----

Yahya Bakır: Görünen bir iş hayatı var, bir de bu tablonun arka yüzü var. Bu arka yüz hiç kolay oluşmuyor. Bir tarihi, bir öyküsü, bir hikayesi var. Urgancıoğlu şirketi kurulurken bunun temelinde nasıl fedakarlıklar yatıyor? Nasıl zorluklar çektiniz? Bunlara dışarıdan bakanlar çok bilmiyor. Urgancıoğlu şirketini ve Ali Urgan’ı tanıyabilir miyiz?

 Ali Urgan: 1980 Pamukova doğumluyum. İlk ve orta öğretimimi Pamukova'da tamamladım. Daha sonra Sakarya Endüstri Meslek Lisesi torna tesviyeden 1997 yılında mezun oldum. Evliyim, iki kız çocuk babasıyım. Ali Urgan’ın çocukluğu ve gençliği tırnaklarla kazıya kazıya kurulan torna tesviye atölyesinde geçti. 1976 yılında babam sayesinde başlayan bu macera da ben de 1986- 1987 yıllarında ilkokul birinci ve ikinci sınıftan itibaren okuldan çıktığımda o heyecanla o atmosferde torna atölyesinde su motoru tamir eden babama yardım etmeyle başladım. Yağlı anahtarlarla… Benim ticaret serüvenim böyle başladı. Benim maceram sağ olsun babamın stratejik ticaretiyle bölgemizin yol durumundan faydalandık. Bilecik, Bozüyük, Kütahya, Afyon, Antalya'ya kadar uzanan bir yol var. O yolun yoğun trafiğinden ticari anlamda faydalandık. Bu güzergâhtan geçen araçların ihtiyaçlarını giderelim düşüncesiyle açtığı küçük bir dükkanla tezgahtarlıkla başladım.

----

Y.B- Siz tam böyle işin içinde büyümüşsünüz. Bu da çok büyük bir avantaj değil mi?

 A.U-Çekirdekten yetişme dediğimiz o olayın tam bir örneğiyim.

Y.B- Aslında atölyede büyümüşsünüz desek abartı olmaz. Bu tabii dünyayı görmenin ne anlama geldiğinin alın terinin ne demek olduğunu bilmektir. Şimdi bir şoför geliyor, İstanbul'dan Antalya'ya gidiyor, yolun zorluklarını anlatıyor, hasretini özlemini anlatıyor. Siz bunu da görüyorsunuz aslında çok güzel örnekler var. Gençlere ne tavsiye edebilirsiniz? Babanız size bir yol açtı ama siz bu yolda ilerlemek için üzerine ne koydunuz?

A.U- En büyük avantajım babamın bana genç yaşımda güvenmesi oldu. 15-16 yaşındayken şirketimizin, işletmemizin büyük bir sorumluğu benim üzerimdeydi. Babam bana sorumluluklar yükleyip uzaktan seyrederdi. Hata yapmamı beklerdi. Hatalarım küçükse görmezden gelir, hatalarım büyükse dur, derdi. Kendisi işin kaynağında olduğu için bana başarılı bir öğretmen oldu. Ben de bu güveni sarsmamak adına ciddi bir efor sarf ettim. Lisede torna tesviye okurken kendi iş yerimde staj yapma imkânım olmasına rağmen gelecekteki hayalim çok insanla çalışmaktı, bundan dolayı bu psikolojiyi, işçi ve işveren psikolojisini öğrenmek istedim. Bunun için Sakarya'da başka bir firmada staj yaptım. 6 ay yapmam gereken stajı 1 sene yaptım. Başarı halkamda personellerimin ve çalışanlarımızın büyük katkıları var. Onlarla birlik ve beraberlik içinde olmamız, o güveni karşılıklı sağlayarak merdivenleri hızlı bir şekilde çıkmamızı sağladı.

----

Y.B- Başta da söylediniz aslında babanızın size güven duyması sizin çalışanlarınıza, çalışanlarınızın size güven duymasına vesile olmuş. Bu cümleyi çok tekrar ettiniz. Bunu biraz açıklamak ister misiniz?

A.U- Hayatımın her noktasında en hassas davrandığım şey güven konusudur. Para kazanılır; kaybedilir, araba, ev, kazanılır; kaybedilir ama güven eğer kaybedilirse her şey biter. Ben bu noktada çok hassasım bizim işimiz gereği birçok firmanın distribütörlüğünü yapmaktayız. İnsanlarla birçok fabrika ve birçok üretici ile muhatap olmaktayız, onlarla çok kısa sürede hızlı bir şekilde iş bitirmemizin sebebi karşılıklı güvendir. Güven üzerine kurulu şirketimiz kendi ahlakımız bizim bu işleri başarmamıza sebep oldu.

