BAĞIMSIZ SİYASET BÜYÜK KABUL GÖRDÜ

Yahya Bakır’a konuşan İş İnsanı, Bağımsız Siyasetçi Ender Serbes: “Bağımsız siyasetin büyük ilgi gördüğünü belirterek; Biz bir parti çatısı altındayken de milletin sesiydik, bağımsız olduktan sonra da milletin sesi olmaya devam ettik. Bu, toplumda çok büyük bir kabul gördü.” dedi.

Y.B: Ender Serbes kimdir?

E.S: 1976 Adapazarı doğumluyum. Sabiha Hanım İlkokulu’nda okudum. Ardından ailem daha iyi bir eğitim almam için beni İngiltere’ye; yatılı bir okula gönderdi. Orta ve lise eğitimimi bu ülkede tamamladım. Daha sonra İngilizce Dil Bilimi alanında Lisans ve İşletme Yüksek Lisans eğitimi aldım.

Y.B: 11 yaşındaki bir çocuk için yabancı bir ülkede okumak zor olmadı mı? Yurtdışında eğitim almanın, sizdeki avantajı ve dezavantajı nasıl oldu?

E.S: Gerçekten benim için ilginç ve bir o kadar da zor bir hayat tecrübesiydi. Düşünün 11 yaşındasınız ve dilini, kültürünü bilmediğiniz bir ülkeye okumaya gönderilmişsiniz. 1990’lı yıllarda teknoloji bu kadar ilerlememişti ve toplumlar birbirine bugünkü kadar entegre olmamıştı. Bu sebeple alışma sürecinde büyük sıkıntılar çektim. Fakat bu, beni çocuk yaşıma rağmen yıldırmadı. Tabi ki çektiğim sıkıntılardan dolayı ağladığım zamanlar da oldu. Ancak ağlaya ağlaya İngilizce öğrenince bir daha bu dili unutmuyorsunuz. Türkiye ve İngiltere çok farklı kültürlere sahip iki ülke. Yurtdışında okumak, bana Avrupa kültürünü ve insanını da tanıma imkânı verdi. İngiltere’den dönünce bir müddet aile mesleği olan altın ve pırlanta ticareti ile uğraştım.

Y.B- Hayatınız da ne oldu da siyasete ilgi duymaya başladınız. Sizi, siyaset yapmaya yönlendiren şey neydi?

E.S: Ailem bu şehirde 50 yıldır altın ve pırlanta ticaretliyle uğraşıyor. Bu ülke için savaşmış, şehit vermiş bir ailenin mensubuyum. Ticaret yaparken hep aklımda ‘Bu şehrin insanlarına ticaret dışında nasıl bir hizmet verebilir’im diye düşünüyordum. Sesi en az duyulan, ancak en büyük kitleye sahip olan toplumun büyük bir kesiminin farkına varılması, taleplerinin karşılanması ve seslerinin duyulmasını istiyordum. Bu insanlara nasıl katkı verebilirim, düşüncesindeydim. Ancak siyaset aklımın ucundan geçmiyordu. Siyasetin hep menfaat üzerine yapıldığını düşünüyor uzak duruyordum. Sonra bir arkadaşımın davetiyle 2010 yılında yapılan referandum için köy gezilerine katıldım. Arabama atlayıp o dönem milletvekili, partili arkadaşlarla birlikte köy köy gezmeye başladık. Bu süreçte beraber gezdiğimiz partili arkadaşların halka olan samimiyeti, insanlarla olan güzel diyaloglarını gördüm. Bu beni çok etkiledi ama içimden de ‘Şimdi bunlar oradan ayrılıp arabaya bindikten sonra gerçek yüzünü gösterirler’ diye düşünüyordum. Ancak arabada ikili sohbetlerinde daha samimi duyguları ve ifadeleri görünce siyasete olan ön yargım kırıldı. Siyasete ısındım ve bir dönem şu anki iktidar partisinde siyaset yapmaya başladım.

Y.B- Ticaretle uğraşmanın size siyasete girdikten sonra ne gibi bir katkısı oldu?

