Gülmek, herkese yakışıyor. Şöyle gönülden, sımsıcak bir gülüşün yerini alabilecek hiçbir ikramın olabileceğini sanmıyorum. Türkçemizde şarkılarda da bahsedilir. “Gülünce gözlerinin içi gülüyor. Kendimi senden alamıyorum.” diye. Bunun psikolojik bir yönü de var: Mütebessim olmak, stresi yok edip bağışıklık sistemini güçlendiriyor, yüksek tansiyonu düşürüyormuş. Zekayı da artırdığı söyleniyor ki duyduğumdan beri balık yağlarını bir kenara bırakıp kızımı gıdıklıyorum.
Sayısız faydaları olmasına rağmen fazlasının zararı da olmuş. Bir kız yurdunda gülme krizi başlamış. Kriz, kısa zamanda tüm okula yayılmış. Okul yönetimi durumu kontrol altına almaya çalışmış ama başarılı olamamış. Okul, tatil edilmiş ve kızlar, ailelerinin yanına yollanmış. Bu sefer de aylarca sürecek olan kriz, onlarca köye yayılmış. Sonunda sağlık problemleri yaşanmaya başlanmış. Bu inanılmaz olay Tanzanya’da 1962 yılında yaşanmış. Yani “gülmekten öldük” ifadesini kullanırken bu iki kelimenin bir araya tesadüfen gelmediğini düşünmek lazım.
Geçen gün Cem Yılmaz’ın yeni gösterisine gittik. Maslak’ta TİM (Türker İnanoğlu Sanat Merkezi)’deki gösterinin başında uyarı veriyor ünlü şovmen: “Gülmekten fenalaşanlar için sağlık ekibimiz var.”diye. Fenalaşmadık ama inanın karnım da yüz kaslarım da ağrıdı gülmekten. Üstelik bir kriz gibi bütün salon tepine tepine güldük. Akıllandık mı bilmiyorum ama kesinlikle rahatladık.
Home Tv’de Oprah Winfrey Şovu rastladıkça izlerim. Muhteşem programlar yapıyor. Amerika’nın en güvenilen ve güçlü kadınlarından biri kendisi. Ünlü isimler çıkarıyor programına ya da çıkanları ünlü ediyor. Bir tema seçiyor her programında. İzlediğim bir şovunda vaktiyle birbirinden nefret eden iki kişiyi çıkarmıştı. Onlara nefret etme ve barışma serüvenlerini anlattırdıktan sonra seyircilere dönüp şöyle dedi: “Bir sebeple kin duyduğum biri vardı. Bir gün onu gülüp eğlenirken gördüm. Üstelik benim sevdiğim bir mağazadan alışveriş yapıyordu. İçimden, ben ona duyduğum kinle mutsuzken o, mutluluk içinde o halde ben de bu duygudan kurtulup hayatımı yaşamalıyım, dedim.”
Eğer yukarda söylendiği gibi gülmek insana yarıyorsa elbette hüzün, nefret de insanı yıpratıyor olmalı. Her şeyin zıddıyla var olduğuna inananlardanım. Gülmek ya da gülmemek işte bütün mesele bu.
Bazı insanlar gülme düşmanıdır hayatta. Onlara gayriciddi gelir gülmek. Hatta zaman zaman “Sırıtma pişmiş kelle gibi.” derler. Onlara inanmayın. Gülmenin bir lütuf olduğunu ancak iyiler bilir. Yerli yersiz gülün demiyorum, elbette. Zira çok gülen delinin iyi olmayacağı kanaati yaygındır, halk arasında. Ancak fırsatları değerlendirin. Gönül bağının en sağlamı gülme ipi ile atılır.
Şiir, bir dilin musikisidir diyerek Erdem Beyazıt’tan bir beyit yazıyorum:
“Gözlerinden göğsüme sayısız yıldız akar.
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar.”
Siz görmüyorsunuz ama gülüyorum. Gülmek, bulaşıcı olduğu kanıtlanmış bir eylem. Tüm kalbimle size de geçmesini diliyorum.