Güzel şeyler de oluyor memleketimizde arkadaş.

Çalışkan üretken güler yüzlü bürokratlar da var.

Gündüzüne gecesini de katmış, sadece görev alanında değil, veli veli, hane hane, kahvehane kahvehane dolaşan il milli eğitim müdürleri var.

Proje proje, etkinlik etkinlik, toplantı toplantı çırpınan bürokratlarımız da var.

Yetim öksüz garip öğrencilerin annesi olmak için çırpınan bir milli eğitim müdürü tanıyorum ben.

‘Hadi canım, abartma Fahri’ dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız da.

Ama ben böyle birini tanıyorum. Gözümle bizzat şahidim. Onlarca özel ve güzel projelerinden birisini de birlikte üretip sekiz ayda on altı kez birlikte uyguladığımızdan biliyorum.

“Yaşadım”, oradan biliyorum.

Edirne İl Müdürü Hüseyin Özcan kardeşim aradı bir gün: ‘Ağbi, Bilecik’e çok çalışkan ve projeci bir il müdürü atandı. Ateş gibi, tam senin kafanda; genç cevval enerjik. Adı Fazilet Durmuş. Senin vilayete de yakın. ‘En az on yeni proje uygulamaya sokmak gerek, bana yol göster Hüseyin Ağbi’ dedi bana. Birlikte güzel işler yapacağınıza inanıyorum. Senden söz ettim ona. Bekliyor seni. Gidip görüşür müsün?’ dedi. ‘Olur’ dedim, gittim. Yalanım yok, çok da ümitli gitmedim. Zira şifahi memleketizdir biz. Konuşur konuşur ancak onda birini yirmide birini yaparız.

Şeyh Edebalı’nın ruhaniyetinden olmalı; ‘bir tek çocuk bile eğitim ihmal edemeyiz’ felsefesiyle lebalep dolu, üç oğlunu ve eşini unutup kendisini memleketine milletine adamış bir ‘eğitim mücahidesi’yle karşılaşınca afalladım. Çok da sevindim.

Oturduk, Bilecik’in üstün yetenekli gençlerine bir proje geliştirdik birlikte. 1 Kasımdan 23 Mayısa; şiirde Mustafa Özçelik, hikâyede Selvigül K. Şahin, denemede Şakir Kurtulmuş, biyografi-portrede Fahri Tuna, güzel sanatlarda Osman Suroğlu’ndan oluşan beş şair yazar sanatçı Bilecik liselerinin en yetenekli yirmişer genciyle yedi ayda on dört kez üçer saat bir araya geldik.

‘Medeniyet söyleşisi’ adı altında Şair Nurullah Genç’la şiiri, Yazar D. Mehmet Doğan ile Türkçeyi, şair müzisyen Selçuk Küpçük ile edebiyat-müzik-hayat ilişkisini, Yıldız Ramazanoğlu ile edebiyat-insan ilişkisini, ressam İsmet Yedikardeş ile sanat-Allah-insan üçgenini, Diriliş-Ertuğrul’un yapımcı ve senaristi Mehmet Bozdağ kardeşim ile de ‘tarih-şuur-istikbal’ bağlamında sinemayı konuşturarak, Bilecikli gençlerin ufuk ve vizyonlarının genişlemelerine çalıştık. Fazilet Hanım’ın başarılı ekibinde Şube Müdürü Cuma İvrendi’nin, Arge’den Leyla Kalın Hanımefendi ile sekreter Özlem Hanım’ın, yine Arge’den Mustafa Kan’ın, Özel kalem’den İsmail Bey’in cansiperane ve fedakârane katkılarını da yad etmeliyim.

Şimdi sıkı durun: Bütün bu yoğun projeyi beş parasız, kaynaksız ödeneksiz gerçekleştirdi Fazilet Durmuş.

Sadece bunu mu? Bunun gibi en az on projeyi daha hayata geçirdi. Şahidim.

 Bu projelerin son üç ayında ise Sakarya’mıza atandı. Allah’ı var, hakkını yemeyelim, halefi Dr. Güsamettin Erdoğan da kaldığı yerden bu projeleri devam ettirdi.

İmdiiiii.

İşte böyle bir ‘eğitimci müdür portresi’yle karşı karşıya Sakarya’mız.

Gözün aydın Sakarya diyorum ben.

Vites yükselteceksiniz milli eğitimciler, yüksek tempoya hazırlıklı olunuz diyorum naçizane.

Yıllar önce ‘Selahaddin Özdemiroğlu’ adında kısa sürede çok güzel işler yapan bir milli eğitim müdürümüz gelmişti. Allah selamet versin, görüşürüz hâlâ seyrek de olsa. İkincisini de yakaladın diyorum. Yolun açık hizmetlerin bol projelerin bereketli olsun Fazilet Hanım diyorum.

