Kocaali Belediye Başkanı Ahmet Acar:
“AŞK İLE ÇALIŞMAK LAZIM AŞK İLE ÇALIŞAN YORULMAZ”

Yahya Bakır’a konuşan Kocaali Belediye Başkanı Ahmet Acar; “Vatandaşa hizmeti severek yapmalıyız, onların kalbini kırmadan hizmet etmeliyiz. Yapamayacağımız, hayır diyeceğimiz bir hususu dahi vatandaşı kırmadan açıklamalıyız.” dedi.

----

Yahya Bakır: Sayın Başkanım öncelikle Ahmet Acar’ı tanımak isteriz.

Ahmet Acar: 1970 Kocaali doğumluyum. İlk ve ortaokulu Kocaali’de, liseyi Adapazarı’nda Fatih Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nde tamamladım. Üniversite öğrenimimi de Ankara Hacettepe Üniversitesi Sağlık İdaresi Lisans Bölümü’nde bitirdim. Üniversite hayatımdan sonra ilçede kısa bir süre kaldıktan sonra askerlik ve evlilikle birlikte Ankara’ya yerleştim. Öğrencilik döneminde ve sonrasında sivil toplum kuruluşlarında ve siyasi partilerde çalışmalarım oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 14 yıl kadar Milletvekili danışmanlığı yaptım. Fazilet Partisi genel merkezinde 1,5 yıl görev yaptım.

Y.B-Türk Siyaseti için önemli bir isim Necmettin Erbakan’ı yakından tanıma fırsatınız oldu mu?

A.A- Necmettin Erbakan’ı ve çalışma ekibini yakından tanıdım. Üniversite yıllarımda ve sonrasında gençlik çalışmalarında bulundum. Milli Gençlik Vakfı’nda sınıf temsilciliği, fakülte temsilciliği, üniversitelerden sorumlu il başkan yardımcılığı görevinde bulundum. 2008 yılına kadar bu görevleri ve Milletvekili danışmanlığını devam ettirdim. 2008 yılı 1 Aralık’ta Kocaali Belediye Başkanlığı adaylığı için memuriyetten istifa ettim. 2009 yılı mart ayında Kocaali belediye başkanı seçildim.

----

Y.B- Çocukluk yıllarınıza dönecek olursak biraz da çocukluğunuza dair paylaşımlarda bulunabilir misiniz?

A.A- Çocukluğum Kocaali’de geçti. Kocaali merkezde 8 mahalle var ve bu mahallelerin hepsinde ikamet ettik. Babam inşaat ustası olmasına rağmen üniversiteye kadar kendi evimiz yoktu. Ben üniversiteden sonra siyasette aktif halde bulunduğum da bunun ne kadar önemli olduğunu anladım. Çünkü birçok mahalleden insanlar tanıyor ve dostluklar biriktirmiştim. Toplumla iç içe işlerdeki kişiler için en önemli miras atalarının, anne-babalarının toplumdaki itibarıdır. Ben özellikle babamın itibarından, kredisinden halen faydalanıyorum. Çocukken fındık bahçesinde çalışırdım ve şu yaşımda hala yaz aylarında fındık bahçesinde çalışıyorum. Gençlik yıllarımda fındık işleri daha uzun sürerdi ancak günümüzde makineleşmeyle birlikte fındık hasadı daha kısa sürüyor. Fındık bahçelerimizin olduğu bölgeyi ve fındık işini çok seviyorum. Hafta sonları nikah kıysam da fındık bahçesinde de çalıştım. Fındık bahçesinde çalışıyorum ki, ailemdeki ve ilçemdeki gençler ve ondan sonra gelecek nesil, toprağı sevsin, bu işlerde aktif olsunlar istiyorum.

Y.B- Kültür Turizm İl Müdürlüğü Yardımcılığı görevinde bulunduğunuz ve Kocaali'ye baktığımızda turizm adına Maden deresi, kayalıklar, deniz gibi turizm ve kültür adına birçok öğe var. Sizin bu görevde bulunmanızın Kocaali'de faydaları neler oldu?