Y.B- Bu güven duygusunun, çalışanlarınızın da kendi başlarına karar almasında faydası oluyor değil mi?  Babanızın da size güven duyması sizin karar almanızı sağladı. Böyle hikayeleriniz var mı? Risk aldığınız babanızın sizi uzaktan izlediği bakalım ne yapacak dediği olaylar oldu mu?

A.U- Evet var. Bu hikâyeyi anlatmak beni çok heyecanlandırıyor. Dedemin babası, biz çok eskiden urgancıyız, urgancılıktan geliyoruz. Osmanlı'ya urgan yapmış bir aileyiz. Dedemin babası, dedeme bir şeyler söylüyor. Bu arada dedem çok iyi bir kaynakçıdır. Dedeme diyor ki; onun adı da Ali’dir. “Ali git oğlum büyükşehire, büyükşehirde yap bu işi. Bu sanatı biliyorsun, iyi yapıyorsun. Bu yüzden büyükşehire git!” Dedem bir şekilde gidemiyor. Pamukova’da kalıyor. Sonra babam atağa geçiyor, dedem babama diyor. “Git bu işi Adapazarı’nda Sakarya'da yap. Daha çabuk büyürsün. Sende bu imkân var.” Ama babam da gidemiyor. Ben babamdan dedemden duyduğum bu hikayeleri kendime şiar edinip, hayatımın 40. yaşına bir hedef koydum. Ben 40 yaşında Sakarya'da olacağım. Başarılı bir işim, konumum olacak. İki kişi, üç kişi çalıştığımız şu anki işime onlarca yüzlerce insana ekmek veren bir seviyeye taşıyacağım, dedim. 2008 yılında Sakarya’ya geldim. 3 yıl üst üste zarar ettim. Babam işler nasıldı, dediğinde işler iyi baba oluyor, dedim. 3. sene dedim ki; oluyor diyorsun ama üzerinde bir sorumluluk var, ailen var, hata yapmamalısın hatanın üzerine gidersen boğulursun, dedim. 3. seneye geldiğimde her şey çok güzel oldu. Ciddi anlamda büyümeye başladım ve sonra çok şükür Urgancıoğlu 55 çalışanıyla büyük bir firma haline geldi.

----

 

Y.B- Urgancıoğlu, urgan yapmaktan, küçük atölyesinde araçları tamir etmenin ötesine geçti. Hangi alanlarda uzmanlaştınız, nelere hitap ediyorsunuz?

A.U- Urgancıoğlu hangi alanlarda uzmanlaştı? İşte dediğim gibi bu yolun üzerindeki hareketlilikle, oto yedek parçalarıyla, bu alanı daha da genişleterek yaklaşık 2000’li yıllarda damla sulama sisteminde zirveyi yaşadık. O zamanlar sulama sistemleri yeni yeni gündeme geliyor, kurduğumuz ekip ve arkadaşlar sayesinde bu konuda ciddi boyutta geliştik. Damla sulama sistemlerinde bölgemizin merkezi Pamukova, Geyve, Osmaneli, Sakarya biliyorsunuz süs bitkisi Sapanca ve Arifiye’de gelişti. Onlara aynı şekilde sulama sistemleri ile süs bitki ekipmanlarının tedariğine devam ettik. 2008 yılında Sakarya merkeze alt yapı ve üst yapı boru grupları ile ilgili birçok markanın distribütörlüğünü aldık. Son ataklarımızda da bölgesel olarak, Kocaeli ve Sakarya'nın Marshall olarak boya dağıtımını üstlendik. Ayrıca yine yapı kimyasalları ve kimyasal gruplarda Henkel firması ile bir ortaklığımız oldu. Yakın zamanda Bilecik, Sakarya, Kocaeli, Bolu, Düzce hattında da bölge distribütörlüğünü, yeni personellerimiz ile alıp bu şekilde devam edeceğiz.

Y.B- Dedenizin babasının hayali, Sakarya'da değil; bölgesel olarak devam ediyor.

A.U- Evet hayalimiz Adapazarı’ydı. Biz Kocaeli ’ye, Düzce’ye, Bilecik'e kadar hitap eden bir firma olduk.

----

Y.B- Peki gelecek planlarınız var mı? 40 yaşında bu kadar büyüdünüz ama gelecekte şöyle bir planlama yapacağız diyor musunuz? Yoksa kendi ölçeğinde kendi kendine mi gidiyor?

 A.U- Ticarette bir yere başladığınızda durmak mümkün değil, durmak istiyorsunuz ama arkadan gelen o ihtiyaçlar sizi yenilenmeye büyümeye götürüyor.

Y.B- Ulusal ve uluslararası firmalar, bölgesel ve yerel anlamda güvenilir, bir partner bulduğunda onları da büyütmek istiyorlar. Onlarla birlikte büyümek istiyorlar çünkü güvenilir bir şirket varlığı ulusal ve uluslararası firmaları bölgesel anlamda gücünü de gösteriyor. Belki de bu yüzden bu firmalar sizi de büyütmek zorunda kalıyor.

