“Sapanca Gölünü Kaybedeceğiz” Sapanca Gölü’nün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirten Sakarya Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Mahnaz Gümrükçüoğlu, yaklaşmakta olan tehlikenin boyutunu işaret etmiş.

Özellikle yanlış verilen imar izinleri ve buna bağlı artarak devam eden betonlaşma, kuruyan dere yatakları, gölün yeteri kadar beslenememesi, kaybedeceğimize işarettir dehşete kapılacağımız bir tespitte bulunmuş.

Gümrükçüoğlu “ İçme suyu ihtiyacını, atık su ihtiyacını artırıyorsunuz, ormanları yok ediyorsunuz. Bununla birlikte yeraltı sularını besleyen sızıntıları yok ediyorsunuz. Bu yanlış planlamaların getirisi kısa vadede gözükmese de uzun vade de Sapanca Gölünde çok büyük problemler yaşayacağız. Bu kadar su kullanımı artmış olmasına rağmen hala Sapanca’dan sanayi için su çekilmeye devam ediyor. Sanki hiç bitemeyecekmiş gibi kullandığımız sürece kaybetmemiz kaçınılmaz.” Diye çarpıcı bir o kadar da dehşete sevk eden tespit ve açıklamalarda bulunmuş.

Son dönemlerde Dünya’da ve Ülkemizde yaşanan sel, taşkın ve yangınlar geleceğimizin tehdit altında olduğunu ve maalesef bunu insanoğlu kendi eli ile inşaa ederek felaketini hazırlamakta.

Küresel ısınmayı düşünmeden yapılan planlamalar, iklim değişikliği dikkate alınmadan sanayi gelişimi, kentlerin kurulması, turizm gelişmeleri su kaynaklarının hızlı tükenmesinin en önemli sebebi olmasına rağmen, özensizliğimiz olanca hızıyla devam etmekte.

“ Sapanca Gölünü etrafta besleyen her türlü su kaynağı ile birlikte değerlendirmemiz gerekiyor. Sapanca Gölü sadece içi su dolu bir çanak değil. Sapanca Gölünde yaşayan canlılar var, direk içme suyu olarak kullanıyoruz. Allah’tan Sapanca Gölü dipten beslenen bir göl yoksa şimdiye kadar o da kururdu. Sapanca Gölünden insani kullanımları durduramayız ama sanayi kullanımları durdurabiliriz.” Diye net bir tespit ve uyarı da bulunmuş.

Gümrükçüoğlu’nun uyarıları umarım bu kez dikkate alınır, içinden geçtiğimiz vahim manzara doğa ve sunduğu değerlerin ne denli önemli olduğunu sergiler gelişmelere tanıklığımız ile yaşanmakta.

Sapanca Gölü üzerine Gümrükçüoğlu’nun bu kaçıncı tespit ve paylaşımı hatırlamıyorum, bu hususta ki hassasiyetini bilmekteyim.

Birçok kez benzeri uyarılarda bulunup, dikkat kesilmemizi istemiştir. Sapanca Gölü’nün geleceği ve doğanın korunması, doğal afetlerin önlenmesi, planlı büyümenin önemine ilişkin tespit ve öneriler olmuştur.

Sapanca Gölünü besleyen dere yataklarına denetimsiz imar izinleri ve Su fabrikalarının her geçen gün artan sayıları, gölün beslenmesinin önünde oluşturduğu set yakın gelecekte Sapanca Gölünün yok olacağının işaretidir ki bugüne kadar maalesef seyirci olundu.

Gölü besleyen dereler son yıllarda tek tek kuramaya başladı, küresel ısınmanın etkisinin yanında Su fabrikalarının sayıları, gölün ölümünü ve sonunu hazırlamakta.

Derelerin göle ulaşmasının önünde ki engel su fabrikaları, tüm suyu almaları ile gölün hızlı kurumasının gerekçesi, ranta kurban edilen gelecek.

Gümrükçüoğlu “ Göller yok olursa tekrar geri getiremeyiz” diye vahim bir tespiti var ki neyi bekliyoruz, bu hoyratlık niçindir anlamak mümkün değil.

Sapanca Gölü en büyük zenginliğimiz, kendini yenileyebiliyor, su altından beslenebiliyor, dağlardan gelen derelerle beraber beslenebiliyor. Derelerinin önünün kesilmesi düzensiz imar, dere yataklarının betonlaşması, her derenin başında su fabrikalarının varlığı sonu hazırlıyor.

Sapanca Gölü yalnızca içme suyu değil, doğal zenginliği ve taşıdığı önem açısından korunmayı hak eden doğal kaynağımızdır.

Hizmet ettiği alan kapladığı bölge ile sınırlı olmadığı bütün coğrafyayı kapladığı, en önemli değerlerimizden. Yapısı ve doğal çevresi itibariyle sayılı göller arasında yer alıyor.

Muhteşem doğa içerisinde, çok çeşitli canlıya da ev sahipliği özelliğiyle, tabiat harikası bir bölge.

Bu sebepledir ki tabiatı koruyarak ve gölün etrafında ki yapılaşmanın, betonlaşmanın önüne geçerek, derelerin kurumasının önünde engel oluşturan su fabrikalarına dur diyerek gölü kurtarabiliriz.

Aksi hal felaketin adım adım yaklaştığıdır…

‘’ Su başında durmuşuz.

Su serin,

Çınar ulu,

Ben şiir yazıyorum.

Kedi uyukluyor

Güneş sıcak.

Çok şükür yaşıyoruz.

Suyun şavkı vuruyor bize

Çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze… ‘’