Dallarımız göklere ulaşsa da köklerimizin sıcaklığındadır; özlem, huzur ve aidiyet.

Yaşam bizi köklerimizden şu ve ya bu şekilde uzaklara götürse de hayallerimiz, rüyalarımız hep o “ilk yer ”de can bulur, gelişir. Bir gün kökümüz olan o topraklara, zihnimizde korunan “o yer”e dönüldüğünde, artık ne “o yer” o yerdir ne de dönen aynı kişi. Uzaklarda bir deneyim yaşayan kişi, artık kendi yerine döndüğünde aynı kişi olmayacaktır, kendi değişimine tanık olacaktır. Bu değişim, hem uzaklar hem de ait olduğu yer için geçerlidir.

Hüsamettin Koçan’nın hayali kendi o yerinde, bir konağı elden geçirip çocuklar için kütüphane yapmak olarak başlar. Lakin İstanbul’a proje hazırlamak için gittiğinde bir haber gelir “ Hiç uğraşma bu iş için” !.

Belli ki o yerdekiler inanmamıştı “ o” iş için.

Hayallerin nokta kadar bir ışığı vardır ki, o hiç sönmez us ’ta dolaşır. İdealist bir kere o yola çıktıysa dönemez asla, o yoldan da vazgeçemez. Konak hayali büyüdükçe büyür, çevre mimarlığı, ekolojik yapı ve orada bulunanların yaşamları da hesaba katılarak bugünkü Baksı Müzesi olur.

Coğrafi şartlara, gelenek ve göreneklere, sağlık sorunları vb. engellere karşı hayale adım adım giden mücadeledeci süreçte önce Bayburt Evi, konuk evi, atölyeler, yemekhane ve daha sonra da ana müze binası biter. 16 yıl sürer. Ve böylece Hüsamettin Koçan Bayburt’un dağlarına, o boşluğa hayalinin imzasını atar.

“Müzeyi yapan niçin yapmıştır ve niçin onu “o yer”e uygun görmüştür?

Baksı Müzesi’nin niçin inşa edildiği ve niçin “o yer”e uygun görüldüğü, tümüyle Hüsamettin Koçan’nın evinden ve memleketinden (kendi “yer”inden) uzakta bir özlem dilini keşfetmesine bağlıydı. O dilden nasıl bir sanat dili üretebiliyorsa, bu müze de aynı bir sanat yapıtı üretmenin özgürlüğünü ve refleksini taşıyordu: “Genellikler’in ve “olağanlıklar’ın dışında bir “iç-mantık” ile ve “farklı” bir “gerçeklik” olarak… Kendisini “farklı” bir zamanın, “farklı” bir mekânın içine bırakmaktan hiç çekinmemiş “biri”nin işareti olarak… Ve sonuçta, Hüsamettin Koçan’ın “kendisi hakkında bir öykü” halinde… Başka hiçbir şey değil… “

Akademisyen ve sanatçı Emre Zeytinoğlu Baksı kitabında müzeyi yapanı bu düşüncelerle anlatsa da,

Hüsamettin Koçan bireyselliği tüme yayar.

Ve O’na göre “ Baksı, gurbete giden ve dönen ya da dönmeyen babalar için, onları bekleyen çocuklar için, yalnızlığını çocuklarına belli etmeyen anneler için, sanatçılar için, zanaatçılar için ve dostlar için, dostlarla birlikte üretildi. “ Der kitabın önsözünde.

Baksı Müze’sini ulusal basında çıkan haberleri ile en az on yıldır takip ediyorum. Yukarıdaki fotoğrafta görüleceği üzere kuş uçmaz kervan geçmez tabir edilen bir coğrafyada, Bayburt’un dağ köyünde merkezden uzak, merkezde gibi (İstanbul) böyle bir müze neden kurulur, o nasıl bir hayal gücüdür hep merak etmişimdir. Haberleri gıpta ile takip etsem de gitme, görme isteği hep olsa da ihtimali aklımın köşesinde bile yoktu. Bu yıl kendim için de enteresan, plansız programsız, doğaçlama bir tatil olanağı doğdu ve Gülay’la Gümüşhane’ye gidince oradan 120km ötede Bayburt Baksı’ya gitmemek, idealist Hüsamettin Koçan hocanın o müthiş hayalini, müzesini görmemek düşünülemezdi.

Müzeye gitmek için araçla seyahat etmek gerekiyor, ulaşım öyle kolay değil. Fakat niyet belli ve oraya gitme imkânı da önümüze çıkıverdi şans diyelim. Baksı Müzesinde 4-5 saat geçirebildik şartlarımız gereği. Hüsamettin Koçan hocanın orada olması onunla sohbet ortamı yeni hayata geçecek projeler derken laf lafı açtı ve zamanımızın çoğu Çoruh nehrine karşı Soğanlı dağları manzaralı terasta geçti.