E.S: Ticaretle uğraşmak, insanları yakından tanımama vesile oldu. Altın ve pırlanta dükkânları hacim olarak büyük olmayabilir ancak, her kesimden insanın uğrak yeridir. Her yapıda insanla ilgileniyorsunuz, onları yakından tanıma imkanına kavuşuyorsunuz. Ayrıca hayatımda ne yaptıysam en iyisini, en kalitelisini yapmaya çalıştım. Ticarete doğrudan para kazanma odaklı bakmadım. Ben bu insanlara en iyi hizmeti, en kaliteli ürünü nasıl verebilirim diye baktım. Zaten hedefiniz hizmet ve kalite olduktan sonra kazanç kendiliğinden geliyor. Siyasete de bakış açım, ticarete bakış açımla örtüşüyor. Siyaset yaparken de bir yere gelmek, bir makam elde etmek düşüncesinde olmadım. Oy odaklı yürümüyorum. Siyasette idealist olmanın, belirli ilkeler içerisinde yürümenin kişinin çok uzun soluklu siyaset yapmasına imkân vereceğine inanıyorum. Adaletli ve samimiyetle yol yürüdüğünüzde toplum zaten sizi sahipleniyor. Bunu yaşayarak gördük.

Y.B- Çok naif bir insansınız. Bu sebeple Türkiye’deki bilindik siyasetçi profiline pek uymuyorsunuz. Nasıl başarılı olacaksınız?

E.S- Evet naif bir insan olduğumu söylüyorlar. Teşekkür ederim. Mizacım böyle. İnsanları seviyorum ve değer veriyorum. Bu siyaset yapmak için bir dezavantaj değil. Ancak her naif insan ‘Ne yapılırsa yapılsın sesini çıkarma’ diye bir şey yok. Konu hak, adalet ve ilkelere gelince bundan asla taviz vermem. Zaten bunun örneklerini, geçmişte görebilirsiniz. Maalesef Türkiye’de siyasetçi profili biraz farklı. Bağıran, çağıran, sert bir üslup takınan siyasetçi modeli ilgi görüyor, gibi düşünülüyor. Ben böyle olmadığı kanaatindeyim. Bu tür siyasi figürler makamlarını bıraktıktan sonra iyi anılmıyor. Toplumumuz nihai olarak naif insanları seviyor, değer veriyor. Gök kubbede hoş bir seda bırakanlar unutulmuyor. Rahmetli Cevat Ayhan gibi. O da çok naif bir insandı. Ancak bizim siyasetimizde şöyle bir sorun var. Halkın seçtiği insanlar bulundukları makam ve gücün etkisiyle maalesef güçle olan bireysel imtihanını kaybediyor. Kişisel egoları devreye girince milletin seçtiği insandan farklı bir kimliğe bürünüyor. Ülkemizde asıl sorun bu. Çok temiz ve iyi niyetle başlanan işler, daha sonra güç, mevki, makam ve işin içerisine kişisel menfaat ve kazançlar girince değişiyor. İşte ne olursa olsun siyasette duruşunu bozmayan insanlara ihtiyacımız var. Aslında toplumun beklentisi ve arzusu da bu. Aslında bunu ilkeli duruşla başarabiliriz. Zaten toplumun beklentisi de bu.

Y.B- Hayalinizdeki siyaset anlayışı nasıl ve bunu gerçekleştirmek mümkün mü?

E.S- Hayalimdeki siyaset modeli aslında peygamberimiz zamanında yapılan siyaset. Hemen baştan söyleyeyim; dini hassasiyetleri olan bir insanım. Ancak inancım benim şahsımı bağlayan bir duruş. Ama bu günkü gibi bir siyasal İslamcı anlayışını benimsemiyorum. Aslında ne siyasal İslamcı, ne muhafazakar, ne de bugünkü manada milliyetçiyim. Ne sağcıyım, ne solcuyum. Siyasetin tam merkezindeyim. Dinin emrettiğini yaşamayıp, sırf oy kaygısıyla dini terimleri çıkarlar, mevki ve makam sahibi olmak için kullananlara karşıyım. Bunlar en çok dine zarar veren insanlar. Aynı zamanda milli duyguları, Atatürk’ü, başka ne değerimiz varsa bundan sırf siyaset malzemesi yapıp çıkar sağlayanların hepsine karşıyım. Toplumun; çeşitli söylemlerle bölünmesine, parçalanmasına, şeytanlaştırılmasına, ötekileştirilmesine karşıyım. ‘Bu bizden’ deyip ehliyet ve liyakatin gözetilmemesine karşıyım. En küçük eleştirileri yapanların vatan hainliğiyle suçlanmasına karşıyım. Toplumun tümünü kucaklayan, ortak evrensel değerlerde birleşen bir siyasi anlayışı benimsiyorum. Bu adaletli bir siyasi anlayış. Kökeni, inancı, düşüncesi ne olursa olsun işin ehline verildiği bir siyasi anlayışı benimsiyorum. Peygamberimiz dönemine bir baksınlar. Efendimiz o dönem çok farklı din ve kültürlere mensup insanları ayrıştırmadan, bir arada tutarak, kucaklayıcı bir siyasi anlayışı benimsemiş ve uygulamıştır. Peygamberimiz zamanında bunu uygulanmışsa, samimi olursak bugün bizlerde başarabiliriz. Yeter ki isteyelim ve samimi olalım. Kişisel egolarımızı siyaset üzerinden icra etmeyelim. Ben Anadolu halkının irfanına güveniyorum. Milletimiz köyünde, mahallesinde dahi kötü bir bireyi muhtar yapmaz. Halk idealist, dürüst, adaletli, derdi vatan, millet olan insanlara başka bir değer veriyor.