A.U- Az önce de söylediğiniz gibi güven mevzusu çok önemlidir. Güven sayesinde elde edilmesi zor gibi düşünülen şeyler bir anlamda önünüze çıkıyor. Bunları iyi planlayıp iyi derleyip pazara da hazır bir şekilde çıktığınız zaman başarı bir şekilde geliyor.

Y.B- Güzergâhtaki kamyon ve araçlara hizmet verirken enteresan bir girişiminiz oldu mu? Şu alanda da kendimi geliştirebilirim, risk almalıyım, dediğiniz bir nokta oldu mu?

A.U- Evet oldu. 90’lı yıllarda yine ana yolun hareketli olduğu dönemler kamyonlar geçiyor. Devlet bir yasa çıkarttı. Dedi ki; kamyonların, tırların kasalarında reflektör zorunluluğu olacak. Hızlıca yürürlüğe girdi. Aksesuar dükkanım vardı, yedek parçanın yanı sıra aksesuar da yapıyordum. Bu kanun çıktı ve hemen aklıma kasa reflektörlerinin yapılması zorunluluğunu fırsat çevirmek geldi. Reflektörler üretilecek, bize gelmesi bir ay sürecek. Devlet bunu sıkıştırıyor. Hızlıca Adapazarı’na geldim. Bir toptancıdan reflektör aldım. Sonra dükkâna geldim, reflektörleri topladım, sacları gazetede okuduğum belirli standart ölçülere göre kestirdim. Bunları alıp imalata sac kesen bir abimize yaptırdım. Ama risk aldım, o günkü tüm hasılat ile daha önceki hasılatları bu işe yatırdım. Babamı da zorladım. O gece 40 takıma yakın reflektör sattım. Kamyoncular bir ürün acilen lazımsa birbirlerine haber verir ve oraya anında dolarlar. Bizim dükkânın önünde onlarca kamyon oldu ve arkadaşlarımdan yardım istedim. Ciddi anlamda o akşam ve onun gibi akşamlarda kâra geçtim. Ta ki fabrikalar üretime geçip bana rakip olana kadar bu işi devam ettirdim. Ama o sırada çok büyük kazançlar elde ettim. Hayatımın kısa sürede en kârlı olduğu günlerdi, diyebilirim.

Y.B- İş adamı olmak tüccar olmak tacir olmak fırsatları iyi değerlendirmekle ilgili değil mi?

A.U- Tabii kesinlikle onu görebilmek, hissedebilmek... Ben şu anda Sakarya'da yaptığım bazı işleri dünya gazetesinden iki yıl önce üç yıl önce belki de beş yıl önce okudum. Gelecekte olması gereken zorunlulukları görerek adım attım. Arıtma tesisleri şu anda fabrikalarda olmazsa olmaz. Ama bundan beş yıl önce o kadar da ağır şekilde istenmiyordu. Bunları görerek bu ürünlerin bayiliklerini aldım. Bu bayilikleri almak benim için çok zordu, çok ürün alıp stoğa koymam gerekiyordu. Ciddi sermayelere ihtiyacım vardı. Birikimimi bu işe yatırdım. 2 yıl bekledim 2 yılın sonunda zorunluluklar oluştu. Bu ürünler fabrikalarda olmazsa olmaz hale geldi. Fabrikalar kurulurken bu arıtmaların yapılması zorunlu hale geldi ve o anda ben devreye girdim. 2 yıl bekliyordum. O anda bunu fırsata çevirdim. İstikrarlı bir şekilde tedarikçilerime bu ürünleri verdim. Onlarda uyguladılar ve üretime geçtim.

Y.B- Okumayı seviyor musunuz? Okumanın ticaretinize bir faydası oldu mu? Bu anlamda neleri takip ediyorsunuz? Hem ticaret hem okumak aynı eksende mi devam ediyor?

A.U- Okumak zaten hayatımızın bir parçasıdır. Sanat okulu mezunuyum ama hiçbir zaman takibi yenilikleri takip etmeyi bırakmadım. Sosyal medya, telefonlar, teknoloji sayesinde artık her şey çok basit ve ulaşılabilir. Bunu doğru yerde de kullanabilirsiniz, yanlış yerde de kullanabilirsiniz. Ben bunu elimden geldiği kadar %90 olarak yeni öğreneceğim şeylerde kullanıyorum. İzlemem gereken, dinlemem gereken bir şey varsa dinliyorum, dinleme konusunda çok başarılıyım, dinlediğin bir şeyden bir pay çıkartmak, konusunda çok başarılıyım. Bunları takip ederek özellikle genç arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Teknoloji çok gelişti, çok büyüyor, sizin bunu nasıl kullandığınıza bağlı nereden pay çıkaracağınızı siz belirlersiniz. Sosyal medyayı ticarete dökebilmek önemli. Biz şu anda e-Ticaret’te başarılıyız. Ürünlerimizin birçoğunu e-Ticaretten pazarlıyoruz

Y.B- Jeff Bezos bunu 1994 yılında başlatmış. Tabi şu anda dünyanın devlerinden dünyanın her yerine ulaşan bir organizasyonu yönetiyor. Şunu anlamalıyız yeni nesil dükkâna malzemeleri koyduk. Biz bekliyoruz müşteri gelirse Allah bereket versin gelmezse ne yapalım dememeliyiz değil mi?

