Bayram öncesi yapılan sohbette öne çıkan konular şöyle:

FARKLI SONUÇ ÇIKMAZ
Yeni Sakarya: 2020-2021 yıllarını kapsayacak Toplu İş Sözleşmesi (TİS) toplantıları 1 Ağustos günü başladı. Ulaşım İş Sendikası Genel Başkanı olarak, sendikanızın ve bağlı olduğunuz Birleşik Kamu İş Konfederasyonu’nun talepleri ve beklentileri nelerdir?

Cihat Koray: Ne yazık ki bu toplu sözleşme süreci de geçmişte yapılanlardan farklı bir sonuç arz etmeyecektir. Çünkü 4688 sayılı Kamu Çalışanları Sendika ve Toplu Sözleşme Kanunu TİS Masası’nda kamu işveren tarafının tek karar merci olarak oturmasını sağlamıştır. Yine kamu çalışanlarının, ücret adaletsizliğini derinleştiren yüzdelik iyileştirmeler ile TUİK'in pazarın ve piyasaların çok altında açıkladığı enflasyon oranlarına mahkumiyeti devam edecektir. Dolayısıyla Ulaşım İş Sendikası ve Birleşik Kamu İş olarak bu TİS sürecinin kamu çalışanların temel sorunlarına çözüm getireceği yönünde bir beklenti içerisine sokmuyor. 

KANUN DEĞİŞİKLİĞİ GEREKİYOR

Yeni Sakarya: Neden bu kadar umutsuz ve karamsarsınız?   

Cihat Koray: Bahsettiğim 4688 sayılı kanunda yer alan TİS ile ilgili bölümleri okuduğunuzda esas sorunlarımızın TİS Masası’nın konusu olmadığını görürsünüz. İşçi sendikaları ile kurulan TİS masasından farklıdır. Kamu çalışanlarının TİS Masası’nda kanun değişikliğini arz eden hiçbir sorun masada görüşülmez. Oysa bizlerin temel sorunlarının çözümü kanun değişikliği arz eden hususlardır. Vergi yükümüzün ağırlığı, çalışma şartlarımız ve ücretlerimizin hesaplanması gibi birçok temel sorunlarımızın çözümü için kanun değişikliği gerekiyor. Sayın Bakan sendikalar 800’ün üzerinde talepte bulundular dedi. Çok merak ediyorum bu taleplerin kaçı masanın konusudur. Çalışanların hoşuna gidecek popülist bir anlayış içinde davranılıyor. Tabanın bilgisizliği ve ilgisizliğinden faydalanarak biz istedik hükümet vermedi görüntüsü veriliyor.

O MASAYA OTURMAYIN!

Yeni Sakarya: Bu durumda TİS Masası’nda oturan sendikalar çalışanları aldatıyor olmuyor mu?

Cihat Koray: Mevcut sendika kanunu, sendikaları bu duruma dönüştürmüştür. Hükümetler uygun gördüğü mali ve sosyal hakları yandaşı olarak oturan yetkili sendika üzerinden kamu çalışanlarına kabul ettirir. TİS toplantısının başladığı ilk gün TV’lerde; sendika konfederasyonları ile hükümet arasında TİS görüşmeleri başladı denildi. TİS görüşmeleri bittiğinde ise sendikalar ile hükümet anlaştı diye haber yapacaklardır. Oysa gerçekte TİS Masası’nda hükümetin tek muhatabı vardır. O da yetkili sendika olarak masaya oturan konfederasyondur. Diğerleri ise hiçbir etkisi ve ağırlığı olmayan amiyane tabir ile konu mankeni durumundadır. Ama sanki masada oturan 3 sendika ile anlaşma yapılmış gibi sunulur. O yüzden Kamu Sen ve KESK o masaya oturmayın çağrısında bulunduk.

YANDAŞ VE SARI SENDİKA

Yeni Sakarya: Yandaş ve sarı sendika söylemleri hangi sendikalar için kullanılıyor?  

