Birkaç gün önce yaşadığımız Düzce merkezli deprem panik yarattı ve binlerce kişinin ölümüne yol açan 1999 Adapazarı Depremini akla getirdi. Konuyla ilgili Özel Adatıp Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümünden Prof. Dr. İsmet Teoman Benli bilgilerini paylaştı.

“1999 Adapazarı depreminde bir ekiple gelerek burada o zamanın SSK Hastanesi bahçesinde çadırlar kurarak sağlık hizmeti sunduk. Depremlerde ölümün en sık sebebi vital organların künt veya kesici travmaya maruz kalmasıdır. İkinci en sık neden ise enkaz altından canlı çıkarılan hastalarda meydana gelen ezilme yaralanmalarıdır. O dönemde sağlıkçılar çok zor şartlarda, hastane önlerindeki çadırlarda hizmet verdiler. Deprem şartlarında yapılan tedavilerde, enkaz altında kalan bazı hastalarda ilk yardımın yanlış yapılabildiğini gördük” dedi. Prof. Dr. İsmet Teoman Benli’ye bu yanlışların neler olduğunu sorduk.

“İlk gün Ankara’da çalıştığım hastanede enkazdan çıkartılan çoğu hasta ezilmiş ve şişmiş uzuvun kompartman sendromu dediğimiz dolaşım bozukluğuna yol açan durum kesin olarak saptanmadığı halde, uzuvlarda kesiler yapıldığını fark ettik. Temel olarak deprem yaralanmalarında öncelik depremzedeyi hayatta tutmaya çalışılmaktır. Sonrasında kırık ve hastada enfeksiyon oluşması önlenmeye çalışılır. Üçüncü sırada kırığı tedavi etmek ve dördüncü sırada kırık ekstremitenin fonksiyonlarını sağlamak gereklidir” dedi. Tam olarak anlamak için Prof. Dr. İsmet Teoman Benli’den Ezilme sendromunu açmasını istedik.

“Ezilme Sendromu, kısaca enkaz altında kalan depremzedenin akut böbrek yetmezliği ve yaşamsal fonksiyonlarının bozulması halidir. İlk defa 1941 yılında Blitz bombardımanı sonucunda ölen hastalarda, akut böbrek yetmezliği ve travmatik kas hasarı arasındaki ilişki Bywaters ve Beall tarafından ortaya konarak tanımlanmıştır. Sıklıkla depremlerden sonra karşımıza çıkan ezilme yaralanmaları Ezilme (Crush) Sendromunun büyük bir çoğunluğunu oluşturur. 17 Ağustos 1999 tarihindeki Richter ölçeğine göre 7.4 şiddetinde olan ve 45 saniye süren Marmara Depremi, resmi raporlara göre 17.480 ölüme ve 43.953 yaralanmaya yol açmıştır. Elde edilen verilere göre böbrek fonksiyon bozukluğu saptanan 639 depremzedenin neredeyse 3/4’ünde diyaliz yapılması gerekmiştir. Bu 480 vakanın yarısında akut böbrek yetmezliği gelişmiş ve ¼’ü kronik diyaliz hastası olmuşlardır. Üstüne üstlük bu hastaların ekstremitelerine uygulanan ekstremite gevşetici kesiler ile bazılarında böbrek yetmezliği düzeyleri artmıştır.” şeklinde açıkladı. Sonuç olarak ne yapılmalıdır sorumuzu Prof. Dr. İsmet Teoman Benli şöyle cevapladı.

“Sonuç olarak ezilme ve deprem yaralanmalarında, en önemli yaklaşım majör travma geçiren hayati riski olan %10’luk hasta grubunun hayatta tutulması için gösterilen çabadır. Su kaybı ve bizzat travma nedeniyle gelişen tansiyon düşüklüğü ve elektrolit dengesizliği ile mücadele edilmelidir. Klinik olarak hipotansiyon, şuur bulanıklığı, kaslarda güçsüzlük ve idrarda kahverengileşme görülür. Enkaz altından çıkartılan hastaya derhal damar yolu açılmalı ve sıvı replasmanı yapılmalıdır. Ezilme senbdromunun tedavisi nefrolojiktir. Serum ve bikarbonat verilir. Potasyum içeren mayiler asla verilmemelidir. Sıvı-elektrolit dengesinin sağlanması için tekrarlayan hemodiyalizler can kurtarıcıdır. Ezilen ve kompartman sendromundan şüphe edilen vakalarda acil fasiyotomi ve ampütasyon yapılmamalıdır.” diye sözlerini tamamladı.

Editör: Haber Merkezi