A.U-Kesinlikle öyle, bunu düşünen tamamen geriye gider. Bir söz var, bu dünyada ticaret hayatında ben durayım, bekleyeyim ne küçüleyim ne büyüyeyim demek bile şu anki ticari hayatta gerilemeyi getirir.

Y.B- E-Ticaret konusunda biraz da zorunda kaldık. Sistem buna bizi itti. Bazen şöyle eleştiriler geliyor. Dünyada zaten her şey üretildi her şey bitti. Bu saatten sonra ben ne yapabilirim ki amazon uçmuş, gitmiş. Microsoft bu kadar gelişti, Apple başka bir frekansta, uçaklar, arabalar kameralar mikrofonlar yapılmış, teknoloji almış başını gitmiş, ben ne yapacağım? diyenlere bir öneriniz var mı?

A.U- Bu işin bir sonu yok, bu işin ucu çok açık. Benim hayalimde bir proje var. Biliyorsunuz, bölgemizde sanayi var, ticaret var. Birçok nimet var, çok değerli üreticilerimiz var. Bizim göremediğimiz, ürünlerini pazarlayamayan üreticilerimiz var.

Y.B- Yani üretmek yetmiyor mu?

A.U- Evet yetmiyor. Asıl önemli olan pazarlamak, hızlıca pazarlamak, rakipleriniz sizi geçmeden siz önde olmalısınız. Belgeleri olan güzel üreticilerimiz var. CE belgesi var, İSO belgesi var, TSE belgesi var, bir yerde eksiklikleri de var. Pazarlayamıyorlar, bölgemiz için söylüyorum, bu girişimlerde bulunsun gençler birçok değerli ürünümüz var. Bu ürünlerle yeni sektörler doğabilir. Bu paylaştıklarım aslında ciddi bir bilgi aktarımı ben bilgi paylaşmayı seviyorum bilgi paylaştıkça çoğalır. Kalkınma hep birlikte olur, hayatında ben diye bir şey yok. Biz var, biz varsak hep beraber güçlenirsek yapamayacağımız bir şey yok. Gençler, girişimciler pazarlama siteleri kurun değişik faktörler de farklı yönlere kendinize verin buradan bir sonuç alacaksınız. Kesinlikle üretiyorum ama hayalim dünyaya pazarlamak.

Y.B- Dünyada e-Ticaret yapan birçok internet sitesi bizim sokağımızda ürün satabiliyorsa bizim de Tokyo'ya, New York'a, ürün satmamız gerekir. Çünkü artık dükkanlarımızın yerinin lokasyonunun bir önemi yok. E-Ticaretle her yere ulaşabilirsiniz. Pandemi döneminde e-Ticarete ulaştıktan sonra o tabloda ne olduğu, rakamlar sizi şaşırttı mı, bekliyor muydunuz?

A.U- Beklentimizin çok üzerinde oldu. Tabii nasıl hareket ettiğinizde önemlidir. Ürününüz yoksa oraya mal koyamıyorsunuz. Orası öyle bir yer ki hızlı bir tren gidiyor, o trenden atlarsanız bir daha binemiyorsunuz, bilmek için tekrar zaman harcamanız gerekiyor. Orada müşteri güvenilirliği müşterinin beğenileri, yorumları, ürününüzün devamlılığı çok önemli ekibim bu anlamda kendilerini çok kısa sürede geliştirdi. Hata yapmadan nasıl zirvede kalırız diye düşündüler. Her türlü hatayı gözeterek hareket ettiler.

Y.B- Üretiminizin kaçı e-Ticaret üzerinden yapılıyor? Ama sizin işiniz tarım sektörü olduğu için daha çok müşteri geliyor ve ürünü görüp alıyor. Büyük ölçekli satışlar için söylüyorum. İnternet satışı, biraz daha ev kullanımı ya da benzeri ürünler olduğu için belki oransal anlamda çok fazla görünmez ama sayısal anlamda bir rakam vermemiz mümkün mü?

