Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları’nın 7. konuşmacısı ‘Algı Yönetimi ve Soft Power’ başlıklı söyleşiyle Ankara Sosyal Araştırmalar Merkezi (ANAR) Genel Müdürü Kemal Kaptaner oldu. Moderatörlüğünü SUBÜ Uygulamalı Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Hilal Alpdoğan’ın yaptığı söyleşide; algı yönetiminin amacı ve araçları, dijitalleşen dünyada genişleyen etkisi, yumuşak güç kavramı ve Türkiye’nin bu doğrultudaki politikaları ile kurum ve kuruluşları ele alındı. Programda izleyicilerden gelen anlık sorular da cevaplandırıldı.

TEMEL AMAÇ İKNA
Algı yönetimindeki temel amacın ikna olduğunu belirten ANAR Genel Müdürü Kemal Kaptaner, “Temel araç ise insanların beyinlerine nüfuz ederek onların dış dünyayı istenilen şekilde algılamalarını ve böylece yargılarının da istenilen yönde şekillenmesini sağlamak. Bu çoğunlukla ülke yönetimlerinde, uluslararası politikada ve ticari faaliyetlerde kullanılıyor. Klasik ya da konvansiyonel diyebileceğimiz uzun yıllardır kullanılan yöntemler son yıllarda artık dijitale dönüştü. Örneğin gazetelerdeki köşe yazıları bilinçli bir strateji ile algı yönetiminin parçası oluyorlardı. Uluslararası ticari ya da siyasi amaçlarla üniversitelerle de iş birlikleri yapılarak bilimsel etkinlikler, sempozyumlar, konferanslar düzenleniyor ve makaleler yazdırılabiliyor. Zamanında sigara sektörü dolaylı ya da doğrudan bazı araştırmaları finanse ederek bunu yaptı ve kanserin tek sorumlusu sigara değil tarzında çalışmalar görmeye başladık” diye konuştu.

ALGIYI YÖNETMEK ARTIK DAHA KOLAY
Yüzde 90’ları aşan oranda akıllı telefon kullanımı olduğu bilgisini paylaşan Kaptaner, “Bu telefonlar 7 gün 24 saat insanların ellerinin altında ve sosyal medya uygulamaları da muhakkak kullanılıyor. Eskiden gazeteler her eve girmiyordu. İnternet ise öyle değil. Her yaş grubuna girebiliyor. Geniş bir yelpaze söz konusu. Genç kuşaklar daha çok Instagram’a ilgi gösteriyor. Facebook kullananların yaş ortalaması yükseldi. Twitter ise daha çok genç ve orta yaş tarafından kullanılıyor. Yeni uygulamalara da gençlerin ilgisi fazla. Artık algı yönetimi çok daha kolay bir hale geldi. Mikro hedefleme diye bir şey var. Adınız soyadınız hariç cinsiyetiniz, yaşınız, siyasi eğilimleriniz, cinsi eğilimleriniz özel hayatınızın tüm detayları profil adı altında belirlenebiliyor. Biz Kemal Kaptaner’e hangi mesajı vermeliyiz diyerek dışarıdan gelen algı talepleri doğrultusunda önünüze size özel filtrelenmiş haberler ve reklamlar ulaştırılıyor. Yaklaşık 40 gün içerisinde istenilen algı yönetimi sizi avucunun içine alabilir. Böylesine riskli bir dünyada yaşıyoruz artık.”

AKILLI TELEFON ŞART DEĞİL
Algı yönetimi için büyük verinin elverişli bir şey olduğunu kaydeden Kaptaner, “Akıllı telefon kullanmasanız bile diyelim ki Sabiha Gökçen Havalimanı’nda akıllı olmayan eski bir telefonunuzu kapattınız ve oradaki baz istasyonu yani büyük veri bunu algıladı. 2 saat uçarak Van’a ulaştınız. Telefonunuzu açtığınızda orada sinyal vermeye başladı. Van’a 2 saatte tabii ki de uçakla gelebilirsiniz. Bunu algılayarak akıllı telefon olmadığı için uçak, otel, restoran ve araç kiralama başta olmak üzere SMS’ler telefona gelmeye başlar. Siyasi olarak belediye de mesaj atabilir. Yani akıllı telefon çok da şart değil aslında. Kredi kartı ve banka kartı kullanımında da böyledir. Akıllı telefonu olanlarda ortamda yaptığı konuşmalar da böyledir. Hedef kitle olarak belirlenirsiniz ve algınız yönetilmeye başlanır” ifadelerini kullandı.

İNSANİ YARDIMDA İLK SIRADAYIZ

Ülkelerin askeri ve ekonomik güçlerinin yanı sıra yumuşak güce de sahip olduklarını söyleyen Kaptaner, “Kültürel üretim ki buna sinema, film, müzik ve diğer sanatsal üretimleri ekleyebiliriz. Ülkemizden örnek verecek olursak TİKA, Yunus Emre Enstitüsü ve bir takım sosyal yardım operasyonlarını yürüten Kızılay, AFAD gibi kurumlar ile sivil toplum kuruluşlarını bu gücün unsurları olarak sayabiliriz. İnsani yardımda ülkemiz 2019 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin de üzerinde ilk sırada yer aldı. Afrika’da, Balkanlar’da, Orta Asya’da ülkemizin yürüttüğü birçok yardım kampanyası ve kültürel mirasların bakımlarını gerçekleştirme çalışmaları var. Dizi sektöründe dünyada ilk 3’teyiz. Aynı anda 100 civarında ülkede Türk dizileri yayınlanıyor. Çocuklarına bu dizilerdeki isimleri koyanların olduğu görülüyor. Dijital platformlarda dizilerin yayınlanması oldukça önemli. Haberleri ajanslar dağıtıyor. Yabancı ajanslardan dağıtılan haberler ülkemiz hakkında olumsuz algılar oluşturabiliyor. Kendimizi ifade etmemiz gereken birçok konu var. Dolayısıyla bizim güçlü haber ajanslarımız olması ve doğru mesajları vermesi, bunların birçok dilde kaliteli bir şekilde yayın yapması gerekiyor.”

Editör: Haber Merkezi