Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Engin Özkoç, Karasu-Kocaali duble yolunun Küçük Karasu mevkiinde yolun karşısına geçmeye çalışırken bir kamyonun altında kalan 17 yaşındaki Ömür Arslan’ın acısına isyan etti…

Ömür’ün iki ayağının kesildiğini, yoğun bakımda tedavisinin sürdüğünü hatırlatan Özkoç, büyük bir üzüntü içinde olduğunu söyledi…

Açıklamasında öylesine ifadeler kullandı ki Engin Özkoç, üzüntüsünde ne kadar samimi olduğu çok net bir biçimde anlaşılıyordu…

Kulak verelim söylediklerine kısaca:

 “Ömür, Sakarya Eğitim Araştırma Hastanesi’nde tedavi görüyor, çok büyük acı içinde. Anne-babası ve kardeşleri şaşkın, çaresiz, öfkeli bir bekleyişteler. Kimin hakkı var insanlarımıza bunu yaşatmaya? Hem de ne uğruna; bir sokak lambası, yaya geçidi, trafik ışığı; nedir, ne kadardır maliyeti? Defalarca yazıldı çizildi; Karasu-Kocaali duble yolunun şehir bağlantıları karanlık; aydınlatılmalı, yaya geçidi konulmalı, sinyalizasyon olmalı, yol güvenliği sağlanmalı. Kimse kulak asmadı. En temel ihtiyaç ve beklenti değil midir; bir annenin okula gönderdiği 17 yaşındaki çocuğunun güvenli bir yoldan gidip gelmesini istemek? Bir vatandaşın hakkı değil midir bu? Devletin görevi değil midir? Neden bunu yapmak bu kadar zor? Böyle mi ‘Büyük Türkiye’ olunuyor? Büyük, itibarlı bir ülke, evlatlarının canını, kanını, geleceğini bu kadar kolay harcamaz. Bu kadar ucuz işlere kurban vermez. Biz burada bunları konuşuyoruz, ama bir eve ateş düştü artık. Gencecik bir çocuğun dünyası karardı. Neyin hesabı yapılıyorsa, bunu da eklesinler üstüne; 17 yaşındaki bir çocuğun bacakları, gençliği, geleceği, düşleri, kaç sokak lambası eder?”

Açıklamayı okurken ben utandım açıkçası…

Bir gazeteci olarak bu olaya yeterince parmak basmadığımı düşündüm…

Bu acıya yeterince ortak olamadığım için hayıflandım, kendime kızdım…

Peki, diğer milletvekillerimiz de dertlendi mi bu gencecik çocuğun derdiyle?

Ya belediye başkanlarımız dertlendiler mi?

Allah aşkına ne için siyaset yapıyorsunuz sizler, kimin için siyaset yapıyorsunuz?

Emeliniz, amacınız, gayeniz ne?

Nasıl oluyor da gencecik bir çocuğun bu büyük acısına bigâne kalabiliyorsunuz?

Ben CHP Milletvekili Engin Özkoç’u takdir etmekten yoruldum artık…

Kimin ne acısı varsa hemen yanında bitiveriyor…

Uzak yakın, küçük büyük demeden insanların yaralarını sarmaya çabalıyor…

İnsanların sıkıntılarını gidermeye gayret gösteriyor…

Siyaseti gerçek manada insanlar için yapıyor…

Elinden geldiğince, dilinin döndüğünce bir şeyleri düzeltmeye çalışıyor…

Gazeteci olarak utandığım kadar bir birey olarak da utandım açıkçası…

Nasıl oldu da böylesi kocaman yüreğe sahip bir milletvekiline oy vermedim ben son seçimde?

