinlemeye gider. Ama ne sesini ne endamını beğenmez. Üzgündür, abartılı anlatılmıştır, emeği boşuna gitmiştir.  Tam ayrılacaktır ki okul müsameresiden, Fatma adında çıtı pıtı bir genç çıkar sahneye, Türk Sanat müziği okumağa başlar: “Olmaz ilaç sine-i sad pareme…’

Genç organizatörün gözleri parlar, harika bir sesi vardır Fatma’nın. Bekler minik konserin bitmesini. Konser sonrası tebrik eder organizatörümüz Fatma’yı, kartını uzatır, birlikte çalışalım teklifi yapar. Minik boylu sanatçı umutsuzdur: ‘Benden bir şey olmaz. Kaç kere denedim olmadı, olmaz… Siz işinize bakın lütfen.’ Fatma o sırada İzmir’de bir kuaförde çıraktır.

Aşağıdan girer yukarıdan çıkar genç organizatör, bizim Fatma’yı ikna eder, İstanbul’a getirir, altı ay süreyle Şanar Yurdatapan’dan müzik dersleri aldırır  Fatma’ya.

O günün minik Fatma’sı kırk yılın minik serçesi Fatma Sezen Aksu’dan (daha sonra rektörün oğlu ile evlenince soyadı Yıldırım olacaktır) başkası değildir, genç organizatörü de bizim Tur Organizatör Hamdi Özarutan.   

Evet; Hamdi Özarutan sesi kadar besteleriyle de Türk müziğinin son kırk yıldır en büyük birkaç bayan sesinden birisi olan Sezen Aksu’yu keşfeden isim olarak kaydettirir adını müzik tarihine.

Rahmetli Kamil Sönmez’i de bir Ordu turnesinde keşfedecektir, Esmeray’ı da bir okul gösterisinde.

Ajda Pekkan’dan Cem Karaca ve Barış Manço’ya, başta Adapazarı olmak üzere kaç şehre konserlere götürdüğü de müzik tarihine kaydedilmiştir.

1960’ların sonlarından 1980’lerin sonlarında; düzenlediği konser veya tiyatro turneleriyle, Türkiye’de 67 il arasından gitmediği şehir yok gibidir. Başta İzmir Fuarı olmak üzere, Edirne’den Malatya’ya, Kırıkkale’den Kars’a, Adana’dan Tekirdağ’a… bütün vatan sathında o ve programları vardır.

Kimleri götürmemiştir ki,Ankara Meydan Sahnesi’nden (Zihni Göktay, Yılmaz Gruda, Kartal Tibet), Dostlar Tiyatrosu (Genco Erkal), Karaca Tiyatrosu’ndan (Muammer Karaca), Lale Oraloğlu Tiyatrosu, Küçük Sahne (Ulvi Uraz), Dormen Tiyatrosu ‘na(Metin Serezli, Nevra Serezli, Altan Erbulak, Erol Keskin, Erol Günaydın, Hadi Çaman, Kerem Yılmazer);Elhamra Tiyatrosu’ndan (Toto Karaca, Ali Sururi, Muzaffer Hepgüler, Abdullah Şahin), Kenterler’e (Yıldız Kenter, Şükran Güngör, Müşfik Kenter, Pekcan Koşar), Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’ndan Devekuşu Kabare’ye (Metin Akpınar, Zeki Alaysa, Ahmet Gülhan, Müjde Ar, Funda Postacı, Kemal Sunal); İstanbul’dan bir çıkarlar, Bursa, Balıkesir, İzmir, Denizli, Antalya mersin… Erzurum, Kars, Artvin, Rize, Trabzon, Ordu Samsun… Kayseri, Konya, Eskişehir, Bolu, Adapazarı, İzmit… turnedenbir ay sonra,bazen kırk beş gün sonra ancak döner grup İstanbul’a. O organizatör Hamdi’dir. Bütün o işlerin organizatörü.

Zeki adam, pratik adam, çözümcü adam, sempatik adam, sözünün eri adamdır o.

1970li yıllarda birçok kez birçok oyunla turneye götürdüğü tiyatroculardan birisi olan, bana göre Türk tiyatrosunun yaşayan üç-beş efsane erkek oyuncusundan birisi diyebileceğim,  sadece ‘Lüküs Hayat’ operetini her hafta on gösterim yirmi altı sene tek başına sırtlamış aktör Zihni Göktay ile ne zaman karşılaşsak, ‘Hamdi Özarutannasıl iyi mi? Çok selamımı söyle. Çok yerlere götürdü bizi kırk sene önce. Namuslu adamdır Hamdi. Beş kuruş alacağımız yoktur. Tıkır tıkır öderdi paramızı. O piyasada az bulunur onun gibisi…’ der hep.

Mert ve cömert adamdır Hamdi Özarutan.

Yemesini yedirmesini ikramı seven adamdır.

Anladım, merak ettiniz bu ‘kırk güzel insan’dan birisi olan Hamdi Ağbiyi. Anlatayım.

