— Hem ‘kel’, hem de ‘fodul’durlar.
— Hem suçludurlar, hem de güçlüdürler.
— Hem gâfildir, hem de ’uyanık’ görünür.
— Hem riyakârdır hem de dürüst görünürler.

— Hem bilmezler, hem de bildiklerini söylerler.
— Hem haksızdır, hem de kabadayılık yaparlar.
— Hem ahlâksızdırlar, hem de ahlâklı görünürler.
— Hem anlamazlar, hem de anladıklarını söylerler.

— Hem eleştirirler, hem de doğrusunu gösteremezler.
— Hem çalışmazlar, hem de fakirlikten şikâyet ederler.
— Hem dûa ederler, hem de dûanın gücüne inanmazlar.
— Hem yavuz hırsızdırlar, hem de ev sahiplerini bastırırlar.

— Hem derdini saklar ve söylemez, hem de derman ararlar.
— Hem eleştirirler, hem de eleştirilere tahammül edemezler.
— Hem ceplerinde beş para yoktur, hem de Marlboro içerler
— Hem hastadırlar, hem de hasta olduklarını kabullenmezler.

— Hem seyirci koltuğundan sıkılırlar, hem de sahneye çıkmazlar.
— Hem İslam’a karşıdırlar, hem de Müslümanlardan oy isterler.
— Hem ‘bu hayattan bıktım’ derler, hem de ölmeye razı olmazlar.
— Hem kaz gelmesini beklerler, hem de tavuk vermekten sakınırlar.

— Hem ‘eşeklik’ yaparlar hem de kendilerine ‘eşek’ denilince kızarlar.
— Hem okuduklarını anlamazlar, hem de çok iyi anlamış gibi yaparlar.
— Hem mütevazı görünürler, hem de gururlarından yanlarına varılmaz.
— Hem güzellik ve iyilik isterler, hem de bunların kıymetlerini bilmezler.

— Hem ‘milyarlık araç’ alırlar, hem de çok ‘yakıyor’ diye tüp taktırırlar.
— Hem karınları açtır, nefesleri kokar hem de kuyruklarını dik tutarlar.
— Hem ciddî ölçüde hastadırlar, hem de hasta olduklarını kabul etmezler.
— Hem zehirlenmişlerdir, hem de zehirlendiklerinin farkında değildirler.

— Hem usulsüzlük yaparlar, hem haklılık taslarlar, hem de efelik yaparlar.
— Hem yanan ateşe sürekli odun atarlar, hem de ateşin sönmesini beklerler.
— Hem zalimce ve gaddarca davranırlar, hem de masum numarası yaparlar.
— Hem yazmazlar/yazamazlar, hem de yazanları/yazabilenleri beğenmezler.

— Hem İslam’a karşıdırlar, hem de Müslümanların zekâtlarına talip olurlar.
— Hem ‘vagon’ olmaktan şikâyet ederler, hem de ‘lokomotifliğe’ talip olmazlar.
— Hem herkesten ciddî davranmalarını isterler, hem de kendileri gayri ciddîdirler.
— Hem ‘paranın önemi yok, mühim olan insanlık’ derler, hem de para- perest olur.

— Hem namaz kılmazlar, hem de ‘kutuplarda namazın nasıl kılınacağını’ tartışırlar.
— Hem sürekli ‘dürüstlükten’ dem vururlar, hem de kendileri ‘dürüst’ davranmazlar.
— Hem her türlü huzursuzluğa kaynak olurlar, hem de huzursuzluktan şikâyet ederler.
— Hem bilgisayar kullanmasını bilmezler, hem de kartvizitlerine e-posta adresi yazarlar.

— Hem dostlarına ihanet ederler ve onları yolda bırakırlar, hem de eski dostlarının kendilerini ‘anlayışla’ karşılamalarını ve ‘kabullenmelerini’ beklerler.
— Hem ‘ölümü sık sık düşününüz!’ derler, hem de kendilerinin de bir gün öleceklerini hiç düşünmezler.

— Hem sürekli olarak, insanımızın ‘eğitimsizliğinden’ bahsederler, hem de kendilerinin de eğitimsiz olabileceklerinden habersizdirler.
— Hem israfın ‘haram’ olduğunu söylerler, hem de akla hayale gelmez aşırı ‘gösteriş harcamaları’ yaparlar.

— Hem ‘tûl-ü (uzun emel) emel etmeyiniz’ diye nasihatte bulunurlar, hem de kendileri hiç ölmeyecekmiş gibi biriktirirler de biriktirirler.
— Hem ‘kurban ibadetini’ kabul etmezler, hem de zekata, kurban etine ve derilerine talip olurlar.

— Hem varlıklıdır, maddî hiçbir şeye ihtiyaçları yoktur, hem de etrafa ‘yoksul ve sefil biriymiş’ gibi hava verirler.
— Hem sağlığında adama ‘kör herif’ derler, hem de ölünce arkasından ‘badem gözlüydü’ diye konferanslar verip methiyeler düzerler.

—Hem yönetilmekten şikâyetleri ve talepleri yoktur; hem de yönetmeye talipmiş gibi hava verirler.
— Hem itibar kaybetmişler, kırmızı kart görmüşler ve saha dışına şutlanmışlardır; hem de hiçbir şey olmamış gibi koska koska, itibar kaybetmemişlerin arkasında dolanıp poz verirler.

Hâsılı Vel Kelâm:
Allah,
Hem, hemli davranan
Zevattan
Ve
Mahlûkattan
İnsanımızı
Ve
İnsanları korusun!