Ve, Bilecik’ten Sakarya’ya atandığı hafta, Bilecik Şeyh Edebalı Edebiyat Mektebi Portre Atölyesinde pırıl pırıl lise öğrencilerimden Elifnur Başkal ve Şevval Arıtaş’ın onun ardından yazdıkları portreleri paylaşmak istiyorum. (Bu gençler nereden mi tanıdılar bir milli eğitim müdürünü? Her medeniyet söyleşisine katılıp samimi içten konuşmalarından ve sık sık gerçekleştirdiği edebiyat atölyesi ziyaretlerinde onların kalplerine dokunmalarından…)

Ve siyasinin bürokratın tüccarının değil, hiçbir hesabı kitabı olmayan iki öğrencinin, samimane ve masumane yazıları. Bu nedenle yazılanlar daha sahih ve daha kıymetlidir kanaatindeyim.

 

Güneşimsi; Fazilet Durmuş                                                       

Elif Nur Başkal*

 

Bir yaz günüydü üşüyorduk. Aslında hava sıcak fakat içimiz üşüyordu, manevi olarak…

İşte bu günlerden birinde gelmişti o içimizi ısıtan güneş.

Kendisiyle her buluştuğumuzda Türkiye'nin geleceği olarak üzerimizdeki sorumluluklarımızı hatırlatırdı bizlere. Kendisi için bizlerin önemini anlatır, bizleri ne kadar sevdiğinden bahsederdi. Bizim için her şeyi yapabileceğini belirtirdi. 

Ve şuan biz tam üşürken içimizi ısıtan o güneş. Farklı kalpleri ısıtmaya, aydınlatmaya gidiyor. Eminim ki bize hissettirdiği o sıcaklığı başka kalplere de hissettirebilecektir.

O içten bakışlarınız, güneş gibi parlayan gözleriniz, içimizi ısıtan sözleriniz hiç kaybolmasın.

Bizler siz gitseniz de içimizi aydınlattığınız günleri hiç unutmayacağız. Her zaman desteğinizi üzerimizde hissedeceğiz.

Sizlerin de dediği gibi bu gidişiniz bizim için bir veda değ

 

*: Elif Nur Başkal, 2001 yılında Bursa/Osmangazi'de doğdu. Bilecik Osmangazi İlk ve Ortaokulunu bitirdi. Hâlen Bilecik Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi  11. Sınıf ve Bilecik İl Milli Eğitim Müdürlüğü Şeyh Edebalı Edebiyat Mektebi Mithat Cemal Kuntay Portre Atölyesi öğrencisidir.

 

Yorgunluğunu Gülüşünün Arkasına Saklayan İnsan; Fazilet Durmuş

Şevval Arıtaş*

Nedense okullardan nefret ettik hep. Belki de öğretmenlerimize aramız iyi olmadığı için. Sürekli kızdıklarından dolayıdır belki de. Aslında bakarsanız on öğretmenin kızışı bir kişinin gülüşü ediyor.

Evet, evet bir kişi, özel kişi bize demişti ki "sizi kimse sevmese bile arkanızda ben varım. Ben nefes aldığım sürece sizi hep seveceğim."

Arkamızda böyle bir dağ olduğu sürece bizi kim üzebilir?

Size nasıl anlatsam bilemedim şimdi. O öyle bir kadındı ki hayatı tek kelime ile 'çalışmaktı.' İşine aşkla aşkla bağlı biriydi. Yorulmak bilmezdi belki de bize hissettirmezdi. Gülüşünün arkasına saklardı yorgunluğunu.

Kalbi güzel kadın. Sempatikliği bir yana canayakınlığı bir yana. Tek kelime ile mükemmeldi.

Herkesin başına mutlaka böyle bir insan gelmelidir.

Şuan 'acaba bu kim? ' dediğinizi duyar gibiyim. O, Bilecik İl Milli Eğitim Müdüresi'ydi. Ama gitti.

Her şey gibi, düşünün her güzel şeyin sonu vardır.

Fazilet Durmuş'un tek hedefi vardı ki oda vatana hayırlı evlatlar yetiştirmek. Tek amacı buydu.

Bizim arkamızda, yanımızda böyle iyi insan olduğu sürece ve tanımadığımız nice Faziletlerini varken öğrenciler onun yüzünü kara çıkartmazlar.

Sizler ne kadar bizim arkamızdaysanız biz de size söz veriyoruz ki yüzünüzü kara çıkartmayacağız.

Ve yine sözümüz olsun: Bizde hep sizin yanınızdayız.

*:Şevval Arıtaş, 2002 Bilecik’in Bozüyük ilçesinde doğdu. Vezirhan İlkokulu ve Ortaokulunda okudu. Halen Yavuz Selim Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde 10.Sınıf ve Bilecik İl Milli Eğitim Müdürlüğü Şeyh Edebalı Edebiyat Mektebi Mithat Cemal Kuntay Portre Atölyesi öğrencisidir.