Erdim, yaptığı açıklamada, Toyota'nın ilk hibrit çevreci aracı olan Prius'u, 1997'de seri üretimle piyasaya sürdüğünü, Türkiye'de ise ilk hibrit ve crossover aracı C-HR'yi 2016'da ürettiklerini belirtti.

Toyota'nın 1997'den bugüne kadar dünya çapında 13 milyon hibrit araç satışı gerçekleştirdiğini anlatan Erdim, Türkiye'de 2000'li yılların başında bu dönüşümle ilgili hayallerin ortaya çıktığını kaydetti. Erdim, 2010 yılı civarında Yaris'le hibrit satış planına başladıklarını, ancak kendilerine güçlü bir ivme kazandıran aracın C-HR olduğunu bildirdi.

DÜNYADA EN ÇOK SATAN MODEL
Şirketin crossover aracı olan C-HR'nin Türkiye'de üretilmesi ve ülkede üretilen ilk hibrit olma özelliğiyle öne çıktığını vurgulayan Barış Erdim, şunları söyledi: "Onun sayesinde sattığımız her 10 arabadan birinin hibrit olma oranına ulaştık. Daha önemlisi, bizim göz bebeğimiz olan ve dünyada da önemli bir yere sahip olan Corolla'nın etkisi oldu. Corolla'nın hibrit versiyonunun üretimiyle birlikte bu oran bu yıl yüzde 40'lara kadar çıkacak, çünkü Corolla şu ana kadar dünyada 46 milyonun üzerinde satışı yapılmış ve dünyada açık ara en fazla satılan model olma özelliğini elinde bulunduruyor ve bizim de göz bebeğimiz. Bunun hibrit versiyonunun Türkiye'de üretilmesi bizim için ayrı bir gurur kaynağı. Ayrıca bizim hibrit satışlarımızı arttırmaya yönelik bir katkısı oldu. Şu an Türkiye'de sattığımız 100 arabanın 89'unu Türkiye'de üretiyoruz. C-HR ve Corolla'nın toplam katkısı bizim satışlarımız içinde yüzde 89 civarında, bunlar 2018 rakamları. Özellikle bu yıl da Corolla Hibrit'in gelmesiyle birlikte yüzde 40'a yakın hibrit satışımıza ulaşmamızda, bunun çok büyük bir katkısı olacak."

"DÜNYANIN TERCİH ETTİĞİ TEKNOLOJİ"
Hibrit teknolojisinin dünyada herkes tarafından tercih edilmeye başlandığını ifade eden Barış Erdim, Toyota'nın en büyük avantajı bu yolculuğa çok daha önceden çıkmış olması olduğunu söyledi. Toyota'nın 2020 yılına kadar, satılan her binek aracın bir hibrit versiyonunun dünya yollarında olma hedefi koyduğunu aktaran Erdim, bu hedefi 2019 yılında gerçekleştirmenin gururunu yaşadıklarını dile getirdi.

"HEDEİMİZE ERKEN ULAŞTIK"
Şu an Türkiye'de şirketin ürün gamında bulunan binek versiyonlu araçların tamamının hibrit versiyonu olduğuna işaret eden Erdim, "2020 yılına koyduğumuz hedefe 2019'da ulaşmış olmamız da bir liderlik göstergesi. Özellikle Toyota, Avrupa'da hibrit bilinirliğini 17 yıldır erişmiş durumda, yani 17 yıldır hibrit satan bir markadan bahsediyoruz. Bizim en çok gurur duyduğumuz kısım, bunu Türkiye'de 4-5 yılda gerçekleştirmiş olmamız. Özellikle Türk toplumunun teknolojiye, hibrit teknolojisine olan yatkınlığı bunda en önemli faktörlerden bir tanesi oldu. Biz neredeyse 4 yıl içerisinde oranımızı yüzde 40'lara getirmiş durumdayız." diye konuştu.

"TREND HİBRİT LEHİNE DEĞİŞİYOR"
Toyota'nın alternatif yakıt teknolojileri konusunda 1970'li yıllarda ortaya koyduğu bir vizyon olduğuna değinen Erdim, şunları kaydetti: "Toyota, araştırma geliştirme çalışmalarına verdiği önem sayesinde bugün 4. jenerasyon hibrit teknolojisini satışa sunmuş durumda. 1990 yılındaki birinci jenerasyona bakarsanız, 2019 yılına geldiğimizde arada hem gelişerek hem yenilenerek hem bazı özellik ve fonksiyonları arttırılarak her zaman bir öncekinden daha iyisini yaparak 4. jenerasyona ulaşmış durumda. Bu da bizim hibrit konusunda dünyada açık ara en önde gelen marka olmamızın arkasında yatan en önemli nedenlerden bir tanesi."

10 ARAÇTAN 6'SI HİBRİT
Erdim, 13 milyon satış gerçekleştirilen hibrit aracın, 2,5 milyonunun Avrupa'da yapıldığından bahsederek, trendin gittikçe hibrit lehine değiştiğini söyledi. Batı Avrupa'da yüzde 60'ların üzerinde bir hibrit satışı olduğunu belirten Barış Erdim, şu bilgileri verdi: "Satılan her 10 arabanın 6 tanesinden fazlası hibrit olarak satılıyor. Bazı ülkelerde yüzde 80'lere kadar ulaşmış durumda. Türkiye'de mart ayıyla birlikte biz de yüzde 50'li rakamlara ulaşmış durumdayız ki, hem Avrupa hem Türkiye hem de dünyadaki gelişmeleri gördüğümüz zaman trend olabildiğince hibrit tarafına dönmüş durumda. Çok büyük olasılıkla bu yüzde 50'lerin altına bir daha düşmeyecek şekilde ve oran giderek yukarı çekilecek seviyede. Bir dönüşümün başında olduğumuzu düşünüyoruz. Önümüzdeki yıllarda bu oranların çok yukarılara çıkmaması için hiçbir neden yok."

Editör: Haber Merkezi