Yeni Şafak yazarlarından, düşünce adamı Yusuf Kaplan “gıda” gibi stratejik ve hayati öneme sahip bir konuyu ele almış köşesinde “Gıda sorunu bir millî güvenlik meselesidir” başlığı altında…

Önce okuyalım…

Rusya-Ukrayna savaşı, dünyayı gıda felaketinin eşiğine getirip bıraktı. Türkiye, artan bölgesel ve küresel gücünü, dünyanın gıda felaketinin eşiğine sürüklenmesini önlemede de gösterdi: Rusya ve Ukrayna gibi boğaz boğaza savaşan iki ülkenin yöneticilerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın girişimiyle İstanbul’da bir araya getirmeyi ve bütün dünyada takdir edilen tahıl sorununun çözümü anlaşmasını iki düşman ülkeye imzalatmayı başardı.

Gıda meselesi bir millî güvenlik meselesidir artık. Konuyu tartıştığım bir yazımı konunun hayatiyetine binaen tozunu alarak paylaşıyorum.

Dünyanın kaderini şekillendiren, dünyayı yönetenleri yönlendiren en etkili mecralardan biri, İngilizlerin The Economist dergisidir.

The Economist çağın dini, kapitalizmin; ve âmentüsü ekonomi-politiğin gayr-ı resmî kilisesi gibi yayın yapar. Evet, çağın dini, kapitalizm, âmentüsü ekonomi-politik!

1843 yılından bu yana yaklaşık iki asırdır yayınlanan The Economist, İngilizlerin (aslında İskoçların!) çağdaş dünyanın kaderini nasıl şekillendirdiklerini gösteren en önemli göstergelerden biri. Pandemi öncesinde, sürecinde ve sonrasında yaptığı yayıncılıkla, İngilizlerin sinsi bir şekilde yeniden nasıl gelmekte olduklarını gösteriyorlar: Dünyanın gidişatını en kışkırtıcı şekilde okuyan dergilerin başında geliyor The Economist.

Bütün dünyanın ülkeleriyle, coğrafyalarıyla ve temel sorunlarıyla yakından ve stratejik bir dille ilgileniyor dergi. Neredeyse hem dünyanın temel sorunlarının kaydını tutuyor, arşivini oluşturuyor hem de değindiği sorunlara İngilizlerin müdahale etmelerini ve nasıl müdahale edebileceklerini gösterecek stratejik bir emperyal aklı işletiyor en ince ayrıntılarına kadar dünyanın bütün ülkelerindeki sorunlarla ilgili olarak…

İngiliz emperyal vizyonunun ve emperyalizminin öncü kolu gibi işlev görüyor.

İki asırdır, Fas’tan Malezya’ya kadar bütün dünyanın sorunlarını ve sınırlarını İngilizler belirliyordu açık ve çoklukla da sinsi, örtük yöntemlerle. Gürültü patırtı yapmadan…

O yüzden İngilizlerin gücünün boyutlarını tespit etmek hiç de kolay olmuyor!

Şunu biliyoruz: Osmanlı’yı parçalayanlar da Lozan sürecini belirleyerek bizim laikleşme sürecine girmemize yol açan yapıtaşlarını döşeyenler de İngilizler!

Müslüman Hindistan’ı parçalayarak bugün Hindu terörünü kışkırtan yayın yapanlar da İngilizler! The Economist’in geçen haftaki kapağına kadar taşıdılar İngilizler Hindu terörizmini Hindistan’daki masum Müslümanlar üzerine yönlendirerek açık açık!

Kimse Hindistan’da ne olup bittiğiyle ilgilenecek durumda değil! Hindistan, tarihinin en büyük Müslüman katliamlarından birine tanık oluyor!

İngilizler, Müslüman Hindistan’ı parçalandıkları yetmiyormuş gibi, şimdi de Müslümanları Hindistan’dan sürecek bir kışkırtma yapıyorlar! Herkes pandemiyle ve dünya ölçeğinde yol açtığı başta hızla tırmanan enflasyon oranları olmak üzere büyük bir krize sürüklenen ekonomik sorunlarla boğuşurken İngilizler Hindistan’daki Müslüman katliamını ve sürgününü hazırlamakla meşguller!

The Economist’in bu haftaki sayısı bütün dünyayı ürperten bir kapakla ve dosyayla çıktı: “The coming food catastrophe / Gıda Felâketi Kapıda!” İngiliz dergisinin yaptığı kapak ve attığı başlık bu!

Kapağa bir de buğday başakları yerleştirilmiş ama uzaktan ve dikkatsiz bakınca gerçekten buğday başağı zannedebilirsiniz.

Ama birazcık yakından ve dikkatle baktığınızda başaklara buğday niyetine kurukafaların, insan iskeletlerinin yerleştirildiğini görünce kanınız donabilir ve şok yaşayabilirsiniz!

İngiliz bu!

Bu kadar sinsi, bu kadar soğukkanlı işte!

Gıda felâketinin en az iki yıldır adım adım geldiğini konuşup yazıp duruyoruz… Türkiye’nin gıda ambarı olan bir ülkeden tarımda gayr-ı millî adımlar atan, tarımı, hayvancılığı bitiren politikalar izlemesinin gıda felaketi patlak verdiğinde ülkemizi çok zor günlerin bekleyeceğini, gıda sorununun, millî güvenlik sorunu olduğunu hatırlattım kaç kez bu sütunda!

Türkiye’nin tarım stratejisi yok! Var olan tarım stratejisi/sizliği, fırsatçıları, kapkaççıları ülkenin altını oyacak bir tarım ekonomisi geliştirmeye itiyor: Daha kârlı diye en değerli tarım ürünlerimiz ihraç ediliyor dışarıya, ülkenin tarım ürünlerinde büyük bir felâketle karşılaşma ihtimali en azından bazı üreticileri, etkili üreticileri, kapitalist, ruhsuz tipleri hiç ilgilendirmiyor bile!

Bu mesele, tarım ve gıda ile ilgili sorunlar asla küçümsenmemeli!

Ülkemizin ve halkımızın çıkarlarını eksene alan güçlü ve derinlikli bir tarım ve gıda stratejisi geliştirilmeli. Üreticinin ürünlerini iç pazarda satmasını sağlayacak stratejilere ağırlık verilmeli daha fazla geç olmadan.

İkinci olarak, güçlü stratejik aklın ve politikanın olmamasından kaynaklanan fiyat artışlarındaki anormalliklere aslâ göz yumulmamalı! Kriz ortamını fırsata çeviren kapitalist ve ruhsuz tipler en ağır şekilde cezalandırılmalı!

Yoksa kitlelerin sokaklara dökülmesi projesi devreye girdirilmek üzere…

Benden hatırlatması. En son Kazakistan ve Singapur’da kitleler sokaklara döküldü sosyal medya üzerinden ve Singapur haftalardır çalkalandı, sonunda hükümet devrildi!

Türkiye, her tür iç ve dış provokasyonlara karşı müteyakkız olmalı. Ama bundan önce güçlü ve rasyonel bir tarım ve gıda stratejisinin vakit kaybedilmeden geliştirilmesi aslâ ihmal edilmemeli! Yoksa yarın çok geç olabilir Allah muhafaza!

Vesselâm.”

İşte yaklaşmakta olan bir büyük tehlikenin açık seçik ortaya konuşuna yönelik enfes bir yorum…