A.A- Bir beldede, ilçede, şehirde görev alan insanların mutlaka bir ekipleri ve siyasi kuruluşları var. Bununla birlikte belediye başkanını ya da idarecinin geçmişe dair birikimi, tecrübeleri, görgüsü yaptığı bütün işe ve icraata yansır. Gerek yönetim anlayışıyla gerek bilgi birikimiyle tüm tecrübeleri yönetim şeklini inşa eder.  Benim daha önce içinde bulunduğum Kültür Turizm İl Müdür Yardımcılığı görevi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi‘nde 14 yıl kadar Milletvekili Danışmanlığı yapmış olmam, değişik iller ve değişik milletvekilleriyle çalışmam, merkezi idarenin yatırımcı kuruluşlarıyla birlikte çalıştığımız milletvekillerinin illerine dönük yatırım organizasyonları koordinasyonları, yatırım tekliflerinin programa alınması gibi güçlü kuruluşlar tarafından yapılacak işleri görmek tecrübe etmek gibi durumları şu an görev yaptığım Kocaali Belediye Başkanlığı görevime yansıtma noktasında büyük avantajlarım olduğunu düşünüyorum. Bu bilgi birikimlerime sahada da yansıtıyorum. 2009 yılında aday olduğumda o zamanki vaatlere bakıyorum, hiçbir zaman Kocaali Belediyesi’nin imkanlarıyla şunları yapacağım, demedim. Sadece şu faaliyetleri, şu kurum ve kuruluşlarla yapacağımı söyledim. 2008 yılına kadar değişik kurumlarda yaptığım görevler Ahmet Acar üzerinden Kocaali’ye olumlu bir şekilde yansıdı. Kocaali'nin kronikleşmiş sorunları, Kocaali'nin imkân ve kabiliyetleri ile halledilemeyecek birçok sorunu bu tecrübe ve birikimle bir de merkezi idareden gelen imkanların oluşmaya başlamasıyla çözüldüğünü düşünüyorum. Hemşerilerim de muhtemelen bunu ilk dönemki süreçte gördükleri için 2014 ve 2019'da da durmak yok! Hizmete, çalışmaya devam mesajı verdiler. Burada şunu söylemek lazım ki 1996'da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çalışmaya başladığımda o dönemde kendi görev alanımla ilgili söylüyorum, yerel yönetimler gerçekten çok zordaydı. Büyük ölçekli nüfusu belirli bir sayının üzerindeki bugünkü yasal düzenlemelere göre yerelden elde ettikleri imkanları yeterli yerler biraz daha rahat ediyordu. Borç yönetimi açısından belediyelerin adaletli, sırtını yaslayabilecekleri yasal bir düzenleme yoktu.

Y.B- Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 14 yıl gibi uzun bir süre boyunca çalışmanız aslında sizin büyük fotoğrafı görmenizi sağladı. Birde TBMM’den Kocaali'ye gelmek sizi zorladı mı?

A.A- 14 yıl bu işin mutfağında çalıştım, lojistiğini gördüm. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden Kocaali’ye gelmek beni zorlamadı çünkü ben çok isteyerek ve çok severek geldim. O dönemde çok kıymetli bir Milletvekilimiz, Sakarya’ya çok hizmet etmiş ve edeceğini de düşündüğüm Hasan Ali Çelik Bey’le istişare etmeye gittiğimde, Belediyenin bu kadar borcu var, personelle probleme girmiş, kurumlar arasında sorunları var. Sen buradan kalkıp oraya gideceksin, burada bir kurulu düzenin var. Mecliste çalışıyorsun, bürokraside bir şey yap. Yerel yönetimler buradan görüldüğü gibi değildir, zor gelir.” dedi. Ben de ona “Sağ olun hocam! Ben karar verdim. Nasip olursa gideceğim. Siz ve milletimiz uygun görürse, vatandaşımız sandıkta bu işin arkasında durursa ben hizmet etmek istiyorum.” dedim. Ankara'da kazanılmış belirli bir tecrübe hem siyaseten hem bürokratik olarak güzel bir pozisyon varken bu işi seçtim. Erbakan Hoca’nın güzel bir tabiri var. “Aşk ile çalışmak lazım, aşk ile çalışan yorulmaz.” Üniversiteye başlarken “Ne olacaksın, hedefin nedir?” dediklerinde ben şöyle derdim; “Ya futbolcu olacağım ya siyasetçi olacağım.” daha küçük yaşlarımdan kafamda şekillenmişti.

Y.B- Futbolu seviyor musunuz aktif şekilde oynuyor musunuz?