Cihat Koray: Yandaş ve sarı sendika tarifi; kendi iç dinamiklerinin dışında bir partinin veya bir siyasi ideolojinin üst aklı ve talimatları yönünde hareket eden sendikalar için kullanılır. Eğer bir sendikanın ismi bir parti ile birlikte anılıyorsa o sendika yandaş sendikadır. Partiler aslında kamu çalışanlarının işvereni veya işveren adayı olan kurumlardır. Dolayısıyla işverene yakın sendikaya sarı sendika denilir. Bu durum sadece TİS Masası’yla sınırlı değildir. Örneğin bir kurumda yönetim bir sendikaya pozitif yönde destek veriyorsa sendika temsilcileri yönetim bizim taleplerimizi yerine getiriyor diye çalışanları etkilemeye çalışıyorsa sendika yandaş ve sarı sendikadır.

YENİ SENDİKA KANUNU YAZILMALI

Yeni Sakarya: TİS görüşmelerini temel sorunlarınıza çözüm getirmeyecek, çalışanları oyalamak için düzenlenmiş bir nevi tiyatro oyunu olarak mı değerlendiriyorsunuz? Peki sizce bu durumun düzeltilmesi için ne yapılmalı; kamu çalışanlarını en önemli sorunları mali ve sosyal haklarla ilgili hususlar mıdır?

Cihat Koray: Evet maalesef benim değerlendirmem bu yönde. Aslında kamu çalışanlarının büyük kesimi benden farklı düşünmüyor. Görüşmelere yaklaşımlarından belli oluyor. Ben bir heyecan göremiyorum. 4688 sayılı kanun bu haliyle yürürlükte kaldığı sürece böyle devam edecektir. Mutlaka ve çalışanların tamamını kapsayan yeni bir sendika kanunu yazılmalıdır. Kamu çalışanlarının en önemli sorunları mali ve sosyal haklar olmamalıdır. Toplumun eğitim, öğretim seviyesi olarak en yüksek kesimini oluşturuyoruz. Bu özelliğimiz bize birtakım sorumluluklar yüklüyor. Dolayısıyla TİS Masası’nda mali ve sosyal haklar ile ilgili konuların öne çıkarılmasını doğru bulmuyorum. Bence bu işveren kesimi tarafından TİS görüşmelerinde kamu çalışanlarına kamuoyunun desteğini kırmak için bilinçli olarak yapılıyor. 1 milyonun üzerinde üniversite mezunu evladımız işsiz. Asgari ücret üzerinden bir maaş karşılığı iş bulabilenler kendilerini şanslı görüyor. TUİK'in belirlediği işsizlik oranları tıpkı enflasyon oranlarında olduğu gibi gerçeği yansıtmıyor. Çalışabilir nüfus aralığında işsizlik oranları yüzde 30’ların çok üstünde. Her ailede 1 işsiz, 1 açlık sınırının altında bir ücretle çalışan insanların yaşadığı ülkede iş ve ücret güvencesi bakımından en şanslı ve de çalışan kesim içerisinde ortalama ücretin üstünde bir maaş karşılığı çalışan kamu çalışanlarının haklı talepleri bile bırakın kamuoyu desteğini, tam tersi tepkilere sebep olmakta. 

KAMU ÇALIŞANLARININ SORUNLARI

Yeni Sakarya: Peki kamu çalışanlarının en önemli sorunları nelerdir?

Cihat Koray: Kamu çalışanlarının en büyük sorunu liyakatsiz atamalar ile üst ve orta düzey görevlere bilgisi, yeteneği ve karakteri müsait olmayan kişilerin getirilmesidir. Bunlara bağlı olarak bu kişilerin sebep olduğu iş barışını ve huzurunu bozan kamu ve kurum yararına olmayan keyfi ve siyasi uygulamalarıdır.  Bizim içimizden olanların egoları ve sorumsuz tavırları da sorunların oluşumunda önemli payı vardır. 

Mali sorunlarımızın oluşmasında en büyük sorumluluk hükümetlerin çıkardıkları KHK’lardır. Ücret dengeleri 2001 yılında 57. hükümet döneminde çıkarılan 631 sayılı KHK ile görev tazminatları oranlarında değişikliğe gidilmesi ile oluştu.  Daire Başkanı ve üstündeki unvanlara kadar düzenleme yapıldı daha alt unvanlarda yapılması gereken düzenlemeler seçim kararı alınması ile birlikte yarım bırakıldı. 2011’de çıkarılan 666 sayılı KHK ile daire başkanı ve üstü unvanlarda görev yapanların maaş hesaplama sistemi değişti. Bu değişiklikler sonrası daire başkanı ve üstündeki unvanlar ile bunların altındaki unvanlar arasında ücret aralıkları çok açıldı. 40+40 olarak başlayan 2008 yılında ek ödeme altında unvanlara değişik oranlarda verilmeye başlanan ek ödemeler ile kamuda ücret dengesi iyice bozuldu. 