A.U- Günlük yaklaşık 150 müşteri ulaşıyoruz. Bazı ürünlerin, gelip görülüp alınması gerekiyor.  Birçok ürünü yerinde pazarlayabiliyoruz. Müşterilerimiz geldiğinde tedariğini yapabiliyor. Ama mutlaka tarım sektörü de olsa 65.000 kalem ürün çeşidimiz var. Bu ürünlerin içinde çok satılan dikkat ve ilgi çeken farklı ürünlerimiz var.

Y.B- Peki şu anda ticaret ne yöne gidiyor, insanlar hayatlarını kolaylaştıran ergonomik ürünleri mi tercih ediyor?

A.U- Şu aşamada hızlıca tükettiği ürünleri tercih ediyorlar ama ben inanıyorum ilerleyen zamanlarda ince eleyip, sık dokuyup uzun vadede alacağı ürünleri de takip ediyorlar. Takip edilen sayısı çoğaldığı zaman indirim yapalım diyoruz. Müşteriler görüyor, bakıyor, diyor ki; bu 5000 TL ama ben Urgancıoğlu sitesinde 4300 TL'ye gördüm. Müşteri memnuniyeti %100 teslimat süresi çok kısa her şey dört dörtlük o zaman diyor ki, ben niye fazla para vereyim.

Y.B- İnsanlar gece siz uyurken bakıyorlar, ürünü görüyorlar, onla ilgili düşünüyorlar ve sizde bunu görüyorsunuz, kişinin bir ürünü ne zaman baktığını detayları görüyorsunuz. Sitede ne kadar durduğunu görüyorsunuz, bunların hepsi bir avantaj, şu an dünyada çok büyük şirketler var. Bu şirketlerin birçoğu hiç depolamadan bir başkasını depolarına ve ürünlerini kullanarak bu işi yapıyorlar. Bu anlamda Pandemi süreci bizi buraya doğru itti ama gelecekte ne görüyorsunuz?  Dünya tamamen el ticarete mi yönlendirilecek ya da bir katkısı olacak mı?

A.U- Bence e-Ticaret bir tarafın pazarlama yönü ama bakarsak gelecek için ticari olarak neler yapılabilir, neler olabilir. Bir kere olmazsa olmaz, gıda yemeden içmeden durabilir misiniz? Pandemide bile diyorlar ki; şu meyveden yersen direncin daha fazla olur şu sebzeleri tüketirseniz, gelecek olan hastalığa karşı bir cephe olur. Şunu söylemek istiyorum ayvanın bu yıllardan beri biliniyor birçok alanda, Türkiye olarak biz maalesef biraz geç öğrendik. Ancak ayva öksürüğe iyi gelir, ciğerin tedavisine iyi gelir, nefes darlığını iyi gelir. Bu bilimsel bir araştırma ve ispatlanmış bir olgudur ayvanın suyu ayvanın göbeğinin kaynatılıp suyunun yapılması bunlar üzerine çalışmalar yapıyoruz ve ispatlıyoruz. Ne oldu bir sektör doğdu. Sadece bir gıda üreterek kilosunu 3 TL'ye satmak değil. Bizim ayvayı katma değere çevirmemiz gerekir. Ayvanın tatlısını, suyunu, özünü çekirdeğinden ve kozmetik sanayide ne kadar değerli bir ürün olduğunu bilmemiz gerekir ve bizim bunları kendi ülkemizde Türkiye olarak işlememiz gerekir. Benim en büyük hayalim o her yerde söylüyorum lütfen rica ediyorum yapın. “Bana neden sen yapmıyorsun?” diyorlar. Ben zaten kendi işimde uzman olmuşum bunu daha da ileriye taşımam gerek. Kilosu 3 TL olan bir ürünün 10 gramını 3 TL'ye satalım 100 gramını 3 TL'ye satalım, yani bir ürünü işleyelim. Bu ürüne katma değer sağlayanım.

Y.B- Tarım ürünlerinin bir markaya dönüşmesi ve pazarlanması tarım sektörünün güçlenmesi açısından çok önemlidir, bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

A.U- Kesinlikle öyle… Gıda üreteceksiniz, paketleyeceksiniz, farklı bir argümanla sunacaksınız. Sakarya’mızda sanayi çok kuvvetli farklı alanlarda ve çeşitlerde dünyaya pazarlayabileceğimiz yüzlerce makine ve yedek parça var. Gücümüzün farkında olmalıyız.

Y.B- Genç arkadaşlarımız üniversiteyi bitiriyorlar ya da liselerin ilgili bölümlerinden mezun oluyorlar. Diyorlar ki; ben devlete bir kapak atsam da kendimi güvene alsam. Ama sonra bu eksenden çıkmak istiyorlar. Girişimci olmanın temelinde sadece benim buna ilgim var, demek yeterli midir? Bu genç arkadaşlara girişimci arkadaşlara ne önerirsiniz?

