Allahü Teala (c.c) şöyle buyurmuştur: ‘’Ey iman edenler…Birbirinizin kusurunu araştırmayın…’’ ( Hucurat Suresi: 12)

Eleştiri, düşünce ve ifade özgürlüğü ile bir kişiyi veya konuyu ya da eseri olumlu veya olumsuz değerlendirmektir. Toplum olarak eleştiriyi çoğunlukla, olumsuzlukları ortaya çıkarmak olarak değerlendirebiliyoruz. Olumsuz anlamda kullanılan eleştiriler de genel olarak, etkilenmediğini söyleyenleri dahi, yıpratan bir durum olarak karşımıza çıkar.  Çoğumuzun, eleştiriyi yapıcı olarak kullanmadığımız bir gerçektir. Böyle olunca da eleştiri, kişinin tüm hayatını olumsuz yönde etkileyen bir tavırdır oluveriyor…

Eğer aynı çatı altında yaşadığınız kişi eleştirel bir yapıya sahipse, hayat enerjinizi düşürür, özgüveninizi yıpratır.  Bu sebeple eleştirel kişiliklerle evliliği sürdürmek kişiye ağır bir imtihanda olduğunu hissettirir. Onarıcı olmak yerine, eleştiriye maruz kalan kişi mutsuz olur. Mutsuz olan kişi ise çevresindekileri mutsuz eder. Bu durumdan en çok etkilenenler de masum evlatlar olur…

Eleştiri  yapılmasından daha çok, eleştirinin nasıl yapıldığıdır kişiyi etkileyen. Özellikle de eşler arasında veya evlatlarımıza yanlış ve sürekli yapılan eleştiriler, can sıkıcı ve hayat karartıcı olur. Sürekli eleştirilen kişi, bir süre sonra duyarsızlaşmaya başlar. ‘’Çok söyleme arsız edersin.’’ Atasözündeki gibi… Bu durum ise eleştireni öfkelendirir. Bu öfke sonucunda daha çok kusur bulmaya odaklanır…

Eleştiren kişiler negatif düşünceye sahip kişiler olduklarından dolayı, mutsuzdurlar ve bu mutsuzluklarını yakınlarına veya yaşamlarına yüklerler. Mutlu olmayı ve mutlu etmeyi beceremedikleri için de çoğunlukla sonuç yalnızlığa mahkumiyet olur. Bu durumdan kurtulmanın yolu, başkalarını değiştirmeye çalışmak yerine kendi bakış açılarını değiştirmeleri olmalıdır. Çünkü eleştirel tutumun sonu yoktur. Bir kısır döngü misali, sürekli mutsuz olup mutsuz etme gerçekleşir.

Eleştirel kişiler, fazlası ile mükemmeliyetçidirler ve karşılarındakinin de mükemmel veya kendileri gibi olmasını beklerler. Kusur kabul edemezler ve sürekli düzeltme çabasına girerler. Bu da aralarındaki ilişkinin bozulmasına sebep olur. Eşler arasında ise, çoğunlukla boşanma ile sonuçlanır. Ebeveyn ve çocuklar arasında ise, hırçın ve eleştiren çocukların yetişmesine sebep olur. Bu günün çocuğu eleştirildikçe, yarının eleştiren ebeveyni olur.

Eleştirinin bol olduğu evliliklerde boşanmasalar bile eşler, birbirinden kaçarcasına ayrı mekanlarda vakit geçirmeye başlarlar. Herkes birbirine bir şey söyleyerek tepki almak yerine, bildiğini okumayı tercih eder. Sonuçta, kalabalıklar arasında yalnızlıklar gerçekleşir. Hiç kimse sürekli eleştirilmekten hoşlanmaz. Sürekli eleştiren kişiden uzaklaşarak ona değer vermediğini ve onu takmadığını hissettirir. Sürekli taş atılan kişi, kendisini eleştiren kişiye iyilik yapmaya devam edemez. Sürekli eleştiren kişilerin aslında, hiçbir şeyi değiştiremedikleri de bir gerçektir.

 Eleştirinin yapıcı ve onarıcı olması ve bir şeylerin değiştirilebilmesinin bazı kuralları vardır:                                                1- Kimsenin olmadığı bir yerde söylenmeli.

2- Kişinin güzel ve olumlu olan davranışları övülmeli.

3 Eksik veya kusur; samimi olarak, iyiliğini düşündüğümüzü hissettirerek, tatlı dil ile söylenmeli.

4- Eleştiri sonrasında yine olumlu bir davranışını övmeli.

5- Eleştiri kişiye değil, sadece yanlış olan davranışa yapılmalı.

Karşımızdaki kişi ancak, samimi olarak onun iyiliğini düşündüğümüze inanırsa, tepki göstermeden eksiğini düzeltme yoluna gider. Aksi taktirde tepkili ve sert karşılık verebilir veya tepki göstermese de içten içe gücenebilir. Bir süre sonra biriken olumsuz düşünceler, birden hiç beklenmeyen bir anda patlak verebilir. Bu duruma getirip ilişkileri bozmamak için öncelikle kendimizi değiştirmeliyiz. Kul kusursuz olmaz bunu da unutmamalıyız…

Evladınızın veya eşinizin sizi;  takmayan, sevmeyen, sizinle ilgilenmeyen biri olmasını istiyorsanız sürekli onu eleştirin!..