“En net ve yüksek sesle ifade etmek isterim ki” diye buyurdu Sayın Bakan…

Kısacası, “Herkes aşı olacak!”

“Çocuğunuzun geleceğini düşünüyorsanız, işsiz geçen yılları unutmadıysanız seve seve aşı olacaksınız…”

Buna en net ve yüksek sesli mobbing denir ve Sayın Bakan soyadından da büyük bir laf etmiştir…

Ya da ettirilmiştir!

Anlamayanlar için izah edelim: Mobbing; psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek anlamlarına gelir…

Anayasamızın 17’inci maddesinde; “Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz” yazıyor…

Kanuna rağmen bu ifade ile denilmek isteniyor ki, “Siz deneksiniz, size istediğimizi yaparız!”

Şimdi bunu da nerden çıkardın derseniz söyleyeyim:

Köşemde gördüğünüz fotoğraf Biontech firmasına, “Aşınız hakkında bilgi verir misiniz, vurulmak istiyorum” diye mesaj attığınızda gelen cevaptır…

Ve bizim denek olduğumuzun en net ve yüksek delilidir…

Denemesi bedava!

Gerçi artık adamların istediği denek rakamına ulaşmışızdır ama asıl önemlisi önümüzdeki birkaç yıl içindeki etkilerin ve neticelerin ne olacağı…

Bunun cevabını çoluk çocuğumuz rahmetle kulaklarımızı çınlattığında öğrenmiş olacağız…

En net ve yüksek ihtimal ile!

EVE TIKILIYORUZ

Nihayet maskenin trafik işaretlerinde yer edindiğini, evlerde herkes iyi iken bir kişinin pozitif çıkmasıyla herkesin eve tıkıldığını gördük…

Eve tıkılmanın haksız ve gereksiz olduğunu da gayet iyi biliyoruz…

O da yetmedi!

Artık il başına düşen bir iki kişinin neden öldüğü belirsiz covid mağdurlarının bile istatistiklerinin kaldırılıp aşılananlar aşılanmayanlar tablosuna yer veriliyor…

Arada bir “Kaparız, sokmayız, ekmek vermeyiz” diye çocukça çığırtkanların tutulduğunun da farkındayız…

Şurada bir yıldır aşıdan bahis edilirken, en yüksek hastalık diye söylenilen zamanda memleketin yarısından çoğunun aşısız iyileştiği unutturmaya mı çalışılıyor acaba!

Tıp okuyup bu kadar tecrübe kazandığını zannettiğimiz insanların bağışıklık ve antikorla güçlenmemiz lazım iken “Maske, mesafe ve temizlik”ten başka bir şey söyleyemediklerini gördüğünüzde “O kadar yıl okuyup öğrendiğiniz bunlar mıdır” diyesiniz gelmiyor mu?

Garip bir tezgâh var…

Çoğunun içinde olduğu, uyanmadığı, ölenlerin otopsi yapılmadığı, neden öldüğünün belli olmadığı, yanlış tedaviden ölenlerin üzerlerini örtme çabalarını ve ihaleyi covit’e yıkma telaşını görüyoruz…

Bununla da bitmiyor mesele!

Yangınların arkasında da başka hesaplar dönüyor…

Yangını terör örgütleri çıkarıyor, hesap soruluyor ama sel mevzuuna gelince yağmuru da düşmanlar yağdırdı diyecekken uyanıyorlar…

Evler yanlış yerlere yapılmışa getiriyorlar meseleyi…

Denizdeki turist bacıların keyfini müsilaj kaçırıyor zaten…

Onu da küresel ısınma yapmıştır!

Ders alınamıyor, sahiller parsellenirken bunu izleyen vatandaşın ahı hesaba katılamıyor…

Bari mesafe diye yırtınırken Cuma’yı uzaktan izlettirdiğiniz amcaların ahını da hesap etseydiniz…

İyi ki Müslümanız…

Maşallah tek kurtuluş ve çaremiz de aşı!

Eee tabi Allah’ı meşgul etmemek gerek…

İman bu derece yerlerde olunca fetvayı da fırıldağı da insan bu şekilde yapıyor...

Belki de benim kalbim kötü; etrafta ölenleri, patır patır dökülenleri, sokak başında yerlere düşenleri, toplantılarda dip dibe olmayıp gayet maske ve mesafeli duranları, dağda maske takmadığı için ölen çobanları, evde karı kocanın maskesiz dolaşmadığını fark edememişimdir...

Böyle giderse bırakın Ayasofya’yı, tüm camilerde mesafeli saf düzeni standart olacak gibi… Namaz kılacak insan kalırsa tabi!

Hâlbuki 2. Dünya Savaşı’ndan hemen sonra ilk uygulanan soykırım planlarında aşılar, süt tozları ile nebati yağların olduğunu unutmamışken…

Ölenlerin neden öldüğünü, hafif atlatanların neden hafif atlattıklarını, antikorun nasıl artacağını, bağışıklığın nasıl güçleneceğini, sağlıklı insanın nasıl olacağını, kısacası tüm insanlığın geleceğini üç şeye bağladılar: Maske, mesafe, temizlik…

Belki uyanır diye Reis’e en net ve en yüksek şekilde ifade edeyim:

Başaramayacaksınız, bölemeyeceksiniz, yenemeyeceksiniz, korkutamayacaksınız!