GDO yani Genetiği Değiştirilmiş Organizmadır. Canlının kimi özelliğinin değişimidir. Bu ve benzeri işlemleri genetik mühendisleri yapmaktadır. İnsanlar bu hususta endişelidirler. Şu anda dünya ne gibi hazırlıklar yapıyor, bu husus gizlenmektedir.
    İnsan habere âşıktır. Onun için yıllar ve yollar yürümektedir. Gizlilik azalmaktadır. Merak çoğalmaktadır. Kulak kabartanlar artmaktadır. Günümüzde haber kutsaldır demenin bir anlamı kalmadı. Kutsalı yitiren insanlık, haberde kutsala ulaşamamaktadır. 
İslam akaidine göre ilme ulaşmanın üç esası vardır. Havass-ı selime (sağlam duyu organları), haber-i sadık (doğru haber) ve akıldır. Haber-i sadık ta ikiye ayrılır. Mütevâtir haber ve haber-i resuldür. 
Kur’an da bu konu, “Haber ve Nebe’” kelimeleriyle anlatılmaktadır. “Allah yaptıklarınızdan haberdardır buyrulur” Bu ayette “haber” kelimesi geçmektedir.
Allah’a yalan isnat eden insan, birbirine de yalan isnat etmekte yarış etmektedir. Peygamberimiz dahi şöyle buyurur; “Kim bilerek bana yalan isnat ederse cehennemdeki yerine hazırlansın.” 
Allah’a ve Resulüne yalan isnat eden insan birbirine yalan ve iftira atmaz mı? Eskiden denmiştir ki “gazete okuyan imamın ardında namaz kılınır mı” sorusu sorulmuştur.
İsmail Kara “Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe” adlı kitabında, 2. Meşrutiyetin ilk yıllarında yaşanan oldukça ilginç bir olaydan haberdar ediyor bizi. (Dergâh, 1. Baskı, Şubat 2017, s.17) O yıllarda Sırat-ı Müstakim idarehanesine Buhara taraflarından bir mektup geliyor. Zarf açıldığında bir fetva sorusu çıkıyor içinden. Soru şu:
“Buradaki âlimlerden biri, gazete okuyan adamın arkasından namaz kılınmaz diyor. Bu doğru mudur? Fıkıh kitaplarından bulup cevaplandırırsanız duacınız oluruz.”
Gazetenin cevabı şöyle: “Fıkıh kitaplarında böyle abes şeyler yoktur. Bir cemaatin içinde namaz kıldırabilecek 10 kişi varsa, bunlardan biri de gazete okuyan zevattan ise öncelikle onun imam olması gerekir.”
Gazete çıkaran adamlara, “gazete okuyanın arkasında namaz kılınır mı?” diye bir soru… İsmail Kara’ya göre soruyu soran, “gazete okumanın getireceği farklı bakış açılarının, yabancı değerlendirmelerin, uluorta tenkitlerin geleneksel yapıyı tahrip edeceği, bilgi hiyerarşisini bozacağı, mevcut siyaset etme anlayışını ve politik yapıları kıracağı, dahası korunması gereken unsurları dağıtacağı kanaatindedir ve bu yüzden şuurlu bir şekilde ehem-mühim tercihi yapmaktadır.” Gazeteyle tanıştığımız yıllardaki bu Müslüman hassasiyet, günümüzdeki basın yayın organlarına nasıl tepki gösterirdi acaba?
Buharalı Hoca Efendi Sırat-ı Müstakim ’in cevabına şu karşılığı veriyor: “Aslında gazete okumak Kur’an-ı Kerim’in okunmasını ve öğrenilmesini kolaylaştıracağı için faydalıdır da. Fakat neticede Kur’an’ın yerleştirdiği, hâkim kılmaya çalıştığı zihniyet bundan haleldar olacaksa bırakın biz bir müddet daha Kur’an okumasını zor öğrenelim.”
Bir tasavvuf profesörüne soruldu; Abdestsiz Kur’an okunur mu? Cevabı; Bize göre abdestsiz gazete bile okunmaz demişti. Gazetelerin hürriyeti sadece sansürün yasaklanmasıyla sınırlı değildir. Zihinlerde çeşitli sansürler vardır. Mesele sadece patron ve siyasetçi sansürü eğil. Bunları yazarken sadece durun tesbiti yapıyoruz. Doğrusu haberleri gizlemeden verebilmektir.
Kur’an’ı Kerim kâfir ve münafıkların başta olmak üzere Firavun gibi Rableşen ve ilahlaşan insanın batıl sözlerinden Lut peygamberin eşcinselliğini dahi açıklamıştır.