Bu yazıyı kitaplardan ve sohbetten hafızaya yerleşenler ile özet yazabildim. Zira Baksı Müzesi ve çevresi için daha uzun zamana ihtiyaç var. En güzeli de orada kalabilmek için yapılan konuk evi.

Coğrafya ve müze yerleşkesi müthiş, oralara kesinlikle tekrar gidip 4 mevsimini görmek gerek. Hele ki fotoğraf çekme gibi bir tutkunuz var ise.

Benim de bir hayalim gerçekleşirken bu şahane idealist insana, imzası Baksı’ya ve coğrafyasına hayran kaldım vesselam. Yazı burada biter ama Baksı bitmez. Bir daha gidebilmeyi umuyorum, inşallah.

Baksı için emeği geçenlere sonsuz minnet ve sevgiler.

Baksı hakkında kısa kısa…

Bayburt’un eski adı “şaman” anlamına geliyor, Baksı’nın anlamı Türkmen ve Özbek’ler de destan anlatıcısı demek.

2004 yılında “Proje 4 L” de çok geniş sanatçı katılımıyla “Şaman Güncesi” adını taşıyan bir sergi açılır. Sanatçılar Hüsamettin Koçan’dan aldıkları davet sonucu bu sergiye katılırlar, bildikleri tek şey, bir müzenin kurulacağı ve bunun için gerekli paranın toplanabilmesi için, bu sergiye birer yapıt vermeleri gerektiğidir. Gönüllülük esasına dayalı sanatçı dayanışması.

Baksı müzesinin varlığını meydana getiren ilk yapıtlar ve bir koleksiyon bu gönüllü katılım ile yaratıldı.

Baksı Müzesi Baksı Kültür Sanat Vakfı

Müzenin en güçlü dayanağı zengin finansal desteği değildir. Kurumsal bağlantıları hiç değildir. Kar getirebilirliği ve Pazar kriterleri ise onu kendi bağlamının dışında tuttuğu olgularıdır.

Bu proje en çok sanatçılar, gurbetçiler ve gençler tarafından ilgi gördü.

Baksı Müzesine dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay ve yine dönemin Bayburt Valisi Sayın Hasan İpek’in çok değerli katkıları olmuş.

2014 yılı Avrupa Konseyi Müze Ödülü’nü almış ve daha birçok ödül

Müzenin ana bina mimari formunda Bayburt dağlarından esinlendik. Onun ötesinde toprak damlı ev geleneğinde evler labirent gibiydi ve bacadan ışık alırdı. Bizde müzemizde tepe ışığı kullandık ve onların toprağa bağlılığını temsil eden çatının bir tarafından toprağa yakınlaştırdık. (fotoğrafta)

Bayraktar (Baksı) köyü muhtarı, kızını üniversiteye gönderen ilk kişi benim. Hüsamettin hoca ile tanışmasam, onu tanımasam yollamazdım belki de. 15 yıldır bu işin içindeyim olmasaydım ufkum böyle açılmazdı. İnsanları iyi yönde değiştirdi kesinlikle. Maddi hayatımızı geliştirdi müze. Köye hizmet de getiriyoruz sonuçta. Yol olsun, gölet olsun.

2012 yılında müzede açılan “Mesafe ve Temas” sergisine bölge halkından önemli katılım.

Bayburt Ehramı. Bayburt yöresinde kadınların dışarıya çıkarken kullandığı, ince eğrilmiş koyunyününden yapılan, yöresel motiflerle süslü ehramlarıyla kadınların sergiye gelmeleri, destekleri önemli. (fotoğrafta)

Eskinin Bayburt konakları şimdiki zamanın kültür merkezleri. Masalların anlatıldığı, cenk hikayelerinin okunduğu, aşıkların atıştığı, yaşlıların deneyimlerini anlattığı, gençlerin kültürel deneyim kazandığı konaklar… Yazı içindeki konak hayali ve gelinen nokta Baksı…

YARALANILAN KİTAPLAR : Baksı Bir Boşluğa İşaret Bırakmak / Emre Zeytinoğlu

FOTOĞRAFLAR: Kerim Ayhan YANIK (9, 10 ve 11. fotoğraflar)

Bir dağda Mucize Yaratan Ressam : Hüsamettin Koçan / Aslıhan Lodi

DİP NOT: Baksı Müzesi benzeri bir hayal çok yakınımda. Sakarya’mızda olur mu? Olur. Neden olmasın!

Editör: Haber Merkezi