Bizim köpeklerimiz başkalarına benzemez. Gerçekten köpektir, çakma değil...

Cehalet, çok garip bir vak’adır. Cahil kendisinin bilmediğini bilmeyendir. Her şeyi bildiğini sanan garip varlıklardır.

Bir dost diyor ki: Kılavuzu kargadan olanın burnu b.ktan, sehpası eşekten olan boyacının vücudu da boyadan kurtulamazmış.

Salaklığın ve ahmaklığın okulu yoktur. Hatta ABD’nin dünyaca meşhur Harvard Üniversitesi’nde okusalar da salaklar hep salak, ahmaklar hep ahmaktır.

İnsanın sahip olduğu bir eş, onun hayatında dengeyi sağlayabilir. Yani, belki de bir eş, iyi bir denge sağlayıcı olduğu gibi, dengenizi alt üst eden bir eş de olabilir!

Hani diyorum; şu 'döküp-kırmak' nasıl bir şeydir? Anlamış değilim. Adam tüm millete ‘eşşek’ diyor, sonra da tavsiyede bulunuyor: döküp, kırmadan... Allah, Allah... Yeni usuller gelişiyor galiba... Anlayan varsa bana bilgi versin lütfen...

Ne garip: Face dünyasında herkes kendi görüşüne uygun paylaşımlar yapılmasını istiyor. Farklı paylaşım olursa hemen nefret söylemleri gelişiyor. Tahammülsüzlük artıyor. Niye anlaşılmaz ki Allah hiç bir insanı diğeri ile aynı yaratmamıştır. İnsanlar neden ROBOT olsunlar ki...

Adam kendi ifadesiyle 'komünist' ama ‘Amerikan Medeniyeti’ (!)  hayranı… İçinden çıktığı ülkeyi ve kültürü beğenmiyor, batı hayranı olarak ABD Medeniyeti’ne (sanki öyle bir medeniyet varmış gibi) hayran hayran, ağzının suyu akarak övgüler düzüyor... Yahu bu ne biçim komünistlik? Hadi ‘materyalistlik’ desen bir dereceye kadar... İşte eğitim sistemimizin yetiştirdiği nevi şahsına münhasır bir komünistlik... Bundan sonra bu tür kelaynakların nesli kesilecek inşallah.

O meşum ve karanlık 28 Şubat günleriydi… 2009 yılında bile Sakarya’daki Üniversitemizin ana kapısında ‘başörtülü kızlarımızın resimlerini çeksin’ diye eski Genel Sekreter’in görevlendirdiği ast subayları hiç unutmadık. İşin en acı tarafı da o zaman o zulmü yapanlarla el ele kol kola olanların, öğretim görevlileri lokalinde, o zamanın ak parti hükümetini kastederek ‘bunlar iktidar oldular ancak muktedir olamazlar’ deyip 2009 yılında bile omuzu kalabalıklardan medet umanların şu anda üst düzey yöneticimiz olmasıdır. Ne yaman aldatmaca ve çelişki değil mi, ne dersiniz?

Şu geçtiğimiz seçimlerde şahit olduğumuz tüm partilerin ‘aday adaylığı’ konusunda çok ilginçlikler tespit ettim. Her partinin onlarca ‘aday adayları’ bol miktarda afiş ve broşür bastırdılar. Esnaf ziyaretleri gerçekleştirdiler. Yollarda gördüklerine tebessümler dağıttılar. Boy boy pankartlarda, güzel çekilmiş fotoğraflarını gördük. Bendeniz yaklaşık 40 yıldır yaşadığım beldede, (insanlarla iç içe yaşayan biri olarak) bu aday adaylarının yüzde 90’ının adını bile duymadım, fotoğraflarına hiç rastlamadım, ‘partici’ olduklarını da hiç duymadım. Bunlar, nasıl oldu da, birden bire siyaset arenasında görüldüler? Hayretimi mucip bir gelişme idi bu. Bu zatlar, aday adaylığı ilanına kadar, acaba nerelerde yaşadılar da bendeniz farkında olmadım.

Allah, Allah…

Bana bir şeyler oluyor galiba…