A.U- Genç girişimci arkadaşlara sabır diliyorum. Ben 12 yaşında hayal etmeye başladım. 40 yaşında başarılı oldum. 28 yıldır sabırla işimi en güzel şekilde yaptım. İşinize yatırım yaparak alabileceğiniz lüks bir arabadan, lüks bir evden vazgeçerek başarıya ulaşabilirsiniz. Bütün hayallerinizden, hobilerinizden demiyorum, hobilerinizden ödün vermeyin ama bazı şeylerden vazgeçip sermayenizle ticarete yapabilirsiniz.

Y.B- 10.000 liralık telefonla ya da 5000 motor gücündeki bir araçla gezmek bizi güçlü yapmaz mı?

A.U- Beni yapmadı, normal bir aracım var. Bazen otobüste bile seyahat etmeyi severim. Ama ben biraz Sakıp Sabancı’nın takibinden gittim. Onun vizyonunda her şeyi sabırla yapacaksın en son hepsini birden alabilirsin hepsi senin olabilir hatta fabrikası bile senin olabilir olgusu yatıyordu. Yani bu çizgiye baktığımızda çalışmak, çalışmak, çalışmak!

Y.B- Bir de bizim kaçırdığımız bir şey var. Aracınıza binip buraya geldiniz. Yapacaklarınız sınırlı radyoyu açıp radyo dinleyebilirsiniz ya da telefonla birini arayıp Bluetooth’dan konuşabilirsiniz. Otobüsle gelseydiniz neler yapabilirdiniz? Kitap okuyabilirdiniz hatta telefonunuzda bir yazı yazabilirdiniz. Bazen algıların da kurbanı oluyoruz. Bizi güçlü yapan akıllı yapan şey işimizde sahip olduğumuz bilgi, beceri, güvendir. Peki gençlere geldik, gençler çok çalışacaklar sabırlı olacaklar.

A.U- Evet sabırlı olacaklar ve üretecekler.

Y.B-Neyi üretecekler?

A.U- Farkındalık üretecekler, dediğim gibi sosyal medyada geziyoruz. YouTube'da geziyoruz, Google'da geziyoruz, yazın araştırın gelecekte hedeflenen işler nelerdir? Bunlara bir bakın bunun yanında hedeflenecek işlerin, ekonomistlerin, geleceği hesap eden bazı büyük firmaların çizdiği yönlerin altında neler var? Bakın durumunuza göre, sermayenize göre, gücünüze göre bunları takip edin. Bazen hiç sermayeniz olmayabilir. Beyin bir sermayedir, çok ciddi bir sermayedir. Bazen çok büyük sermayeler gerektirecek bir işin altında aslında çok küçük düşünceler ve hareketlerle altını hızlıca belli bir sürede ekonomik anlamda gelir elde edebileceğiniz proje çıkartabilirsiniz. Yani biz mesela e-Ticaret yaparken farklı ürünler düşünüyoruz. Ülkemizin ihtiyacı nelerdir? Kendi sektörümle ilgili ihtiyaçları bir çatı altında toplayabileceğim bir paket yapabilir miyim? İnsanların hayatlarını kolaylaştıracak ürünleri bir sepet içinde toplayabilir miyim? Sezonluk değil de 12 ay boyunca satabileceğim ürünler nelerdir? Bunları düşünerek ilerliyorum, sonu yok. Üretmekte en önemlisi önce eğitim, önce kendimizi eğitmeliyiz. Eğitimin üzerine yenilik, ileri düşünce, yeni fikirler katmak ve çalışmak ama sabırla çalışmak, bizim asıl felsefemizdir. Sonuçları yavaş yavaş bekleyeceksiniz.

Y.B-Çabuk zenginleşmek istiyoruz, her şeye çabuk ulaşmak istiyoruz o zaman ne yapacağız?

A.U- Bunlar çok nadirdir. Evet var ama bunları görmeyin efendim bunlardan çok az var. Bunların %99'u yıkılıyor, %1'i kalıyor.

Y.B- Siz yıllardır tarım ürünleri tarım aletleri satan bir firmasınız gençlerimiz topraktan uzaklaşıyor mu sizce?

A.U- Evet maalesef son zamanlarda giderin, gelirden daha fazla olduğu bir ortam oluşmaya başladı. Bunun sebebi de yenilikçi olmamak. Çiftçi bir miktar ürün çıkarıyor, pazara gidene kadar fiyatı 3-4 katına çıkıyor, bu da arada ciddi anlamda bir fiyat farkı oluşturuyor.  Evet mahsule bir miktar ürün çıkartıyorsunuz, pazara sunuyorsunuz Bundan 20 yıl önce Pamukova'da yetişen bir kavun, bir soğan ciddiye anlamda gelir elde ettiriyordu. Yine aynı şekilde elma bundan 15 sene önce ciddi bir gelir kaynağıydı. Ama ne oldu zaman geçti, biz yine elmayı kiloyla sattık. Ama biz ne yaptık işimize yatırım yapmadık, bana göre tarım anlamında tarımın kurtuluşu ile ilgili gençlerimizin tekrar toprağa dönmesini istiyorsak teknik çalışmalıyız. Dar alanda fazla üretim sağlayan adımlar atmalıyız bunun temelini de eğitim oluşturuyor.