Sendikaların TİS Masası’na sundukları seyyanen ve yüzdelik iyileştirmeler bu ücret adaletsizliğini daha fazla derinleştirecektir. Esas olan eşitlik değil, adil davranmaktır. 3 bin 500 lira maaşı olan ile 12 bin lira maaşı olan kişilere seyyanen aynı ücreti ve aynı oranda iyileştirme teklif etmek adil olmadığı gibi ücretler arasındaki aralığın daha fazla açılmasına sebep olacaktır. Bence az olana çok, çok olana az şeklinde kademeli iyileştirmelere gidilmelidir. İlla ücret artışları ile sınırlı olmamalıdır. Servis hakkından faydalanamayan kamu çalışanlarının işe gidiş gelişlerinde devlete ait toplu taşıtlardan ücretsiz faydalanmaları, yemekhaneleri olmayan kurum çalışanlarına yemek ücretlerinin ayni olarak ödenmesi gibi desteklerde önemli katkı sağlayacaktır.

Enflasyon oranlarının belirlenmesinde tek kriter olarak TUİK'in verilerinin baz alınmasına son verilmedir. TUİK''in, Sendikaların ve üniversitelerin belirlediği oranların ortalaması üzerinden enflasyon oranlarının belirlenmesine gidilmelidir.   

Görevde Yükselme ve Atama yönetmeliklerinin hazırlanmasında sendikalarında görüşünün alınması ve buna bağlı olarak yapılan sınavlarda sınav komisyonunda üyesi olan sendikaların temsilcilerinin de yer alması ve mutlaka mülakat usulünden vazgeçilmesi gerekmektedir.

Örneğin, bir kurumda Görevde Yükselme ve Atama sınavı açılıyor. Açılan sınavda Şube Müdürlüklerini vekaleten yürüten kişiler tek başına girdikleri yazılı sınavında başarılı oluyorlar. Ancak nasıl oluyorsa mülakat sınavında komisyon bu insanları başarılı bulmuyor. İlginç olan bu kişiler mülakata tek başına girdikleri için kendilerinin sınanacağı alternatif başka aday yok ve Sınav komisyonunu oluşturan kişilerin mesleki açıdan bu insanların yeterliliğini tartacak mesleki   bilgiye ve liyakate sahip değiller.  En ilginç olanı mülakat sınavında başarılı görmedikleri kişilerin aynı görevleri vekaleten sürdürmeleri, hatta bir üst görevlere atanmalarıdır. 
Mülakat uygulamalarında bundan çok daha önde trajikomik örnekler mevcut. Yine bir kurumda açılan sınavda o birimdeki şube Müdürlüğü için iki aday yazılı sınavına giriyor. Adaylardan biri 3 yıldır o görevi vekaleten yürütüyor. Diğeri ise sınava girdiği birimle en ufak ilgisi olmayan görevlerde bulunan kişi. Yazılı sınavında şube müdürlüğünü vekaleten yürüten kişi daha yüksek puan alıyor. Diğeri ise sadece barajı geçmesini sağlayan puanı alıyor. Her iki aday mülakata giriyor nasıl oluyorsa yıllarca o görevi vekaleten yürüten ve daha yüksek yazılı puanı olan kişi mülakat sınavında başarılı görünmüyor. Ama aynı kişi 3-5 ay sonra başarılı görülmediği o şube müdürlüğüne tekrar vekaleten atanıyor. Adeta insanların aklıyla dalga geçiliyor. Bu yüzden mülakat sınavlarına karşıyız. 

