Efendimizden (sallallahu aleyhi vessellem) sonra ümmetin başına bir lider seçilmesi gerekiyordu…

Bu lider hem halkı, hem siyaseti, hem orduyu, hem dini elinden tutabilecek bir lider olmalıydı...

Yönetimde çift başlılık olmaz elbette…

Başbakanın ayrı, cumhurbaşkanın ayrı havadan çalıp oynadığı günlerde memleket ne haldeydi malum…

Nerede çokluk varsa orada karışıklık kaçınılmazdır…

O yüzden İslam topraklarını yönetebilecek bir lider seçiminde elbette ölçü Kur’an’dı ve en ehemmiyetli şart “Sizin en üstününüz takvaca en ileri olanınızdır” hitabıydı…

Efendimizden (sallallahu aleyhi vessellem) sonraki ilk kural da işte bu olmuştu…

Halkı, dini, askeri, siyaseti yönetebilecek ve takvaca en üstün olacak bir lider seçilecekti…

Her biri birbirinden üstün meziyetlere sahip sahabi efendilerimiz de ilk başkanlarını, halifelerini, yöneticilerini seçerken bu kuralı uygulamış ve ayete mazhar olmuş Hz. Ebubekir efendimizde karar kılmışlardı...

Şüphesiz Hz. Ebubekir’den daha iyi ordu yönetecek, belki de savaş dahileri sahabiler vardı ama takvanın yanında hepsi Rabbimiz katında daha sonraları gelirdi…

Tüm şartları bir yana en takvalıları Hz. Ebubekir efendimiz olarak görülmüş olacak ki o seçildi…

Onun liderliği ne dini konularda, ne savaş konularında, ne de siyaset konusunda arkadaşlarına bilmişlik taslayacağı anlamına elbette gelmezdi…

Çünkü peygamber terbiyesinden geçmiş takva istişareyi emrederdi ve onun başkan olması istişare etmesine engel değildi…

Tam tersi adalet, sadakat, cihad, iffet ve itaat konularında hep istişare üzere hareket etmişti...

Hz Ömer efendimiz hilafetinde “Yanlış yaparsam ne edersiniz” diye sorduğunda “Kılıcımızla seni düzeltiriz ya Ömer” cevabını alıp şükür eden başkanlardandı…

Sonraki halifelerimiz de hepsi takva sırasına göre vazife almışlardı üstelik...

“Bu işi sadece biz biliriz” deyip işi babadan oğula bir saltanat organizasyonuna çevirene kadar ölçü hep takva, ehliyet ve ihlas üzerine olmuştu…

Dönem itibari ile bir kabilenin ya da inancın muhafazasına sahiplik edenler Osmanlıya kadar bu düsturlara uyan ve uymayanlar olmuştu…

Arada kabiliyetsizlere devir teslimler ile İslam coğrafyasının yaşadığı sıkıntılar İslamiyet’in neye öncelik verdiğinin de en büyük delili olmuştur…

Nihayetinde Osmanlının asr-ı saadet havasındaki sancağı ele alması zamana göre gerekli olan muhafaza biçimi ve ehil ellerde olarak babadan oğula geçmesi her ne kadar İslami usule uygun görünmese de ehliyetin, ihlasın, imanın olduğu bu hanedanda başarılı olmuştur…

İslamiyet’in izzeti yıllarca muhafaza altında hüküm sürmüştür ve bu özelliklerin bozulmaya başladığı anda da paramparça olmayı netice vermiştir...

Nihayetinde yöntem nasıl olursa olsun ehliyet, sadakat, ihlas, takva olmazsa olmaz şiarlarımız olmalıdır…
Şu anki başkanlık sisteminde saltanat yaftası boş laftan ibaret…

Malum bu makam ne Erdoğan’a babadan gelmiştir, ne de ondan oğluna geçecektir…

Bu referandumdaki EVET oyu ile seçimi halk yapacak, istediğine bayrağı teslim edecektir...

Başkan olan ne asabilir, ne kesebilir!

Unutulmasın meydanlarda artık eski halk yok!

Bir devlet kuran, bir devleti kurtaran, gerektiğinde bir devleti kaldırabilecek bilinçte bir millet var ve bu milletin karşısında hiçbir lider böbürlenmeye cesaret edemez…

15 Temmuz’da herkes dersini almıştır...

Peki, ne olacak?

Olacağı şu ki biz yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni kuruyoruz…

Ehliyetli, sadık, takvalı, ihlaslı, adaletli, cihad’tan geri durmayan, iffetli ve milletine itaat eden bir lideri seçme şansını elde edebilmek için kurulan bu sistem değişikliğine EVET dersek geçmiş olacağız...

Yani bu Erdoğan’ı seçme referandumu değil…

Fakat Erdoğan’ı bu makama yakıştırmamız milletimiz nezdinde yukarıda saydığımız özelliklere malik olmasındandır…

Şimdi arada duyar gibiyim, “Erdoğan’ın bir sahabi olmadığı kalmıştı, onu da yaptınız” diyenleri…

Yok, o kadar uçmadık; sahabi olmadığını biliriz…

Ama onun Peygamber Efendimizin kardeşlerinden olduğuna da imanımız tamdır…

Görüyoruz ki şu an bu millete başkan olma çıtasını çok yükseklere çıkarmış bir lidere sahip…

Bu aynı zamanda Erdoğan’dan sonra o makama oturmak için gerekli özelliklerin neler olduğunu adaylara göstermiş olacak…

Ve oraya gelebilecek şahsın millet için taşıması gereken özelliklerin ve rol modelin de başlangıcı Erdoğan olacaktır.

Yani biz Erdoğan’a makam değil kıyamete kadar ümmetin ihtiyacı olan liderin özelliklerini de belirlemiş oluyoruz...

Hak eden olsun kardeşim…

Başka e diyelim: Bize EVET demek düşer…