Geride bıraktığımız gün 1 Mayıs İşçi ve Emekçilerin Bayramıydı. Yılın herhangi bir gününe sabitlenmiş özel zamanların manasız bulurum. Doğum günü, sevgililer günü gibi. Kapitalizmin bir oyunu olarak adlandıran bu günlerin belki tüketim anlamında değil ama kutlama manasında benzerlikler taşıması ve bunu kapitalizme en karşı taraf olarak adlandırılan insanların önayak olması şaşırtıcı…

İlk paragraf siyasi kaygılardan dolayı oluşmamıştır. Hayatta adalet kişinin hakkını yılın bir günü hatırlamak değil üç yüz atmış beş gün hafızada yer etmesidir. Bu gayeye inandırabilmek ve bu yolda ilerlemek mühimdir.Anlatılmak istenen budur.

Lakin adet olmuş madem, bizde bu bayramdan ilham alarak naçizane kalemimizi oynatalım izninizle… İşleyeni ve işlediği emeğin naifliği kâğıdımıza yansıtmaya çalışalım… Çalışalım ki bizde işleyen olalım ve emeğimiz gözüksün…

Klasik ve basit bir örnek ile başlayalım. “İşleyen demir ışıldar”. Bu atasözünü “pas tutmaz” diye de bitirebilirdik. Her canlının aldığı nefesin hakkını vermesi gerekir. Zaman ve şartlar öyle bir hâl alır ki bu gereklilik tercih meselesinden çıkar mecburiyet olur… Bu mecburiyetten önce pas tutmamak gerekir ki bizi zor anlarda ayakta tutsun…

Ülkemizin en büyük problemlerinden biri maalesef işsizliktir. İşsiz insanın huzursuz, mutsuz, kendisini güvende hissetmemesi doğaldır. Peki, çalışan insanlar mutlu mu huzurlu? Maalesef çoğunluk değil. Oysa çalışanın olduğu her evde pişen yemek de olur. Aş demek, huzur demektir ama artık değil. Birkaç cümle sonrası seçim mitingine doğru gidiyor en iyisi duralım.

En küçük sarsıntı da yıkılacak durumdayız. Hem zayıfız hem öfkeli. Mücadeleye zayıf mücadele eden ve öyle gözükene öfkeliyiz. Ayakta durmak için içimizdeki dirayeti ilmek ilmek çıkarmalı. Bir yumak gibi karma karışık iken kazak olmalıyız en iç ısıtanından…

Gerçekleşen her eylemde bir emek vardır. Emek, demek hak talep etmektir. Ama günümüzde emeğin hak ettiği değer gözlerde küçüldü. İnsan gücünden ayrılarak duygusuz bir işleyişe geçildi, bu geçiş daha hızlı üretim o kadar para ile sınırlandırıldı ve ruhsuz bir hal aldı.

Emeğinin karşılığını alamayan ise küstü, aynı silaha başvurdu ve önceliğini kısa yoldan para kazanma olarak odaklandırdı. Düşmanlığı ilan eden patron ve işçi aynı gemide olduğunu unutmamalı…

Derdimiz ekmek kavgası mı yoksa pasta mı öncelikle bunu idrak etmek gerekiyor. Emeğimizin hakkını her türlü alırız. Lakin Hak almak için boş emekler sarf etmemek gerekir.

Ah keşke ekmek aslanın ağzında olmasa; Ressamın emeğiyle çıkan resmin, yazarın emeğiyle oluşan edebiyatın hazzı gibi yetebilse tüm emek sanatçılarına… Allah’a (c.c.) emanet olun

(Yaklaşık bir yıl önce büyük bir acıyla kaybettiğimiz Soma Maden İşçilerine Allah’tan rahmet yakınlarına başsağlığı diliyorum. Emeklerinin mükafatı cennet olur inşallah.)

e-mail : [email protected]