2015 yılında çıkarılan yatırım ve finansman kararnamesi ile KİT’lerde faaliyet gösteren ana kuruluşların bağlı ortaklıklarında görev yapan personelin, bağlı ortaklıktan ana kuruluşa, ana kuruluştan bağlı ortaklıklara ve bağlı ortaklıklarında kendi aralarında tayin olma hakları ellerinden alındı. Bu hak kaybı özellikle bağlı ortaklıklarda görev yapan kişilerin mağduriyetine sebep oldu. Bu duruma son verilmesi önemli bir sorunu ortadan kaldıracaktır.

Daire Başkanı ve üstü görevlerde bulunanların görevden alınmaları sonrasında iki sene boyunca ücret kaybı yaşamalarına son verilmesi gerekmekte.

Sabit maaşınız üzerinden bir bütçe oluşturmuşsunuz gelirinize güvenerek borca girmişsiniz. Birden görevden alınıyor ve 3-4 bin lira civarında bir ücret gerilemesine muhatap oluyorsunuz. Görevden alınan kişiler, bu durum karşısında sadece maddi olarak değil sosyolojik olarak da olumsuz sonuçları ile karşı karşıya kalıyorlar. 

KHK ler ve CİMER: 17-25 Aralık sonrası kamuda üst düzey görevlerde bulunanlara yönelik karalamalar ufak ufak başlamıştı. Bu süreci kendi ikballeri yönünde fırsata çevirmeye çalışan kişiler hedef aldıkları üst düzey kadrolarda bulunan mesai arkadaşlarına FETÖ’cü yaftalar takmaya başladılar. 15 Temmuz ihanet kalkışması sonrasında bu ithamlar hız kazandı. KHK’lar ile birçok kamu çalışanı önce suçlu ilan edildi, vatan hainlerinin uzantıları gibi algı oluşturuldu. Görevlerinden uzaklaştırıldılar. Sonra bunlara suç arayışına girildi. Ancak kısa süre sonra pek çoğu görevlerine iade edildi. Bu süreçte sadece kendileri zor durumda kalmadı. Aileleri de onarılması çok zor travmalar yaşadılar. 

Kurumun birinde kendine bu işi görev edinmiş kişi 500 kişilik bir liste yapar ve OHAL’de görevli özel savcıya gönderir. Listede mal bölüşümünden ötürü kavga ettiği eniştesinin ismi de vardır. Allah’tan kurum yönetimi bu kişiyi ciddiye almadı üstelik iş akdine son verdi. Hala bu KHK’ların olumsuz yansımaları kamu çalışanlarının üzerinde etkisini sürdürüyor. Bir korku psikolojisi ile paranoya içerisinde görev yapmaya çalışıyorlar. Bir an önce normalleşmeye gidilmelidir. Bunu en kısa yolu bu süreçte görevlerinden alınanların yargı süreçlerinin bir an önce sonuçlanmasıdır. 

CİMER de amacı ve maksadına uygun kullanılmadığı için kamu çalışanları üzerinde bir baskı unsuru haline geldi. İhaleyi kaybetmiş kişi CİMER'e ihaleye fesat karıştırıldı diye baş vuruyor. Biraz siyasi gücü varsa ihaleyi çıkan komisyon üyeleri hakkında soruşturmalar açılıyor. Personel lojman değiştirme talebinde bulunuyor. Olumsuz yanıt alınca CİMER'e “Bunlar FETÖcü, ben gazi yakınıyım diye benim talebimi kabul etmediler” diye şikâyet ediyor. Lojman komisyonu hakkında soruşturma açılıyor.  

KURUM DIŞI ATAMALAR

Yeni Sakarya: Liyakatsiz atamalar derken kurum dışından atanan kişilerden mi bahsediyorsunuz? 