A.A- Futbolu seviyorum, halen fırsat buldukça oynuyorum. İlk üniversiteye gidişim, Ankara'yı tercih etme sebebim, Ankara'dan ayarlanmış bir futbol kulübü nedeniyle oldu. Ya siyasetçi ya da futbolcu olacağım, demiştim. Futbolu, bölümümde devam zorunluluğu olduğu için antrenmanlara gidemediğimde para cezası yediğimden dolayı keskin bir şekilde bıraktım ve siyasete yöneldim. Siyaset insanın hayatında olunca pek fazla şeye vakit ayıramıyor, şu an bile uzun mesailer yapmaktayız iki tane telefonum var ve bu telefonlar sürekli açıktır.  Vatandaşlar bir ilgiliyi aradıktan sonra arkasından beni ararlar. Bu konu için ilgili başkan yardımcısı ya da birim sorumlusunu neden aramadığınız, demem. Vatandaş, benim telefonu muhakkak açacağımı bildiği için ilgili birimi aramak yerine beni aramayı tercih ediyor. Genel anlamıyla belediye hizmetleri, ekip arkadaşları ve başkan yardımcıları açısından 7/24 hizmet üretilmesi gereken bir yer. Belediye başkanlığı aktif ve çok çalışmayı seven insanların yapacağı bir iş. Bu yola çıkarken vatandaşa her daim hizmetinizdeyiz, emrinizdeyiz diyerek ilerliyoruz. AK Parti’nin son dönemde dile getirdiği Gönül Belediyeciliğinin asıl amacı da budur. İnsan mekanik bir mekanizma değil duygusal niteliklere sahip bir varlık. Rahmetli Erbakan Hoca’nın çok güzel anlattığı hususlar vardı. “İnsan çift kanatlı bir kuş gibidir. Bir maddi tarafı, bir de manevi tarafı vardır.” Bu anlamda insanların gönlüne dokunmak lazım. Sadece kurulan mükemmel sistemlerle bütün hizmetleri insanlara dokunmadan dörtdörtlük yapsak bile bu işin bir tarafı mutlaka eksik kalır. İnsan belli bir noktadan sonra birçok şeyi elde ettiğinde artık bir hâlinin hatırının sorulmasını, derdiyle dertlenilmeyi ister.

----

Y.B- Kocaali’nin bir parçası, hemşerisi olmak herhalde sizin işinizi hem zorlaştırıyor hem de kolaylaştırıyor. Bu ikisi birlikte olduğunda nasıl bir yönetim şekli ortaya çıkıyor?

 A.A- Vatandaşla ilişkilerin birebir ve çok canlı yürüdüğü bütün yerleşim yerlerinde bu sistem aynıdır. İlişkiler çok canlı ve sıcaktır. Ama bunu yaparken herhangi bir şekilde hizmetin aksamasına izin vermemek gerekir. Cumhurbaşkanımızın bu bahsettiğiniz konuyla ilgili söylediği söz vardı. 2009’da belediye seçimlerinden hemen sonra tüm belediye başkanlarıyla yapılan toplantıda, “Hizmet yapmadan seçim kazanamazsınız. Siz şu anda seçildiniz fakat bir sonraki dönemde millet sizin şecerenizi önünüze koyacak. Sadece hizmet yaparak asla seçim kazanamazsınız. Yorulsanız da bunalsanız da asla bunu vatandaşa, hizmet bekleyenlere yansıtmadan yürütmeye çalışacaksınız.” dedi. Hacı Bektaş Veli’nin çok güzel bir beyti var. “Gönül gönüldür olsa da göğsünde bir kahpenin, onu yıkan gitmesin boş yere tavafına Kâbe’nin.” Toplumda ahlaki olarak çok sıkıntıda görünen birinin dahi gönlünü kırdıysan o gönlü tamir etmeden Kâbe’ye dahi gitme diyor. Vatandaşa hizmet ederken işimizi severek yapmalıyız, onların kalbini, gönlünü kırmadan hizmet etmeliyiz. Yapamayacağımız, hayır diyeceğimiz bir hususu dahi vatandaşı kırmadan açıklamalıyız.

Y.B- İlçe Belediyesi olarak göreviniz olmadığı halde talepler alıyor musunuz? Mesela su, kanalizasyonlar, ormanlar sizin alanınızda değil ancak bu bizim işimiz değil demiyorsunuz değil mi? Bu anlamda nasıl bir çalışma prensibi yürütüyorsunuz?

