“Suya hasret çöller gibi” bekliyorduk Nisan yağmurlarını...
Beklentimiz Mayıs ayında gerçekleşti...
Halen devam eden ve edeceği hava raporları ile bildirilen yağmurların sevindiriciliği tartışılmaz...
Ama işin bir de sıkıntılı yanı var ki, görmezden gelemeyiz...
Zira böyle havalarda yaşanılan ve yaşanılması kaçınılmaz hale gelen durumlar şikayet konusu...
Hem insanı üzen, hem de düşündüren cinsten...
Yer yer gölleşen şehir içi yolların kenarında bir şeyden habersiz yürürken, hızla geçip giden bir vasıtanın sizi adeta duş yapmışçasına ıslattığını görmek, nasıl bir duygu uyandırabilir...
Küçük çocuğu elinde yol kenarında, yani yayalara mahsus bir yerde ilerleyen kadının bir anda boydan boya ve sırılsıklam ıslanmasına yol açan sürücünün ardından yaptığı hayır duasının (!) akıllardan kolay silineceğini sanmam...
Bu sadece o güne mahsus, istenmeyen bir olay değildir asla...
Her yağmurda böyle manzaralar görmek artık sıradan hale geldi...
Bunda o dikkatsiz sürücü kadar, yolu yapan müteahhit, yaptıran kurum ve teslim alan heyet de aynı, hatta daha ziyade sorumludur...
Böyle olduğunda gelir aklıma, İnşaat Mühendisi Zafer Adalet’in Libya’da yaptıkları yolun teslimiyle ilgili anlattıkları...
Bizde üstünkörü bir inceleme yapılır ve işin bittiği onaylanır.
Öyle olmasa nasıl oluşur küçük gölcükler caddelerde...
Teslimde ne su birikintisine bakılır, ne eğimine...
Ne zaman yağmur yağar, şapka düşer kel görünür...
Ancak o zaman iş işten geçmiş, atı alan da Üsküdar’ı geçmiş olur...
Zafer Adalet devamla,
“Libya’da yolu yapıp bitirdik.
Kontrol firması Almanlar’dan oluşuyor...
Araba yola koyulur, bir bardak su da torpido üzerine konulur...
Sürat verilir, araba hareket eder... Nerede bir dalgalanma var, işaretlenir...
Yok, hiç dalgalanma olmaz, rapor düzgün...
Aksi halde dalgalanmaya sebep olan yerlerdeki aksaklıklar giderilinceye kadar devam eder bu işlem...
Yani yolu, bir bardak suyu dalgalandırmayacak hale getirmek şart ki, teslim edilip para alınsın...
Aksi halde işi alan firmanın burnundan getirilir...”
Bizde ise durum böyle yağmurlarda çıkar ortaya...
Kimi kime şikayet edeceksin...
Sürücünün ardından yapılan o kallavi küfürden sonra gelen beddualar, yenilir yutulur cinsten değil...
Mağdur kişi ancak bununla içindeki öfkeyi bastırır...
Bu da ne derece caydırıcı olur...
Bütün bunları, dün dile getirdiğimiz “Ortak akıl” çağrısı yapan Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu’nun fevkalade olumlu bir girişiminden yola çıkarak gündeme getirmek istedim...
Diyor ki, “Bu şehir için sözü olan gelsin meclise...”
Biz meclise gelemeyen ama yaşadığı olaydan dolayı üzüntü duyan bir yayanın tepkisini dile getirmekle katılalım sıcağı sıcağına, bu çağrıya...
İşin bundan sonrası kalıyor onlara deyip, yol yapımı ve teslimi sırasında nelere dikkat edildiğini hatırlatalım istedik...
Bir yanda Libyalı yetkililerin nasıl bir işlemle teslim aldığı yol, diğer tarafta ise her yağmurda yaya ıslattıran bizim yollar...
Bilmem bu durum “Ortak akıl” çağrısına uyar mı?
Yoksa ve de illa ki yazmak yerine, sözü ve sözcüyü meclise mi taşımamız lazım...