Y.B- Şu anda belki Türkiye’de belki örneği olmayan bir tarzda siyaset yapıyorsunuz. ‘Bağımsız Siyasetçi’ terimi belki ilk kez siz kullandınız. Bunu toplum nasıl karşıladı. Nasıl bir tepki aldınız. Bir siyasi partiye dahil düşünüyor musunuz?

E.S- Şu anda siyaset yapma tarzımız, Türkiye’de bir ilk sayılabilir. Daha önce seçimden seçime bağımsız adaylar çıkar, belediye başkanlığı ve milletvekilliği için aday olurlar seçilemeyince köşesine çekilirdi. Sesi soluğu çıkmazdı. Biz yeni bir anlayış getirdik. Bundan önce bir partide il başkanlığı görevi yapıyorduk. Biz bir ekiptik. İlkeli duruşumuzdan taviz vermemek için o partiden istifa ettik. İstifa ettikten sonra köşemize çekilmedik. Siyaset yapmak için illa bir partiden olmanız gerekmiyor. ‘Bağımsız Siyasetçi Ender Serbes ve ekibini’ toplumun bütün kesimleri çok güzel karşıladı. Biz bir parti çatısı altındayken de milletin sesiydik, bağımsız olduktan sonra da milletin sesi olmaya devam ettik. Bu çok büyük bir kabul gördü. Derdimiz bir makam, mevki değildi. Derdimiz vatan ve milletti. Samimi ve dürüst olunca, millet sizi partisi olsun olmasın bağrına basıyor. Neredeyse bütün sivil toplum örgütleri ve toplumun bütün kesimlerinden bağımsız siyasetimizde destek gördük. Hatta tüm siyasi partilerden de arayıp tebrik edenler, kendi partilerine davet edenler oldu. Zaman içerisinde ekibimizle uygun gördüğümüz bir partiye dahil olabiliriz. Bir siyasi parti çatısı altında faaliyet sürdürmek elbette millete hizmette daha büyük avantajlar sağlayacaktır. Bunu zaman gösterecek.

Y.B- Siyasette Sakarya’da kimi örnek alıyorsunuz? Sizi etkileyen bir siyasetçi var mı?

E.S- İnsanın dünya mesaisi sınırlı. Ama insan ebediyen yaşayacakmış gibi davranıyor. Ancak öyle değil. Kum saati gibi ömrümüz hızla akıyor, sona doğru gidiyoruz. Sakarya’da örnek aldığım bir siyasetçi var. Rahmetli Cevat Ayhan. Bakanlık yapmış bir insan. Onun derdi hiçbir zaman kişisel menfaat olmadı. Bu sebeple toplumun bütün kesimleri tarafından sevilen, sayılan, rahmetle anılan bir insan. Halen ismi yaşıyor ve insanlar onu rahmetle yad ediyor. Bende hiçbir kişisel menfaat gözetmeksizin, hiçbir karşılık beklemeksizin milletimize en güzel hizmeti vermeyi amaçlıyorum, bunun için mücadele ediyorum. Ekibimle birlikte siyaseti bunun için sürdürüyorum.

Y.B- Sakarya’da siyasetçiler, Sakarya için bir araya gelebiliyorlar mı? Sakarya için bütün siyasi partiler nasıl bir yol izlemeli?