A.A- 2014 yılında büyükşehir uygulamasına geçtiğimizde büyükşehirden ilçelere hizmet veren kurum yöneticileriyle, personelleriyle en çok bu geçiş döneminin sancısız, sıkıntısız ve en çok da vatandaş için bir mağduriyete yol açmayacak şekilde geçmesi adına hazırlık yapıp kendimizce tedbir almaya çalıştık. Üzerinde durduğumuz en büyük husus da bizim personelimizin neyle ilgili olursa olsun Kocaali Belediyesi’ne geldiğinde karayolu, orman kaymakamlık, demeden mümkün olduğunca verimli bir rehberlik hizmeti ve yönlendirme yaparak daha üst düzeyde hizmet isteyen konularda başkan ve başkan yardımcılarına havale ederek ilgilenmemiz ve konuyu çözmeye çalışmamız gerektiğini konuştuk. Büyükşehir’in, ilçelere hizmet eden birimleriyle de görüştük çünkü bu bizim işimiz değil diyerek önüne duvar örülen vatandaş çok kırılıyor ve çok alınıyor. Kamu hizmeti yürüten insanların özellikle belediyelerin, bizim bütün görevimiz tüm vatandaşın mali ve müşterek ihtiyaçlarına en güzel şekilde cevap vermektir.

Y.B- Ankara’yı konuşmak istiyorum. TBMM’de birçok devlet büyüğümüzü gördünüz. 1996 yılından 2002’ye kadarki süreçte Türkiye’nin yaşadığı krizleri, devalüasyonların olduğu bankaların battığı zor ve Türkiye tarihine geçmiş bu dönemde unutmadığınız anılarınız var mı?

 A.A- Benim 14 yıl boyunca görev yaptığım süreçte 2001’deki İkiz Kuleler’in saldırılarından tutunda 5 Nisan kararlarının alındığı ekonomik olarak çok ciddi şekilde zorluk çektiğimiz dönemler oldu. Meclisin en gergin olduğu dönem ve kendimin de çok etkilendiği, zorlandığı dönem olarak Refahyol’dan sonra kurulan 1998’de Anasol-D hükümeti 8 yıllık kesintisiz eğitimle ilgili yaptığı, meclisin uzun süreli çalışmasına yol açan kanun tasarısı, çok ciddi tepkiler doğurmuştu. Meclis bu kararı eğitime vurulmuş bir darbe olarak görüyordu. O zamanki Başbakanımız Mesut Yılmaz Bey “Siyasi hayatıma mal olsa dahi bu yasa çıkacak” dedi ve öyle de oldu. Anılarıma değinecek olursak da Erbakan Hocamız il başkanları, il müfettişleri toplantısı yapardı. Erbakan Hocamız çok disiplinli bir yöneticilik anlayışına sahipti. Bu toplantılarda herkese ayrı bir motivasyon yüklerdi. Milli Gençlik Vakfı’nda üniversite teşkilatıyla ilgili görevdeyken Erbakan Hocamız gelir ve bize 2-3 saat boyunca seminerler verirdi. Son 20 dakikasında da bizleri kaldırır adeta sözlü yapar gibi ne görev yaptığımızı, birimlerimizi, yürüttüğümüz teşkilat çalışmalarını sorardı. Bu toplantılarda Erbakan Hocamız bizlere bir ordu komutanı, devlet başkanıymışız gibi davranırdı. Erbakan Hocamız, sınıf temsilcisi pozisyonundaki bir insana dahi yüklediği misyon, ona açtığı ufuk o kadar ileri düzeyde ki oradaki herkes ben çok büyük ve çok mühim bir görevin içerisindeyim, düşüncesine kapılırdı. Milli Gençlik Vakfı ve bunun gibi sivil toplum kuruluşlarının bir parçası olduğunuzda çok ileri seviyede bir donanıma sahip oluyorsunuz, yüksek bir organizasyon kabiliyetine vakıf oluyorsunuz. Tüm bu kurumlarda elde ettiğimiz tecrübeler, sahaya çıktığımızda bugün karşımıza çıkıyor. Erbakan Hocamızın teveccühüne mazhar olanların, o dönemdeki yapılan çalışmaların, hazırlıkların ne denli önemli olduğunu sonra gördüm.

Y.B-Kocaali fındığı kalitesi, randımanı ve rekoltesiyle adından söz ettiriyor. Fındığın etkisini Kocaali tam olarak hissediyor mu?

