Sakarya esnafı her çareye başvuruyor, sorununu iletecek muhatap henüz bulamamış olmasına rağmen çabalıyor.

“Kapalı Esnaf SATSO’ da buluşuyor” adlı bir toplantı düzenledi ve kapalı olan işletmelerin son durumlarının değerlendirildiği toplantıya, SATSO bünyesinde faaliyet gösteren ilgili komite üyeleri, Sakarya Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği bünyesindeki meslek odaları başkanları, ekonomik tabanlı sivil toplum kuruluşları ve ilgili dernek başkanları katılarak, değerlendirmede ve tespitlerde bulundular.

Çok uzaklardan bakıldığında dair görünmekte olan sorun yaşanmakta ve buna bağlı olarak feryatta ortak, sessiz çığlık yaşanmakta.

“Susma sustukça sıra sana gelecek” bir döneme damgasını vuran, hafızalarımızda tazeliğini koruyan sloganın dayandığı yerdeyiz.

“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” anlayışı nefret uyandırmıştır bende, tarihsel serüven göstermiştir ki sıra gelmiştir ya da gelecektir, kaçılmaz son!!

Farklı zaman diliminde aynı yerden sınava tabi tutulmuşuzdur, benzeri zorlukları ve talihsizlikleri yaşamışızdır.

Hani bugün bana yarın sana, deriz ya.

Kaldı ki içinden geçtiğimiz pandeminin yarattığı ağır şartlardan etkilenmeyenin olmaması mümkün değil, ister işletmesi açık olsun ister kapalı olsun.

Mutlak etki altına aldı, sorun hepimizin dolayısıyla itiraz da her kesimden gelmeli sesimiz gür çıkmalı, sonuç almak istiyor isek birlikte hareket etmeyi becermeliyiz.

“Aynı şeyi defalarca yapıp, farklı bir sonuç almayı ummak” bugüne değin test edilmiş ve alınan sonuçta ders niteliğinde tarihten bugüne miras bırakılmış.

Cılız ses sessizlikle eşdeğer.

Aylar geçti işletmeler kapalı, ne yer ne içerler borçlarını nasıl dönüştürürler ayakta kalmayı becerebiliyorlar mı.

Siyasi otoriteye bugüne kadar seslerini duyuramadılar.

Gerçi bu hususta da görüş birliği içinde değiliz, bölünmüşlük ve akıl dağınıklığı yaşıyoruz. Kapalı bir işletme sahibi bir arkadaşım ile konuya ilişkin değerlendirmede bulunurken ilginç bir görüş sundu, işyerinin kapalı olmasının ya da bugüne kadar açılmamış olmasının sorumluluğunu iktidara değil de sivil toplum kuruluşlarının yetersiz mücadelesine bağlamış olması.

Partili olmayı tercih eden ilginç bir örnek.

Oysaki sorunun da çözümünde adresi belli. Sosyal devlet varlığını böylesi zor ve yurttaşın kendi kabiliyeti ile üstesinden gelemeyeceği anlarda ortaya çıkar.

Ayni ya da nakdi destek ile geleceğe ümitli bakmasını sağlayan mekanizmanın adıdır, DEVLET.

Kendi kaderiniz ile baş başa bırakılmışsanız ortada devletin sarıp sarmalayan şefkatli kucağı yok demektir, bu durumda geriye kalan tek yol işletmeleri açmak ve mücadeleyi kendi başımıza vermek.

Bunu yolu da elbirliğiyle hareket etmekten, ortak akıl ile çığlık atarcasına gür ses çıkarmaktan geçmekte.

SATSO’da ki toplantının önemli sonucu olacağını düşünmekteyim, örgütlü yapılar kararlı durur ve sesini çıkarmaya kararlı bir şekilde devam ederse bu sesin duyulmaması mümkün değil.

Hiçbir iktidar yoktur ki kayıtsız kalsın.

Siyasi hayatımıza miras kalmış çok önemli bir söz vardır ki bugünlerde anlamını daha iyi anlayabiliriz. “ Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur. “

Mesele görmeyen gözlere, duymayan kulaklara ulaşmak.

Virüs haritasında kırmızı olup kafe, lokantalar halen açık olduğu iller var, o iller seslerini duyurmuşlar.

O illerdeki işletmeler kapatılsın denmiyor, var olan haksızlık ortadan kaldırılsın isteniyor.

“Kapalı Esnaf SATSO’da buluşuyor” adlı toplantının adını ve eylemi gölgelemek istemem ancak işletmeleri açık olan hatta bu şartlarda işini kaybetmek bir yana, daha gelişen işletmelerinde katkı koyacağı genişletilmiş toplantılardan sonuç almak daha da mümkün olacaktır.

Yapılanı değersizleştirmeden katkı koymak ve etki alanını daha geniş tutmak, sonuç almak adına öneride bulunmak yapmaya çalıştığım.

Bir an evvel hayatımız normalleşmeli ve bunun yolu da kuşkusuz iktisadi yaşamın normalleşmesinden geçiyor.

Virüsü umarım kısa zaman içerisinde atlatacağınız ancak başka başka sorunlarla karşılaşacağız.

Ergün ÖZKAN

[email protected]