Y.B- Şunu duymuştum, mesela Geyve’de 10.000 ton ayva dalda çürüdü, kaldı. Toplamak satıştan daha maliyetli geliyor.

A.U- Şu an başka bir frekansa doğru ilerliyoruz. Geyve’de ve Pamukova’da bununla ilgili çalışmalar yapıldı, faaliyetler yapılıyor. Bu gerçekten çok değerli. Aslında ürünü markalaştırmak değerlendirmek gerekir. E-Ticaret'te daha çok makine üretiyorsunuz. İnsan hayatını kolaylaştırıcı şeyler üretiyorsunuz. Ama gıda özellikle Pandemi sürecinde bunu fark ettik ki; herkesin olmazsa olmazı.

Y.B-  Bunu biraz daha açar mısınız?

A.U- Bu konuda ürünü işlemek, en önemlisidir. Bundan önce markalaşmak adına özellikle ihracat yapmak istiyorsanız ayva, elma ya da üzüm kalıtsal değerleri olmamalı yani sağlığa zarar vermemelidir.

Y.B-İlaç ya da farklı bir sulama sistemi olmamalı bunlardan uzak kalmalı mısınız?

A.U- Eğitimle birlikte üretimin kaliteli olması gerekir ürettikten sonra bu ürünler katma değerle dönüşmeli kiloyla da satabilirsiniz. Kasaya koyup satmak var ya da altışar, sekizer olarak bir kutuya koyup satmak var.

Y.B- Ya da bir cam kavanoza koyup böyle hatta biz bunu aldığımızda cam kavanozu başka bir şekilde kullanabiliriz. Böyle değişik fikirler üretmeliyiz. Bunu daha sonra çiçek koymak, kalem koymak için kullanabilirsiniz. İnsanları ürettiğiniz ürünlerin içinde neler olduğunu söylersiniz mesela kimyasal bir şey dahi koyuyorsanız, bunun zararı olmadığını bunun şu, şu faydaları olduğuna değinebilirsiniz. Böyle bir güven ortamı oluşur ve müşteri sizin için daimî bir hale gelir. E-ticaret müşterisi bu konuda sizden ne bekliyor, bir ürün satmak istediğimizde bizden ne gibi şeyler bekliyor.

A.U- Az önce dediğim gibi güven meselesi, ürünlerin doğallığının ispatlanması, kalitesinin, lezzetinin doğruluğu soruluyor. Güven ve kaliteyi birleştirdiğiniz zaman kesinlikle üretimle beraber ambalajlamayla beraber biraz önce ağzınızdan bal damladı. Bir sürü sektör saydınız kavanoz dediniz, gübre dediniz, bakın aslında bu şekilde düşünerek bir sürü sektörler doğuyor. Gençler, arkadaşlar, dönün ülkenize, köyünüze, tarlanızdaki ürünleri işleyin ya da işlenmiş bir şeyler alın paketleyin, ama paketlerken yanınızda bir arkadaşınız da olsun. Başka bir arkadaşınızda lojistiği olsun. Bakın, bu şekilde bir sürü sektör doğmuş oldu. Tüm sektörlerin birbirine ihtiyacı var. Bu şekilde bir bakıyoruz ki bir sürü sektör doğmuş ve birbirinin ihtiyacı olmuş.

Y.B- Biraz önce dediniz ya biz uyurken dükkân çalışmaya devam ediyor. Aslında toprak da böyle gece çalışmaya devam ediyor. Çok bereketli, bir koyuyorsun 1000 oluyor ve topraktan uzaklaşmak aslında profesyonellikten uzaklaşmaktır. Bu dünyada Asya, Amerika, Almanya tarım yapmaya devam ediyor, bu işi çok ileri düzeyde yapıyorlar. Eğer ürün yetiştiremiyorlarsa ürün yetiştiren ülkelerden alıp kendi üzerlerinden göndererek yine para kazanıyorlar.