 A.A- Kocaali, Türkiye fındık piyasasında 30 bin ton ortalama üretimiyle toplam üretimin 650 bin ton olduğunu düşünürsek %4’lük bir üretim payına sahip. Kocaali bir de Türkiye’de fındık üretimi alanında birim başına en yüksek verimin elde edebildiği topraklara sahip. Kocaali’ye 25 milyonun üzerinde doğrudan gelir desteği sağlandı ve birçok çiftçi bu kaynaktan istifade etti. Kocaali’nin milli ekonomiye Türkiye’ye çok büyük katkıları var bu katkı Kocaali’ye ne kadar geri dönüyor ya da elde edilen gelir ne kadarıyla Kocaali’nin geleceğine, bu gününe yatırım olarak yansıyor diye düşünürsek bu konuda çok başarılı olunduğu söylenemez. Genel anlamda fındıktan elde edilen gelir büyük ölçüde dışarıda yatırıma yansıyor. Son dönemde Kocaali’nin merkezinde belediyecilik, şehircilik anlamında birtakım eksikliklerin tamamlanmasıyla sahil ve turizmle ilgili bölümler fındıktan elde edilen önemli gelirin bir kısmının Kocaali iç piyasasına girmeye başladığını söyleyebiliriz. Kocaali’den elde edilen gelirin Kocaali’de yatırıma dönüşmesi lazım. Pandemi sürecinde insanların kendilerini yavaşlattığı, içlerine ve özlerine döndüğü bir sürece girdik. Bu anlamda Kocaali gibi doğal güzelliği ve tabiatın kendini çok fazla hissettirdiği yerler daha da kıymetlendi.

----

Y.B- Kocaali’de yeni açılan Denizcilik Meslek Yüksekokulu’nun ne gibi katkılar yapacağını düşüyorsunuz?

 A.A- Kocaali Denizcilik Meslek Yüksekokulu, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem Yüce’nin tespitiyle Sakarya’da deniz olduğunun tescili oldu. Ben bu vesileyle Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Rektörümüz Mehmet Sarıbıyık hocamıza da çok teşekkürler ediyorum. 2000 yılında Kocaali’ye benzer bütün yerlerde olduğu gibi Akçakoca’da mevcut olan yüksekokulun bizde neden olmadığına dair düşüncelerimi beyan ettim. Akademik camia ve öğrenciler açısından bu ilçenin bir cazibe merkezi haline getirilip daha sonra da buraya bir okul inşa edilmesinin taraftarıydım. Kocaali’yi öyle bir zemine oturtmalıyız ki burayı kazanan öğrenciler ve onların ailelerinin gönül rahatlığıyla çocuklarını göndersinler. Türkiye’nin herhangi bir yerindeki gibi sıradan bir meslek okulu programları gibi bir program değil Denizcilik Meslek Yüksekokulu gibi sektör için dünya denizciliği için çok önemli olan denizcilik meslek yüksek okulunu uygun görüp açtıkları için bu imkânı verdikleri ve bu talebimizi kabul ettikleri için üniversitemize çok teşekkür ediyorum. Öğrencilerimiz bu okulda dil faktörlerini de aşarlarsa denizcilik adına çok büyük yol kat edeceklerini düşünüyorum maddi olarak da büyük imkanlara sahip olabilecek bir eğitim alacaklar.

----

Y.B- Maden Deresi’yle ilgili şu an yürütülen bir çalışma var mı?

 A.A- Maden Deresi, Acarlar Longozu ve Taraklı’nın gün yüzüne çıkıp Türkiye turizm envanterine dahil edilmesinde Prof. Dr. Mustafa İsen (25. ve 26. Dönem Sakarya Milletvekili) Hocamızın hakkını teslim etmek lazım. Maden Deresi ile ilgili korumak, yıkmadan yapmak hususunda dikkatle yürütülen çalışmalar var. Buradaki yatırımların önünü açacak ve kırmızı çizgileri belirleyecek yol haritasını yatırımcıların önüne koymak zorundayız. 6 yıldır devam eden bir çalışma var idare olarak bunu mutlaka tamamlamamız gerek. Pratik olarak bugün Maden Deresi’nde büyük eksikliklerimiz var orası cennetten bir köşe orada yatırım yapacak biri bu yol haritası önüne koyulamadığı için koruma kısıtlamalarına uygun imar planı yapılıp önüne getirilemediği için yatırım yapmakta zorlanıyor. Ancak Kocaali Belediyesi’nin markadan aldığı destekle yürüttüğü bir proje var. Oryantiring çalışması ve Maden Deresi yürüyüş güzergahının güvenli hale getirilmesi, seyir terasların yapılması projesi buna ek olarak Büyükşehir Belediyesi’nin bizim yaptığımız çalışmanın da içinde olduğu Maden Deresi’ndeki vatandaşlarımızın yazın yüzlerce, binlerce insanın bir günde ziyaret ettiği bölgenin tamamındaki ihtiyaçları giderecek, bölgeye daha güvenli ve huzurlu ziyaret edilebilir yürüyüş yolları sunan bir proje var.

