Yapılan açıklamada: “1980 yılının 12 eylül günü, o zamanın popüler tabiri ile anarşi ve ülkedeki iç karışıklar gerekçe gösterilerek, askeri müdahale ile Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koymuş; hükümet ve Türkiye Büyük Millet Meclisi feshedilmiş, tüm siyasal parti, sendika ve derneklerin faaliyetleri durdurulmuş, ülkede sıkıyönetim ilan edilmiştir. “

İnsanımızın iradesine, milli ve sivil inisiyatife vurulan bu büyük darbenin öncesi ve sonrasında yaşananlar hepimizin malumu. Darbe şartlarının sinsi ve sistemli bir şekilde oluşturulmasından, suikasta kurban giden insanlarımızdan, toplumsal kamplaşma ve çalkantılara sebep olan sayısız sabotaj ve komplodan hepimiz haberdarız.

“1980 darbesi sonrası cezaevine dönüştürülen kışlalar, işkence tezgahlarından geçen ve aynı işkence sürecinde hayatını kaybeden, işlerinden atılan, vatandaşlıktan çıkarılan, sınır dışı edilen ve siyasi mülteci haline getirilen insanlarımız hakkında korkunç rakamlarla ifade edilen istatistiki bilgiler de bütün açıklığı ile ortada.

Biz 15 Temmuz Milli İrade Derneği olarak insanımızın alın teri ile alınan silahların, yine insanımızın üzerine doğrultulmasının vahametinden bahsetmek istiyoruz.  Vatanımızı ve milletimizi harici düşmanlara karşı korumakla yükümlü bir yapılanmanın, bundan önce her fırsatta kendi insanını ezip geçen ve bunu da geleneksel hale getirip meşrulaştırmaya çalışmasından usanan bir halkın varlığından söz ediyoruz.”

Dışarıdan bir ordunun vatanımıza saldırması durumunda neler olduğunu, en bariz şekilde Çanakkale’den biliyoruz. Peki kendi ordumuz bizim üzerimize yürüdüğünde, bu kahraman millet neden her seferinde sessiz kaldı? Çünkü üzerimize gelenler bizdendi. Mehmetçik dediğimiz kendi evlatlarımızdı. Onların dış güçlerin maşası olmuş generaller tarafından yönlendirilebileceğini, ve hareketlerine ihanetin bulaşmış olabileceğini hiçbir zaman hesap etmedik. Bizim ordumuz, bizim askerimiz, bizim silahımız diyorduk. Ve belki de ne yapıyorlarsa bizim için yaptıklarını varsayıyor, niyetlerinde bir hinlik ya da hainlik belirtisi aramıyorduk. Fakat 12 eylül 1980 darbesi, bardağı taşıran son damla oldu. Kendi içimizden çıkmış ve bizim silahlarımızı kuşanmış insanların bize nasıl zulmettiklerine, dehşet verici zalimliklere  imza attıklarına şahit olduk.

17 yaşındaki gencimiz Erdal Eren, idam kararı Yargıtay tarafından iki kere iptal edilmiş olmasına rağmen, yaşı büyütülerek Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanmış ve 13 Aralık 1980’de Ankara Merkez Ulucanlar Cezaevi’nde idam edilmiştir.

Yine Kenan Evren’in Erdal Eren için kullandığı  ‘Asmayalım da besleyelim mi’ sözü Türk Demokrasi tarihene kara bir leke olarak geçmiştir.

Bu anlamda gerçekleştirilen idamlar için Kenan Evren’in  ‘BİR SAĞDAN BİR SOLDAN ASTIK’’ sözü meşhurdur.

1980 darbesine ülkedeki iç karışıklıklar ve anarşi gerekçe gösterilmiştir. Ülkeyi iç karışıklıklara sürükleyen cinayetler, sabotajlar ve komplolar şaibelidir. Adeta darbe süreci hazırlanmış ve kapalı kapılar arkasında tasarlanan bir proje hayata geçirilmiştir. Nitekim Kenan Evrenin ‘’ aslında biz darbeyi 1 yıl önce yapacaktık ancak şartların olgunlaşmasını bekledik sözü bu durumu teyid eder niteliktedir. Ayrıca dönemin CIA Türkiye Şefi Paul Hanze, 12 Eylül darbesinin Abd başkanı Jimmy Carter’a ‘’Bizim çocuklar başardı’’ diyerek haber vermesi bütün kamu oyunun malumudur.

Ülkemizdeki gerçekleştirilen ve en ufak bir tepkiyle karşılaşmayan utanç verici darbeler dönemine karşı ilk başkaldırı eski ismiyle Sakarya/ Akyazı/ Ramasli, yeni adıyla Topağaç köyünde gerçekleşmiştir. Öyle ki, 1982 darbe anayasasına hayır dedikleri için köye bir komando birliği gönderilmiş, köy halkı akla hayale gelmeyecek baskılara maruz bırakılmıştır. 82 Darbe anayasasına karşı verilen bu ilk tepki; millet iradesine dayalı gerçek bir demokrasinin ilk müjdecisi olmuştur. Topağaç’ın kahraman köylüleri, 15 Temmuz hain darbe girişimine can pahası karşı koyan ve o gece destan yazan Türk halkına bu anlamda öncülük etmişlerdir. 7 kasım 1982 yılında bu köyde alev alan ilk kıvılcım; 15 temmuz 2016 da darbecilerin üzerine bir alev topu gibi düşmüş ve Topağaç köyü, adını alnın akıyla tarihe yazdırmıştır.

Biz, 15 Temmuz Milli İrade Derneği olarak; o karanlık günleri unutmamak, unutturmamak, milli bilinci ve direnişçi ruhu diri tutmak, milletin iradesini baltalamaya dönük her oluşum ve hareketin karşısında olduğumuzu göstermek için; bu günü Akyazı’nın Topağaç köyünde, günün anlam ve öneminin en güzel şekilde vurgulandığı bu yerde anmaya karar verdik. 12 Eylül’ün çilesini çekmiş, bir takım bedeller ödemiş, cezaevine girmiş arkadaşlarımıza da bu program dahilinde bu akşam minnet plaketlerimizi takdim edeceğiz.

Bu vesile ile siz değerli basın mensuplarımızla birlikte olmaktan büyük mutluluk duyuyor, hepinizi saygıyla selamlıyoruz. “ ifadelerine yer verildi.

Editör: Haber Merkezi