E.S- İstifa ettiğim partide il başkanlığı yaparken amacım bütün siyasi parti yetkililerini bir masa etrafında toplayıp Sakarya’yı konuşmaktı. Ama olmadı. Siyasi partilerde görev yapan çok değerli arkadaşlarımız var. Ne yazık ki genel merkezde, genel başkanların tutumları, tartışmaları illeri de etkiliyor. Bu sebeple bir araya gelmekten çekiniyorlar. Ancak ben bunun kırılacağını düşünüyorum. Gün gelecek hepimiz Sakarya için aynı masaya oturacağız. Bunu yapmamız gerekiyor. Aslında milletimiz de bunu istiyor, bekliyor. Bir masa etrafında oturmayı becerebilirsek Sakarya’nın çözülmeyecek sorunu kalmayacağına tüm samimiyetimle inanıyorum. Birlikten güç doğar.

Y.B- Sakarya’da seçilen seçmen ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Seçmen kolayca seçtiklerine ulaşabiliyor mu sizce?

E.S- Bu konuda sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Seçmen, seçtiklerine kolayca ulaşabilmeli. Seçilenlerde ulaşılır olmalı. Örneğin bir muhtar istediği zaman ilin milletvekillerine, bulunduğu ilin, ilçenin belediye başkanlarına kolayca ulaşabilmeli. Derdini sıkıntısını iletebilmeli. Ayrıca seçilmiş insanlar toplumla iç içe olmayı sürdürmeli. Milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız sürekli toplumun içine karışmalı. Millet sadece seçimden seçime, ya da özel bazı günlerde seçtiklerini görmek istemiyor. Seçtikleri insanları her zaman aralarında görmek, onlarla konuşmak, dertlerini anlatmak istiyor. Ancak ne yazık ki bu günkü seçilenler pek ulaşılabilir değil. Vatandaş seçimden seçime hatırlanmak istemiyor. Seçilen her kişi o şehrin tüm mahallelerini gezmeli ve seçmenleriyle görev yaptığı sürece iç içe olmalı. Bir de siyaset para, güç kazanma aracı olarak görülmemeli. Yani siyasetten menfaat temin edilmemeli. Siyasetçi geçimini siyasetten sağlamamalı. Siyaset sadece halk için yapmalı.

Y.B- Ender Serbes’in gençlere güveniyor mu? Gençlerle ilgili ne düşünüyor?

E.S- Türkiye halen genç bir nüfusa sahip. Ülkemizde gençlerle ilgili politikalar oluştururken, mutlaka gençlerin görüşünün alınması taraftarıyım. Gençler kesinlikle siyasetle daha fazla ilgilenmeli, siyasi partilerde gençlere daha çok yer vermeli. Gençler spora yönlendirilmeli ve enerjilerini boşaltacak spor alanları çoğaltılmalı. Ancak en önemli konu geçliğimizin eğitimi. Sadece tek düzen bir eğitim değil, gençlerimizin yeteneklerine göre özellikle mesleki eğitim verilmeli. Bu konu ülkemiz için hayati derecede önemli. Dil bilmek dünyada çok önemli hale geldi. Her genç mutlaka en az bir yabancı dil bilmeli.

Y.B: Biraz daha özele inersek Ender Serbes disiplinli mi? Hangi kitapları okur. Sağlığına dikkat eder mi? Kendine zaman ayırdığında ne yapar?

E:S: Disiplinli çalışmayı seviyorum. Sabah erken kalkıyorum. Sağlıklı beslenmeye çalışıyorum. Daha önce 94 kilo idim belki hatırlayanlar olur. Şu anda sağlıklı beslenerek 70 kiloya kadar düştüm. Uzun zamandır da bu kilodayım. Zaman zaman tempolu yürüyüşler yapıyorum. Uykuma dikkat etmeye çalışıyorum. Boş kaldıkça kişisel gelişim kitapları okuyorum. Ayrıca Kur’an-ı Kerim ve özellikle mealini okumayı seviyorum. Bunun bana çok şey kazandırdığını düşünüyorum. Ailemi çocuklarımı ihmal etmemeye çalışıyorum. Randevularımda dakik olmaya önem veriyorum. Teknolojik gelişmeleri yakından takip etmeyi ve teknolojik cihazları kullanmayı severim. Çünkü insanın işini çok kolaylaştırıyor. Sosyal medyayı da doğru ve verimli bir şekilde kullanmaya çalışıyorum. Çok geniş kesimlere ulaşmanızı sağlaması bakımından hayatımızda önemli yer tutuyor.

Y.B- Teşekkür ediyoruz.

E.S- Ben teşekkür ederim.

Editör: Haber Merkezi