---

Y.B- Önümüzdeki süreç boyunca Kocaali’yi taşımak istediğiniz bir yer var mı?

A.A- 2009’da göreve başlarken Kocaali’yle ilgili düşündüklerimi 10 yılda büyük ölçüde yerine getirdim. 2019 sonrasında bütün amacım Kocaali’nin eksiklikleri üzerinde yoğunlaşmak, bu eksikliklerden birisi Meslek Yüksekokulu’ydu ve sağlam bir bölümle tamamlandı. İstihdamla ilgili Kocaali’nin bütün güzelliklerini ön plana çıkararak istihdamın bir parçası olarak kullanmak istiyoruz. Kocaali’ye ait doğal güzelliklerin, Karasu’daki Organize Sanayi’nde ve yeni savunma sanayi yatırımlarının olduğu belki de Türkiye’nin yerli otomobilinin birtakım aparatlarının üretileceği, güçlü bir sanayi bölgesinin oluşturulacağı bölgede yaşam alanı olmasını istiyoruz. Kocaali’de yaşayan gençlerin, geleceklerini Kocaali’de görebilecekleri bir ortam hazırlamak istiyoruz ve bunun önündeki problemleri ortadan kaldırmak istiyoruz. İlçe merkezimizde 40 dönüm kadar bir alanda kentsel dönüşümle ilgili bir adım atmamız gerekli. 2015 yılında bu anlamda büyük gayretler ettik, vatandaşlarımızla görüştük ancak genel anlamda vatandaşımızın büyük ölçüde rızasını alamadık. Eğer şartlar uygun olursa ve vatandaşlarımızın Kocaali’deki konut üretiminin onlara sağlayacağı faydaları gördüğünde ve bütün canlılığın merkezde değil de farklı bölgelerde olduğunu tespit ederek kendisinin sürekli zarar ettiğini, evinin değerinin düştüğünü görecek ve bize gelip düşündüğünüz şu projeyi gelin gerçekleştirelim, diyecek çünkü merkez kayıyor. Bir diğer hususta İstanbul ve Türkiye için çok önemli bir içme suyu kaynağı olan Melen Barajı’nın bizim bölgemize yapacağı olumlu olumsuz birçok etkisi var.

----

2009 yılından bu yana sürekli bu konuyu takip ediyoruz. İSKİ Genel Müdürü’nü ziyarete gittiğimizde İstanbul’un su ihtiyacının hangi kaynaklardan karşılandığını gösteren veriyi önümüze koymuştu. %27’si Melen’den geliyor. İstanbul için çok önemli olan bu baraj Kocaali için de çok önemli 20 bin dönüm alanın kamulaştırılmasına sebep oldu. Baraj faaliyete geçtiğinde hidroelektrik santrali ve enerji üretimi gerçekleştirildiğinde buraların Kocaali’ye çok ilave katkıları olacağını düşünüyoruz. Barajın su kalitesini etkilemeyecek ancak yörenin cazibe merkezi olmasını destekleyecek birçok düşüncemiz var.

Y.B- Kocaali Belediye Başkanlığı yaptığınız yoğun ve aktif geçen döneminiz içerisinde kitap okumaya fırsat buluyor musunuz?

A.A- Kitap okurum ve kitap okumayı çok severim. En son Kocaalili olduğunu bildiğim Tugay Zehir adında bir yazarın psikolojik bir romanını okudum. Kitabın adı “Muamma” içinde psikolojik tahliller bulunan sürükleyici bir roman herkese tavsiye ederim.

Y.B- Başkanım çok teşekkür ediyoruz.

A.A- Ben teşekkür ediyorum.

Editör: Haber Merkezi