A.U- Hollanda şu anda dünyada ayva ile ilgili ihracatta 3.800.000.000 dolarla dünya lideri ve bir tane bile ayva ağacı yok. Türkiye'den, Çin’den aldığı ürünleri işleyip kavanoza koyuyor. Gıda Sanayi de farklı kozmetik de farklı birçok alanda tıbbi sektörde farklı birçok yerde değerlendiriyorlar. Kabuğu dahi değerlendiriliyor, düşünsenize bir makinadan giriyor ayva, ayvanın kendi içindeki özü alınıyor. Aroması kullanılıyor, göbeğindeki çekirdeği kozmetikte kullanılıyor, çekirdeğin etrafındaki o kabuğu nefes açıcı özelliğiyle kullanılıyor, çöpü dahi kullanılıyor. Geçen sene Geyve’de ciddi anlamda ayva kabukları toplandı. Bu kabukları kurutularak ayva çiçeği diye doğal içecek olarak kullanılıyor. Hollanda bizden ayvayı aldı. Paketlerde işlendi belki de yine %10-15 oranında bize sattı. 800 milyon dolarlık Türkiye'nin ayva pazarı var dünyanın en büyük ayva üreticisi biziz ve bunu Pamukova, Geyve biraz da Denizli karşılıyor. Ama bakıyorsunuz, adamlar bizim dört beş katımız ihracat yapıyor.

Y.B- Şöyle bir şey söylemişti eski başbakanımız Necmettin Erbakan “Organizasyon kuran dünyayı yönetir.” Şimdi siz ayva üretmiyorsunuz ama ayvayı iyi pazarlarsınız, üreticiden toplu alırsanız, sektörü siz tutarsanız. Dünyayı yönetirsiniz. Peki bu sene ayva rekoltesi nasıl olacak?

A.U- Bu sene önceki yıllara göre tonajımız biraz düşük hava şartları ve yağmurun etkisi ayvanın verimini etkiledi. Ayva sonraki yağmuru çok sevmez, ayvayı yıkan mart ve nisan aylarında ki bazen mayıs aylarında ki donlar, kırağılar bunlar çok etkiliyor. Ama şu anlamda çok mutluyuz. Geyve'nin ve Pamukova'nın izlediği politikalar, ticari politikalar o anlamda ürünlerini pazarlamaya çalışıyor. Pamukova pazarlamaya çalışıyor, festivallerimiz oldu. Tanıtımlarımız, üretim sahalarımız oldu. Bundan yaklaşık 10 yıl önce 0,80 TL'ye satılan ayva şu anda 3 TL'ye satılıyor ve 120.000 ton Ayva üretiliyor bunu 80 kuruşla çarptığımız zaman 100 milyona yakın paralar yapıyordu ama şimdi 360 milyon yapıyor aslında bu bir mücadeleye bağlı olan bir katma değer ben bunun mücadelesini çok verdim. Arkadaşlarımı inandırdım, esnafı inandırdım, bölgemi, halkımı, üreticimi inandırdım. Ben mesela yılda 5.06 ton sadece çevreme, birçok ildeki fabrikatöre, yetkililere, personellere Sakarya ayvasını gönderiyorum. Bana nasıl dönüyorlar biliyor musunuz? Ya Ali sen bize ayvayı sevdirdin. Bu nasıl bir ayva, bu nasıl bir lezzet? Biz ayvayı boğazda duran hoş olmayan bir meyve olarak biliyorduk. Bunda ne etkili oldu sağ olsun gençler gerçekten nasıl üretebileceklerini biliyorlar, öğrendiler. Ayvamız için doğru bir sulama sistemi ile kullanılıyor. Doğru gübreleme sistemiyle doğru yapılan mücadelelerle bu kaliteye, bu verime ulaştı. Tüm bunların altında bir eğitim ve bir sistem yatıyor.

----

Y.B- Son olarak şöyle sormak istiyorum. Tarımın çok önemli olduğunu bir kez daha vurguladık. Tarım asla vazgeçilmezimiz. Televizyondan, koltuktan vazgeçebiliriz birçok şeyden teknolojiden vazgeçebiliriz ama gıdadan vazgeçmemiz mümkün değil. Sizce geleceğin yöneticilerinin projeksiyonunu ne belirler? Genç iş adamı olarak sizin düşünceleriniz nelerdir?

A.U- Çok tekrarladım ama inanın hepimizin beynine kazınsın artık bizim kurtuluşumuz pazarlamak, önce üretmek, kaliteli üretmek, hammaddesi bizde olan ürünler üretmek ve sonrasında pazarlamak. Bunlar bizim olmazsa olmazımız, markalaşmak, markayı içine katmak. Coğrafyayı içine katmak, dünya pazarının kabul edeceği şekilde sistemli ve kaliteli ürünler yetiştirmek. Her alanda gıda sektöründe de hizmet sektöründe de… Yayla turizminde de başarılı olabiliriz. Orada uluslararası festivaller düzenleyebiliriz. Her zaman üretmek ve ihracata dayalı bir pazar oluşturmak zorundayız. Büyümek ve gelişmek istiyorsak bunları yapmalıyız. Devletimiz de bununla ilgili ciddi çalışmalar yapıyor.

Y.B- Katıldığınız için sizlere çok teşekkür ediyoruz Ali Bey, kolaylıklar diliyoruz.

A.U- Çok sağ olun efendim eksik olmayın.

Editör: Haber Merkezi