Gerçekten çok utandım…

 

HAMDİ ÖZARUTAN’IN ÖNERİSİ

Ünlü organizatör, baba dostu Hamdi Özarutan geldi geçenlerde gazeteye…

Gazetemizin sıkı takipçisidir…

Köşe yazılarını ve haberleri büyük bir dikkatle okur…

Adapazarı Kent Meydanı’yla ilgili projesini paylaştı benimle…

Meydanın bir bölümünün kongre ve konser salonu olarak kullanılabileceğini söyledi…

Dört tarafı duvarla çevrili, 2 bin koltuk kapasiteli bir salon inşaatının büyük maliyetler getirmeyeceğini söyledi…

Meydanın altının otopark oluşunun da büyük bir nimet olduğunun altını çizdi…

Konserler, gösteriler, tiyatrolar gibi etkinliklerin genelde 20.00-21.00 saatlerinde yapıldığından salonun trafik akışını da olumsuz etkilemeyeceğini vurguladı…

Hatta salonun yapılması halinde ilk konser organizasyonunu da üstlenip iki dev ismi, Muazzez Abacı ve Sezen Aksu’yu Sakaryalılarla buluşturabileceğini kaydetti…

Büyükşehir Belediyesi’nin zaten büyük bir kongre ve konser salonu projesi vardı…

Neden Kent Meydanı’nda yapılmasın?

Hem böylece atıl vaziyetteki meydan da işlevsel hale gelmiş olur…

Bilmem kıymetli büyükler ne düşünür bu hususta?

 

BENİM ADAYIM EROL YETİŞ

CHP’de ilçe kongreleri tamamlandı…

Şimdi gözler 25 Aralık’ta yapılacak olan il kongresine çevrilmiş durumda…

Sonucu en çok merak edilen Adapazarı kongresini genç avukat İlker Yılmaz kazandı…

Hayli nurlu bir yüzü olan ve de insanlara pozitif enerji veren bu genç ismin ilçe başkanı olması parti için büyük avantajdır…

Aynı gençleştirme operasyonu il yönetiminde de yapılmalı…

Hep aynı isimlerin yer aldığı yönetimlerle bir arpa boyu yol alınamadığı tecrübe ediliyor senelerdir…

Bırakın genç bir başkan ve genç bir yönetim olsun CHP’nin başında…

Zaman zaman eleştirilen, zaman zaman övgülere mazhar olan partinin ağabeyleri ve Milletvekili Engin Özkoç bir araya gelerek genç bir ismin başkan adaylığında birleşmeli…

Benim önerim Erol Yetiş’tir…

35 yaşında, sağlam bir CHP’li, başarılı bir işadamı ve gerçek manada solcu ruhuna ve inceliğine sahip…

Oturup yarım saat muhabbet etseniz ve herhangi bir meselede fikrini sorsanız ne kadar donanımlı olduğunu görürsünüz…

Çocukluk arkadaşım diye söylemiyorum…

Gerçekten hiçbir çıkar beklemeden bu görevi bihakkın yerine getireceğine yürekten inanıyorum…

En az 2-3 dönem partinin başında olursa çok büyük işler başaracağını düşünüyorum…

Erol Yetiş, duayen diye anılanların yıllardır büyütemedikleri şu partiyi hak ettiği noktaya taşıyacaktır…

Denemesi bedava…

 

O SES KEMAL DUMANLIOVA

Kemal Dumanlıova’yı tanımayan yoktur…

On parmağında on marifet olan bu şehrin güzel insanlarından biridir…

En büyük özelliği de sesinin güzelliği olsa gerek…

Ben ne zaman dinlesem mest oluyorum…

Sanat musikisi olsun, halk müziği olsun, pop, jazz, blues, hangi dilde ve hangi tarzda olursa olsun müthiş bir altyapısı var…

Geçenlerde gazetemiz yazarı Namık Öze ve kendisiyle birlikte Orhan Camii meydanında oturuyorduk…

Takıldım kendisine: “Kemal abi, Hakk’ın rahmetine kavuştuğun zaman hoca salanı hangi makamda okusun” diye sordum…

“Saba makamı da olabilir, Uşşak da” şeklinde yanıtladı…

Zaman zaman da O Ses Türkiye yarışmasına katılması hususunda baskılar geliyor kendisine biliyorum…

Şahsen ben de katılırsa şampiyon olacağına yürekten inanıyorum lakin katılması taraftarı değilim…

Bizim Kemal abimiz olarak kalmasından yanayım…

Şarkılarını yalnız bize söylesin, ama öyle ama böyle bu şehri terk etmesin…

O naif yapısını, o ince ruhunu, o manevi birikimini şöhret belasıyla lekelemesin…

Taş yerinde ağırdır…

Zaten kendisi de söyler hep, “En büyük makam, insanların gönlündeki makamdır” diye…

Başka makam aramaya ne hacet!