SUBÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Sarıbıyık, “1997 öncesi yapılan binaların geneline yakının temellerinin yüzeysel temeller olması nedeniyle yumuşak zeminler üzerinde inşa edilmiş olan 4-5-6 katlı yapıların bir bütün olarak devrilme tehlikesi de bulunmaktadır” dedi

Türkiye’nin ve özellikle bölgemizin deprem açısından büyük bir risk altında olduğunu söyleyen Sarıbıyık, “Bugün depremin izleri büyük oranda silinmiş olsa da yeni bir depremin her an olabileceği unutulmamalıdır. Bilindiği gibi Sakarya, Kuzey Anadolu Fay hattı üzerinde aktif deprem kuşağında yer almaktadır. Tarih boyunca birçok yıkıcı deprem yaşamış olan Sakarya’da en yıkıcı olanı ve en derin iz bırakanı ise 1999 Marmara Depremi’dir. Evet, deprem kaçınılmaz bir gerçektir. Peki depremde oluşan hasarın ve can kayıplarımızın nedenleri nelerdir; araştırmalarımız gösteriyor ki bu yıkımın ve acının temelinde ne yazık ki yapıların depreme göre planlanmaması yatıyor. ‘Deprem öldürmez bina öldürür’ sözü herkes tarafından bilinen bir deyim haline gelmiştir” ifadelerini kullandı.

YAPILAR İNCELENMELİ
Rektör Sarıbıyık, sözlerini şöyle sürdürdü: “1999 Marmara ve Düzce depremlerinde meydana gelen ağır hasar ve can kayıpları, mevcut yapı stokunun önemli bir kısmının deprem dayanımının yetersiz olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Burada özellikle inşaat mühendisi öğretim üyesi olarak bir çağrıda bulunmak istiyorum. 1997 yılında çıkartılan Deprem yönetmeliği öncesi yapılan tüm binaların mutlaka ama mutlaka incelenmesi gerekiyor. Bu konuda vatandaşlarımız da devlet kurumlarına yardımcı olacak bir yaklaşımda hareket etmelidir. Önemsenmeyen her dakika, büyük acılara ve kayıplara neden olacaktır. Depremde oluşan yapı hasarları ve buna bağlı can kayıplarının fazla olmasının nedeni; özellikle 1997 öncesi yapılan binaların yapım kalitesinin son derece yetersiz olduğunu belirtmek isterim. Deprem yönetmeliğine uymayan denetimsiz inşaatlar varlığı şehrimizde ve bölgemizde risk taşımaya devam etmektedir.  Deprem zararlarını azaltmada en önemli adım depreme dayanıklı yapı tasarımı ve üretimidir. Ayrıca, Adapazarı ve civarının zemin yapısı dikkate alındığında Marmara bölgesinde olabilecek şiddetli bir depremin Sakarya’yı etkileyeceği de açıktır. Tüm bu gerçeklerle yüzleşerek Sakarya için depreme karşı tüm tedbirleri almamız ve hazırlıklarımızı tamamlamamız gerekiyor.”

YENİ YÖNETMELİK
1999 Marmara Depremi’ne maruz kalan yapı stokunun hemen hemen tamamının 1997 Deprem Yönetmeliği öncesi inşa edilen yapılar olduğunu hatırlatan Sarıbıyık, “Bu yapıların bir kısmı yıkılmış, geri kalanları da yıkılan binalarla benzer özelliklere sahiptir. 1997 öncesi yapılan binaların geneline yakının temellerinin yüzeysel (yüzeye yakın) temeller olması nedeniyle yumuşak zeminler üzerinde inşa edilmiş olan 4-5-6 katlı yapıların bir bütün olarak devrilme tehlikesi de bulunmaktadır. 1999 Marmara Depremi’ni yaşamış olan bu binaların yeni bir depremi daha kötü koşullarda karşılayacağı unutulmamalıdır. Depremi yaşamış 4-5 ve 6 katlı olan ve ayrıca sıvılaşabilir zeminler üzerinde inşa edilmiş binaların acil statüsünde incelenmesi ve gerekli tedbirlerin bir an önce alınması gerekmektedir. 1997, 2007 ve 2018 yıllarında Türk Deprem Yönetmeliğinde ciddi revizyonlar yapılmış ve bugün yürürlükte olan Türk Deprem Yönetmeliği dünyanın sayılı yönetmelikleri arasında yerini almıştır. Deprem yönetmeliğinin titiz bir şekilde uygulanmasının sağlanması, depreme dayanıklı yapı üretiminin temel adımıdır” dedi.

SORUMLULUK
“Unutulmamalıdır ki, deprem sonrası can ve mal güvenliğini sağlamak, deprem öncesine göre çok daha zor ve maliyetlidir” diyen Rektör Sarıbıyık, sözlerini şöyle noktaladı: “Özellikle alüvyon zeminler üzerinde bulunan çok katlı yapıların depremde aşırı zorlanacağı açıktır. Bu durum ve Sakarya’nın yaşadığı deprem tecrübeleri dikkate alındığında daha güvenli olan ve insan fıtratına da daha uygun olan yatay mimarinin önemini ortaya çıkmaktadır. Bunun için özellikle şehrimiz için yatay mimariyi öneriyoruz. Deprem yönetmeliklerine uymayan binalar en hızlı bir şekilde ve kararlılıkla elden geçirilmeli, depreme dayanıklı hale getirilmelidir. İnsani ve ahlaki değerlerden vazgeçmeden ‘oturmuyorum bari kiraya vereyim’ zihniyetinden kurtulmalıyız. 1999 Marmara depremi öncesinde yapılan binalarda oturacak vatandaşlarımızın ve özellikle de öğrencilerimizin deprem öncesi inşa edilen yurt ve evler için mutlaka sağlamlık raporunu istemelerini tavsiye ediyorum. Bununla birlikte, deprem hazırlık çalışmalarında toplumun her kesimine önemli görevler ve sorumluluklar düşmektedir. Merkezi ve yerel yönetimlerin, özel kurumların, sivil toplum kuruluşlarının, medyanın, üniversitelerin ve bireylerin görev ve sorumlulukları bulunmaktadır. Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi olarak; bu konuda üzerimize düşen tüm görevleri yerine getirme konusunda kararlılık göstermeye ve destek vermeye her zaman hazır olduğumuzu tekrar belirtmek isterim.”

Editör: Haber Merkezi