"EVET" OYU ÇIKMASININ ÇOK ÖNEMLİ
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli, Dişli, anayasa değişikliğiyle ilgili halk oylamasının parti meselesi değil, Türkiye'nin geleceğiyle ilgili olduğunu söyledi. Bunun, Türkiye'nin hükümetsiz kalmaması, koalisyonlara mahkum olmaması ve hızlı karar verebilmesini temin edecek bir süreç olduğunu vurgulayan Dişli, halk oylamasında yüksek oranda "evet" oyu çıkmasının çok önemli olduğunu vurguladı. Dişli, "Bu ülkeyi bir şekilde diz çöktürmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla bu ülkenin Cumhurbaşkanını diz çöktürmeye çalışanlara, 'Alın, halk bu işin arkasında, halk milli iradeye her zaman sahip çıktığı gibi dünya lideri olan Cumhurbaşkanımıza bir kere daha sahip çıktı.' şeklinde cevap vermeliyiz." diye konuştu.

"BATIDA ALGI ÇALIŞMASI BAŞLATTILAR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "önceki cumhurbaşkanlarına benzemeyeceğini" söylediğini aktaran Dişli, şunları kaydetti: "İlk defa halkın doğrudan seçtiği bir Cumhurbaşkanımız oldu. Ondan sonra özellikle Batıda bir algı çalışması başlattılar. İşte, 'diktatör, hak ve özgürlükler konusunda sıkıntılar yaratan kişi'. Hayatında ağzına bir kelime Türkçe kelime almayan gazeteler, Erdoğan'ın külliye önünde resmini koyarak 'sultan' ve 'padişah' özlemi olan bir algı yaratmaya çalıştı. Tabii Avrupa'da da seçim dönemleri... Mesela 23 Nisan'da Fransa'da başkanlık seçimi var, Almanya'da Şansölye seçimi geliyor. Hem yabancı düşmanlığı, ona paralel olarak da durup durup ortaya çıkan bir DEAŞ ile İslam düşmanlığı oluşmaya başladı.
Bu referandumu yüksek bir 'Evet' oyuyla geçersek, bizi diz çöktürmeye çalışanlar, gelip bizimle anlaşma yapmaya çalışacaklar çünkü bu ülke genç, dinamik, projeleri ve hedefleri olan bir ülke. '2023 hedefi' diye geçmeyin, o hedefleri tüm dünya kabul etti."

"SANKİ BERABER PLANLAMIŞ, UYGULAMIŞLAR"
Dişli, dış güçlerin birçok yabancı yatırımcıyı, FETÖ, PKK ve DEAŞ'ın eylemleriyle Türkiye'den kovmaya çalıştığını belirterek, 15 Temmuz'da darbe girişimi olduğunu, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor's'un (S&P) 18 Temmuz sabahı ülkenin notunu düşürdüğünü anımsattı. 

“DARBE BAŞARILI OLSAYDI NE YAPACAKLARDI?”
"Sanki beraber planlamış, uygulamışlar." diyen Dişli, "Darbe başarılı olsa bir şey yapmayacaklar. Niye, o notun düşmesi çok önemli. Türkiye, daha yüksek faiz oranıyla borçlansın, ikincisi de kısa vadede yüksek faizle borçlansın. Sizi ne yapıyor? Kalitesiz paraya mahkum etmeye çalışıyor, kalitesizden kastım, vadesi kısa, faizi yüksek. Aynı eskiden olduğu gibi." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'yi, IMF'ye borçlu olduğu dönemlere geri döndürmeye çalışanların olduğuna işaret eden Dişli, 18 Temmuz'da S&P'nin, ondan sonra Moody's ve Fitch Ratings'in ülkenin notunu düşürdüğünü, her düşüşte faizlerin 25'er baz puan artmaya başladığını anımsattı.

2023 HEDEFLERİ
Darbe girişiminden sonra büyük projeleri finanse edecek uluslararası bankaların da konsorsiyumdan kaçtıklarına dikkati çeken Dişli, şunları kaydetti: "IMF'nin direktifiyle o 28 milyar dolar aldığımız zaman, 'Halk Bankası, Ziraat Bankası ve Vakıfbank satılacak.' demişlerdi. Recep Tayyip Erdoğan, taahhütlere uyup bu bankaları kapatsaydı, o projeler ölmüştü. O projeler ki Türkiye'yi dünyaya takdim edecek projeler. O konsorsiyumdan çıkınca dünyanın en büyük havaalanı, üçüncü köprü, Marmaray gibi büyük projeler duracaktı. Ne yaptı? Onların yerine hemen bu üç bankadan o projeleri finanse etti ve devam etti. Aslında işin bütün özü, Türkiye 2023 hedeflerine ulaşmasın."

ÜLKELERDEN ÖRNEKLER VERDİ
Dişli, Batı ülkelerinin, Türkiye'deki demokrasi anlayışını beğenmediklerini ancak kendi uygulamalarına ise eleştirel bakamadıklarını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bizim demokrasimizi beğenmiyorlar, Fransa'da bir terör olayı oldu, o günden beri tüm ülkede OHAL var. İngiltere'nin Liverpool şehrinde bir bomba patladı, ertesi günü tutukluluk süresini kimseye sormadan 3 günden 40 güne çıkardılar. Kime sordular? Nerede insan hakları, özgürlükler? Diyanet İşleri Başkanlığının camilerindeki imamları alıyorlar, 'casustur, bilmem nedir?' diyorlar. Burada, casusluk yaptığını tespit ettiğimiz adamı 3 gün içeriye alıyorsun, Almanya senin bakanlarının toplantılarını engelliyor. Ondan sonra da 'Bizde kararlar bölgesel veriliyor, valilerle uygulanıyor.' deniliyor. Dolayısıyla bütün gayretleri, bu ülkenin gelişmemesi, kalkınmaması ve 2023 hedeflerine ulaşmaması yönünde."

Editör: Haber Merkezi