Cihat Koray: Kurum dışı atamalarda bu durum genellikle söz konusu oluyor. Her kurumun kendine ait bir karakteri vardır. Çok farklı kurumlardan, yönetici tecrübesi olmayan ve kişilik olarak da bu görevlerin sorumluluğuna uygun olmayan kişilerin tepeden inme üst düzey unvanlara getirilmesi ve geniş yetkiler ile donatılması kurumda ve çalışanlar arasında onarılması güç kalıcı sorunların oluşmasına sebep oluyor. Şirketimize Daire Başkanı olarak atanan arkadaşları bu kapsamın dışındadırlar. Çünkü onlar ana kuruluş TCDD’de görev yapmış, kurum kültürüne yabancı olmayan, hatta kurumsal ciddiyet yönünden gerekli liyakate sahiptirler.  17-25 ve 15 Temmuz sonrası Kamu kuruluşlarında yaşanan karalama kampanyalarından TÜVASAŞ da nasibini aldı. Bu süreci kendilerine ikbal fırsatı görenler oldu bir zamanlar kol kola olduğu en yakın arkadaşlarını bile yaftalar takarak onlardan boşalacak koltuklara talip oldular. Sonunda personel arasında sevgisizlik ve nefret tohumları atılmış oldu.  TCDD’den daha fazla arkadaşın kurumumuzun orta ve üst düzey görevlere atanmaları hem normalleşmemize ve uzun süre görevlerde kalmanın sebep olduğu yetki körlüğünün giderilmesine katkı sağlayacaktır.

GREV HAKKIMIZ VAR

Yeni Sakarya: Kısacası grevli toplu sözleşmeli bir kanun olmadığı sürece sendikacılık yapılmaz mı diyorsunuz?

Cihat Koray: Bizim grev hakkımız var. Uluslararası sözleşmeler ve Anayasanın 90. maddesinin 2. fıkrası bu hakkı bize vermiştir. Ama hukukun işleyişinden kaynaklı sorunlar nedeniyle çalışanlar bu hakkı kullanmaktan çekince duyuyorlar.  

EK GÖSTERGELER

Yeni Sakarya: Son günlerde gündeme gelen bir konuyla sohbetimize son verelim. Ankara Garı’nın bir vakıf üniversitesine devri ve 3600 ek gösterge hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Cihat Koray: Devredilen binalar TV’lerde sürekli gösterilen ana Gar binası değil. Onun yan tarafında kalan arazi içerisinde yer alan taşınmazlardır. Bunlarla ilgili karar yaklaşık 2 yıl evvel çıkmıştı. Bu kiralama veya devir ile ilgili kanuni düzenlemeler ise 2006 ve 2007 yılları arasında 5335/32-33 ve 5793 sayılı kanunun 26 ve 43. maddeleri ile hazır hale getirilmişti. Bu kanun maddeleri gereğince TCDD yönetim kurulunun oluşturduğu bir komisyonun TÜVASAŞ'ın idari binası veya fabrika binalarından biri için üretim fazlası ve işletme harici yönünde kararı vermesi ile 3. kişilere devri veya kiraya verilmesi önünde bir engel yoktur. Yani zamanında gereken karşı duruş gösterilmediği için bugün devir ve satış işlemleri yapılıyor. 

3600 ek gösterge sendikaların talepleri ile 4 mesleğe verileceği yönündeki açıklamaları kamu çalışanları arasında emeklilik dönemleri ile ilgili ücret yönünden düzeltilmesi zor yeni bir sorunun oluşmasına sebep olacaktır. Bizce doğru olan şekli; halen 1 derecede görev yapan 3600 ek göstergeye sahip olanların ek göstergelerini 4800'e; halen 1 derecede görev yapan 3000 ve 2200 ek göstergeye sahip olanların ek göstergelerini 3600'e; ek göstergesi 1600 olan öğrenim düzeyi orta öğretim olanların ek göstergelerinin 3000’e; ek gösterge uygulamasına tabi olmayan yardımcı hizmetler sınıfında olan personelin ek göstergelerinin 2200’e çıkarılması ve ek göstergelerden doğan ücret aralıklarının daraltılmasıdır.   

Bunların haricinde kamu çalışanların sorunları ve öncelikleri görev yaptıkları kurumlar ve bulundukları pozisyonlara göre değişiklikler arz eder. İnsanın olduğu yerde sorun bitmez. Anlattıklarımın tümüne baktığımızda sorunlarımızın oluşmasında sorumluluğun bizlerde olduğu sonucuna ulaşılır. Biz bizi sever, hoşgörülü ve saygılı davrana bilirsek, hak ararken başkasına haksızlık yapmazsak inanın çalışma hayatımız çok daha güzel anlam kazanır.  YENİ SAKARYA GAZETESİ - ÖZEL

Editör: Haber Merkezi