Abhaz Şahin Bey 1869 yılında 300 haneyle gelip Hendek Soğuksu’yu kurmuştur. Oğlu Ali Bey, bizim Hamdi Özarutan’ın dedesidir. Ali Bey meşhur Cevat Adapazarlı’nın da yakın arkadaşıdır. Cevat Bey zaman zaman Soğuksu’ya dostunu ziyarete gelmektedir. Ali Bey’in oğlu Emin Özarutan’nın dört çocuğunun en büyüğüdür Hamdi Bey. Unutmadan; Beşiktaş’ın efsane başkanı Süleyman Seba da soğuksu köyündendir ve Emin Özarutan ile teyze çocuğudur. 

İlkokulu köyünde çok sevdiği öğretmeni Burhanettin Erman’da okur. Sonra Adapazarı Merkez Atatürk Ortaokulu ve Adapazarı (Atatürk) Lisesi’nde okur. Sınıf arkadaşları arasında kimler yoktur ki? Ünlü şarkıcı/besteci Esin Engin’leünlü futbol hakemimiz, Sakarya Gençlik Spor Eski İl Müdürü Erdoğan Çamlıyurt ile sıra arkadaşıdır mesela.

İnşaat Yüksek Mühendisi Ahmet Babablıoğlu, Turgut Özal’ın özel doktoru Cengiz Arslan, Eczacılar Birliği Başkanı Refik Baydar, Adalet eski bakanı İsmail Müftüoğlu (Yazıcı), NATOMüteahhidi Ersin Özhan (Tapşın), Ziraat Odası eski başkanı Hikmet Karabayır, Dişçi Ercan Acar ve daha yüzlercesi...ortaokuldan; Karasulu Cevat Bilgin, Akyazılı Remzi Aydın, Avukat Cemal Sakarya, Eski bakanlardan avukat Nevzat Ercan, Tümay Ongan, müzik adamı Nejat Tezcan, Nuri Arapoğlu, Hikayeci Necati Mert, Osman Erkut, Adnan Mersinlioğlu, Asuman Hakman, Muammer Büyüka, Şansal Büyüka, Dr. Nail Balaban, Şansal Gürsakarya, Berin Özarutan, Atilla Ceyişakar, Ünal Taşöz, Rıfkı Arutan, Ersin Tapşın, Dr. Güler, Dr. Mürüvvet, Sevgi, Betül, Engin, Cahide, Ülkü, Emine… liseden sınıf arkadaşlarıdır. Sınıf arkadaşları sayısının bu kadar çok olmasında üçer yıllık okulları dörder beşer yılda bitirmesinin payı var mıdır bilinmez. Ama unutmamalıdır ki o eğitimini, okul kadar okul dışından da edinen bir büyüğümüzdür.

‘Kankilerim’ dediği üç isimden söz etmeden geçemeyeceğim: Ziraat yüksek mühendisi Nedret Alemdaroğlu, bankacı Recep Bayrak, gazeteci Zeki Aydıntepe.

Adapazarı Kültür Derneği’nde birçok amatör arkadaşlarıyla 1962-65 arası (üç yıl) Turgut Özakman’ın ‘Ocak’, Cahit Atay’ın ‘Pusuda’, Atilla Alpöge’in ‘Çürük Elma’, ‘Yağmurcu’, ‘Paydos’ ve Güner Sümer’in ‘Bozuk Düzen’i, Molier’den ‘Hastalık Hastası’ oyunlarını sahneye koyduklarını kaç kişi bilebilir. Ünlü tiyatrocu Salih Kalyon’un o yıllarda onlarla birlikte oyunlarda oynadığını kaç kişi hatırlar elli küsur sene sonra.

Aslında Hamdi Özarutan’ın anıları bir bakıma 1953’lerden 2016’ara… Adapazarı’nın son altmış, altmış beş yılının tarihidir. Ayaklı canlı yaşayan tarihidir.

Orta hâlli bir Anadolu şehri Adapazarı kültür sanatının yaşayan tarihidir Hamdi Özarutan.

Türkiye’de gitmediği yaşamadığı yer olmasa da. Ömrünün büyük bölümü İstanbul’da geçse de. Hamdi Özarutan Adapazarlıdır, Hendeklidir, Soğuksuludur.

O bir Adapazarı, Hendek Soğuksu aşığıdır.

O gönlü lebalep insan sevgisiyle edeple saygıyla yaşayan örmek bir ağbimizdir.

Kini nefreti garezi olmayan bir kalbe sahiptir.

Abhaz olduğuna bakmayın; örnek bir Abhaz olarak ırklarını ayırmadan bütün insanları seven adamdır o.

İmanı güçlü adamdır. Ben kendi gözlerimle görmüşümdür, Taraklı’da tarihî Yunuspaşa Camii’nde öğle namazını eda etmiştir. Gerçi abdesti ayakkabılarını çıkartmadan almış, sünneti de Fahri Tuna’yı taklit ederek yanlış kılmıştır ama olsun Müslüman adamdır. O kadar kusur kadı kızında da vardır zaten.

O Muhammedîdir, Muhammedseverdir, Muhammedsayardır.

Pek bilinmez; ‘ben o büyük mübarek isme layık olamıyorum’ üzüntüsüyle gidip mahkeme kararı ile adını değiştirdiği tarihe kadar gerçek adı da Muhammed Hamdi’dir.

Ömrü insana, insanlara hizmetle geçmiştir.

Seni seviyoruz ey kültür sanat adamı.

Kültürlü adam.

Kültüre sanata ömrünü vakfetmiş adam.